Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR BASKETBOL 10 HAZIRAN 2008 SALI BAKINCA Milli Forma!.. S ER D AR KIZIK Portekiz maçı. Türk Milli Takımı’nın taraftarları bağırıyor. Kırmızııııı... Beyazzzzz.... Stade De Geneve’de kırmızı beyaz formalı bir takım yok oysa. Var olan kırmızı ağırlıklı formalarıyla Portekiz, beyazlarla Türkiye... Türk Milli Takımı’nın sponsoru Nike istedi, Futbol Federasyonu kabul etti ve o bizim için çok anlam taşıyan geleneksel renklerimiz gitti. Yerine Yunanistan’ın formasına benzer bir giysi... Neymiş? Turkuaz, gerçek Türk rengiymiş. Aslında severim, güzeldir. Ama milli forma deyince tribünlerde bağıran on binler gibi Kırmızı Beyaz Ay Yıldızlı forma geliyor aklıma, neyleyeyim... Bir takımı gerçek anlamıyla ekip yapan nedir? Değerler bütünü, değil mi? Oyuncularımız söze “Milli formanın hakkını vermek” diye başlıyor çünkü. Demek ki değerler bütününün içinde milli forma; onun şekli şemali, renkleri, tasarımı, ruhu da var. Bir çeşit bayrak... Stade De Geneve tribünlerinde taraftarlarımızın elindeki bayrak... Bayrağın rengini değiştirebilir misiniz? Ama sponsor istedi diye... Dayanışma, arkadaşlık, beraberlik bütünlük de önemli değerler bütünü içinde. Oysa bakar mısınız TV’lerde maçın devre arasında izlediğimiz reklama. Millilerimizin annelerinin yer aldığı reklam. Ana fikir ne? Benim oğlum iyidir... En iyisidir... ‘Bireysel rekabet’ kısaca... Farklılıkların altı çiziliyor. Oysa takım olmaya ihtiyacımız var, değil mi? Birbirimize destek olmaya, dayanışmaya şampiyona öncesi... Portekiz maçında döküldü milli takım. Son yılların en kötüsü. Çaresiz, beceriksiz... Ne yapacağını bilmeyen, baştan teslimiyeti kabul etmiş sanki. Sizce bir takım görüntüsü var mıydı? Formadan değil canım!.. Nasıl olsa Turkuaz Beyaz formayla da bir gün maç kazanır milli takım!.. 4 ÖMER: ŞAMPİYONLUK RUHUMUZDA VAR Ömer Onan objektiflerimize eşi Aslı ve oğlu Yiğit’le birlikte poz verdi (Fotoğraf:SAMİ GÜREL) CAN İŞBAKAN stanbul’da sıcak havanın yerini yağmura bıraktığı bir günün sabahında F.Bahçe Ülker’in başarılı oyuncusu Ömer Onan ve ailesiyle buluşuyoruz. Bebek’te kahvaltılarını eden Onan’lar sıcak bir tablo sergiliyor. Aslı Onan, küçük oğulları Yiğit’in karnını doyurmaya çalışırken biz deneyimli oyuncuyla sohbete dalıyoruz. F.Bahçe Ülker’in üst üste 2 kez mutlu sona ulaşmasında büyük payı bulunan Ömer, ligin en iyi Türk oyuncularına sahip olduklarını belirtiyor ve ekliyor: “Yeter ki kadro korunsun, biz daha çok şampiyon oluruz...” Sezon başına dönelim... Beklenmeyen bir koç değişikliği yaşadınız. Aydın Örs’ün başarısının ardından Tanjevic göreve geldi. Bu sizi nasıl etkiledi? Ömer Onan: Biz de beklemiyorduk. Zaman zaman takımlarda yaşanan bir şey bu. Hepimiz için sürpriz oldu. Ne değişti takımda? Ö.O: En önemlisi takımın iskeleti değişmedi. Ira Clark İ Vidmar, Basden White ve İbrahim Kutluay Kinsey değişiklikleri oldu. 2010’a yönelik bir takım kuruldu diyebiliriz. Genç oyuncularımız çoğunluktaydı. Elbette her antrenörün farklı bir sistemi var. Tanjevic de12 kişiyi oynatmayı öngören bir rotasyon uyguluyor. Buna zamanla alışabildik. Her oyuncu belli dakikalarda oynamak istiyor. Bu nedenle sıkıntı yaşadık. Ama sezon sonunda rotasyon oturdu. Final serilerinin sorumluluğu başkadır. Tanjevic de doğru süreleri verince başarı geldi. Sizin gibi lider oyuncuların dışında deneyimsiz ve genç yabancılar da vardı. Bu durumu nasıl karşıladınız? Ö.O: Üst düzey bir basketbol takımının önünde iki yol vardır: Ya bu kadronun üzerine iki tane daha dominant yabancı alırsın ya da genç oyuncuları yetiştirme yoluna gidersin. Bu bir seçimdir. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’de bir Euroleague FinalFour’u oynanması planlanıyor. Dolayısıyla oraya hazırlanacak bir takım yaratma düşüncesi oluştu. Aslında genç oyuncular diyoruz ama Oğuz ve Semih uzun zamandır Euroleague’de oynuyor, Preldzic ve Vidmar ise milli takımlarında çok maç yapmışlar.