Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR BASKETBOL 10 HAZIRAN 2008 SALI ‘AVRUPA’YI İSTİYORUM’ Ulusal Takım’ın Avrupa Şampiyonası Elemeleri başlıyor. Kadroya çağrılmayı bekliyor musunuz? Ö.O: Benim iki prensibim var; milli formaya küsülmez ve o takımın koçu eleştirilmez. Geçen yıl kadroya girdim, 1 ay sonra çıkarıldım. Çok üzüldüm, hatta sinirlendim ama yine de çıkıp kötü bir söz söylemedim. Benim karakterim bu, saygı duymak zorundasın. Ama sezon başında Tanjevic bana, “Seni takıma almadığım için pişmanım, elemelerde oynamak için kadroda olacaksın” dedi. Umarım kadroda olurum. Kariyeriniz için yorumunuz nedir? 30 yaşındasınız ve Avrupa’da oynamak için en olgun döneminizdesiniz... Ö.O: Aslında benim Efes Pilsen’de oynarken böyle bir fırsatım olmuştu. Ergin Ataman, Siena’ya gittiğinde beni istemişti ve büyük ölçüde anlaşmıştık. Ama eşim hamileydi ve o dönem böyle bir transfere hazır değildim. Belki deneseydim çok güzel olacaktı. Avrupa’da oynamak içimde kaldı. Ancak şu anda F.Bahçe Ülker’de olmaktan çok mutluyum. SPOR POLİTİKASI Kolektif Futbol HİKMET ÇETİNKAYA AyYıldızlı onbirimiz sahaya Portekiz’i yenmek için mi çıkmıştı? Hayır!.. Fatih Terim, sanırım beraberliği düşünmüştü... Portekiz’in meşin yuvarlak cambazları Ronaldo, Deco, Simao ve Mountinho’nun o görkemli oyunları bizi şaşırttı.. Ayaklarımız dolandı. Kâzım, zaman zaman güzel ortalar yaptı; Tuncay, Mevlüt, Nihat yeşil alanda dolaşıp durdu. Çok kötü oynadık... Dört gol yiyebilirdik, üçü direkten döndü... Servet, Volkan, Emre, Aurelio eh işte, görevlerini yaptılar sayılır... Futbolcularımız kişisel hatalar yapıyor, savunmada gedik veriyor... Elbette Portekiz dünya markası bir takım. Fazla zorlanmadılar. İki golü kişisel hatalarımız sonucu yedik. Ve biz kaybettik... Futbolun kolektif bir oyun olduğunu öğrenmiş değiliz. Onun için kişisel mücadele ediyoruz. Sonuç, beklenmedik goller oluyor... Takımımız topu kapıyor, üçüncü adama ulaşmadan, rakibine teslim ediyor. İlk yarıda Hamit Altıntop’un bulunduğu alan ‘al at’ gibiydi. Portekiz takımı, kolektif oynuyor, sonuca gidiyor... Mustafa Denizli’nin “Bu futbol yetmiyor” görüşüne katılıyorum... Ne diyor Denizli: “Takımımızda iyi oynayanlar var mıydı? Biraz Emre, biraz Kâzım, biraz Servet diyebiliriz. Ama takımın çoğunluğu kendi kalitesinin çok altında kalınca bu sonuç kaçınılmaz oldu. Burada bir gerçeklik var. Futbol oynamayı hakikaten zor şekliyle deniyoruz. Bir takım topa sahipken rahat kullanamıyorsa, rahat hareket imkânı bulamıyorsa istediği işleri yapamaz. Neticede milliler kendi kapasitesinin oldukça altında bir günü yaşadı. Peki Portekiz’den puan alamamak bu gruptan çıkamamak demek mi? Asla böyle bir şey değil. Bizden önce oynanan İsviçreÇek Cumhuriyeti maçında bu takımların ne olduğunu dünya âlem gördü. Biz bu iki takımı da yenecek güce sahibiz. Ama bu futbolla değil. Bu futbolla gruptaki işimizi zora değil, imkânsıza sokarız. Görünen budur.” Emre, Nihat ve Tuncay nedense hep sol kanadı kullandılar... Oysa sağ iç koridor boşta... Neden böyle bir taktik verilmedi? İkinci yarı Mevlüt’ün yerine Sabri girdi... İşte Pepe yine sahnedeydi... Ataklarımızı ustaca kesti... Bu maçı uzun uzun eleştirmeye hiç gerek yok!.. Başta belirttim... Ulusal takımımız Portekiz karşısına gol yememek için çıkmıştı... Yanlışlarımız çoktu... Fatih Terim ve ekibi bu gerçeği görmüşlerdir sanırım... Portekiz güçlü bir takım... Zaten Avrupa medyası sonuca hiç şaşırmadı... Ulusal takımımız her zamanki gibi savunmada kişisel hatalar yapıyor... Yazımın başında bunun altını çizdim... Top kaybetmekte ustayız... Neden ve niçin? Tuncay’a gelince... Sakatlığı henüz geçmemişti. Nihat ise yorgundu. Mevlüt ilk yarıda etkisizdi. O zaman bir taktik değiştirmeye gerek yok muydu? Türkiye’nin başlıca sorunu top kaybetmek. Kaybettiği sürece de başarıya ulaşamamak. Gökdeniz ve Arda neden yoktu ilk onbirde? Bilemem!.. << FinalFour’a kalabilirdik Genç bir kadroya sahip olmanız nedeniyle F.Bahçe Ülker’e Avrupa’da fazla şans verilmiyordu. Ancak siz Euroleague’de Partizan, Lottomatica Roma ve Chorale Roanne gibi önemli takımları deplasmanda yendiniz... Ö.O: Zaten bizi Euroleague’de Top 16’ya çıkaran da bu oldu. Ancak grubumuzdaki büyük takımlar Real Madrid, Panathinaikos ve Barcelona’ya karşı galibiyet alamadık. Bu nedenle deplasmanda kazanmalıydık. Rakiplerimiz Partizan, Roma ve Roanne’ydi. Onları yenmek bizi ilk 8 arasına soktu. Son 8’de rakibiniz ‘Yılın Takımı’ diye nitelendirebileceğimiz Montepaschi Siena’ydı... Onlarla karşılaşmayı bir milat olarak değerlendiriyor musunuz? Ö.O: FinalFour’un kapısına kadar gelebilmek önemli bir başarıydı. Siena müthiş savunma yapan bir takım. Onlardan gördüğümüz sertliği iyi analiz ettik. Zaten bizim de iyi bir savunma anlayışımız vardı ve Siena’yla oynayarak bunun üzerine yenilerini ekledik. Ama şunu iddia etmek istiyorum: Eğer Siena’dan saha avantajını alabilseydik FinalFour’a kalan takım biz olurduk. Bu başarıya ulaşmak için ne yapılması gerekiyor? Ö.O: Sporda kesin doğrular yok. Çok para harcayıp en iyi oyuncuları almak da garanti değil, gençlerle mücadele etmek de... Aşının tutması gerekiyor. Real Madrid, ev sahipliği yapmasına karşın FinalFour’a kalamadı. Bence bu her şeyi açıklıyor. Yeniden Beko Basketbol Ligi’ne dönelim... Playoff serilerine gelince ortaya oyunun iki yönünde de başarılı olan, bambaşka bir F.Bahçe Ülker çıktı. Bunun nedeni neydi? Ö.O: Çünkü bu seviyede çok iyi oynayan basketbolculardan kurulu bir takımız. 3 yıl önce Ülker’de ben, İbrahim Kutluay, Oğuz Savaş ve Mirsad vardı. Fenerbahçe ile birleşince Mrsic, Semih ve Ömer Aşık da dahil oldu. Böylece iyi iş yapabilen üst düzey oyuncular bir takımda buluştu. Yabancılar iyi performans sergileyip taraftar da desteğini ortaya koyunca bizi yenebilecek bir takım yok. Üst üste 2 yıl şampiyon olan F.Bahçe Ülker bu başarısına devam eder mi sizce? Ö.O: Kadro korunsun biz şampiyon olmaya devam ederiz. ‘SADECE SAVUNMA YAPMIYORUM’ Hücumda çok önemli bir oyuncu olmanıza karşın savunma denildiğinde ilk akla gelen isimlerden birisiniz. Bu etiket sizi üzüyor mu? Ö.O: Son 3 yılda istatistiklerime bakarsanız hücumda da iyi işler yaptığımı görürsünüz. Ben Euroleague’de 16 maçta 9 sayı ortalama yaptım. Zaten diğer takımlarda da 20 sayı yapan yok. 12 sayı ortalama en fazla... Türkiye’de de 9.9 sayı ortalamam var. Bu da benim iyi bir hücumcu olduğumu gösteriyor. Bizim gibi büyük takımlarda herkes sayı atar. Top kullanmakla ilgili bir durum. Topu paylaşacaksın.Ben ne yaptığımı iyi biliyorum. ‘ŞUTU GİRMEYİNCE ÇOK ÜZÜLÜYORUM’ Ömer sahada oldukça cesur. Zaman zaman kendini tehlikeye atabilecek hareketler bile yapabiliyor. Bu sizi nasıl etkiliyor? ASLI ONAN: Ben onun bu hareketlerine alıştım ama şutu girmediği zaman daha çok üzülüyorum. Yenildiği zaman evde nasıl oluyor Ömer? A.O: Konuşmaz. Film izler, yalnız kalmak ister, biz de uzakta dururuz. Ö.O: Yenilgiyi pek kabul edemiyorum. Kötü oynadığım zaman hiçbir şey yokmuş gibi davranamıyorum. Yalnız kalmak isterim. Ben 8 yıldır üst düzey oynuyorsam bunun nedeni hırsımdır. 5