02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADNAN DİNÇER’LE << F U T B O L eposta:[email protected] N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Futbol yanlışların pençesinde uradan futbol ve spor adına gerçekleri hatırlatmak görevdir kendi adıma. Anadolu takımlarının özellikle Sıvasspor, Kayserispor, Ankaraspor ile Trabzonspor’un ligi zorlayarak bir Anadolu şampiyonu çıkartmaları söz konusudur. Üç büyüklerin dalgalı hali futbolları adına güven vermiyor. Sanki tahtları sarsılıyor. Çünkü dışlanan futbolcular ve futbol adamları kendilerine mücadele edecekleri bir cephe arayışında. Bu dengesiz ortamın en tehlikeli yanı sözde menajerlerin piyasaya olan etkileri. Futbolcular alınıyor üçer beşer ve sonra oynatılmadan gönderiliyor. Tuhaf gelecek ama transferde kaç yönetici veya teknik adam net olarak gözleri ile izleyip “Bu oyuncu takım ve sisteme uyar” diye transfer yapıyor? Sıçrama trampleni olarak ülkemiz kullanılmak isteniyor ki onu da beceremiyoruz. Kaç oyuncu giderken kazandırdı kulüplerine. Anelka geldi oynamadan gitti. Ortega öyle, Kezman da... Gordon, Higuain, Diatta, Carrusca’daki yanlışların üstü kapatıldı. Bu futbolcular üstelik ayrılırken tazminat ödendi, gitsinler diye! Sırada Seriç, Maldonado ve belki Linderoth var gibi. Daha 10. haftada kulüpler ikişer üçer yabancı futbolcuları gönderiyor. Oysa hiçbir kulüp bütçesini yabancı almak adına zorlamak mecburiyetinde değil. Tam tersi kendi ürünleri ile ortaya çıkmasını bekliyoruz. Kim yapacak bunu? Sabah bir başka kulüpte, akşam bir diğerinde olan teknik adam değişimine sessiz kalan ve bunlara neden olanlar mı? Bakıyorum herkes bir köşe kapmış. Futbola tünemiş gidiyor! Olmaz. Toplum endüstriyel futbol adı ile anılan yeni düzenden başarı bekliyor. Bunun sorumlusu kim? Kulüpler ve federasyonlar mı? Yahut bakanlık mı? Salt ‘budur’ demek yerine UEFA kriterlerinin sulandırılması sonucu ortaya Amatör Spor Dünya Tarihi İle Yaşıt Profesyonellik çıktığından bu yana gelişen ve değişen dünyada spor anlayışı da farklı bir yere geldi. Artık her şey para ile ölçülür oldu. Bunu söylerken yanlış anlaşılmasın, profesyonel spora değil profesyonelliğin getirdiği kirliliğe tepkili olduğumu belirtmek istiyorum. Yoksa profesyonel anlamda sporcu olan, sponsorlarından destek alan, prim, maaş hatta transfer parasını hak edenlere tek bir sözüm bile yok. Alın terinin karşılığını, yaşamından özveride bulunup sporda bir yerlere gelebilenler hatta bir yere gelemeseler bile yaşam tarzını profesyonellere yakışır biçimde düzenleyenler de başımın tacıdır. Bunu millet olarak da göstermişiz, ülkemizi layıkı ile temsil edenleri bağrımıza basmışızdır. Ve şurası kesin ki profesyonellerin altında mutlaka ve mutlaka amatör spor ve anlayışı yatar. Soporun; sistem, prensip, organizasyon ve sonuç olarak da rekor olduğunu günümüzden binlerce yıl önce antik çağda yaşayan bilge kişiler söylemişlerdir. Fevzi Aksoy hocamla konuşurken amatörlerle ilgili düşüncelerimi işte böyle özetledim: Hocam Amatör spor ister savaş hazırlığı ister yarışma; amacı ne olursa olsun olsun dünya tarihi ile yaşıt .. Evet. Çünkü spor bir insanın doğal yaşam hakları içindedir. Küreselleşen dünyada gelişmiş ülke toplumlarında amatör spor yapılacak tabii. Bakın küresel krizde ne oldu; dünyada bir çok büyük banka devletleştirildi. Geri kalmış ülkelerde spor devlet kontrolünde yapılıyor. Bu görüş her ne kadar ütopik görülüyorsa da olimpiyadlarda neden başarılı olamadığımızın yanıtını bulmuş oluruz. Sporu ‘milli gurur’ olarak nitelemek düşüncesi son yıllarda oldukça rağbet görüyorsa da başarılı olmayı, milli değerleri sporla bağdaştırmak da yanlış. Her şeyden önce toplumda spor bilincini aşılamak, bir başka deyişle spor toplumu yaratmak gerekir. Dünya şampiyonalarında ve olimpiyadlarda ne yazık ki milliyetçiliği öne çıkarma yarışına teknoloji de destek veriyor ve maalesef genlerle oynayarak başarıya ulaşmanın yolları aranıyor. Böyle bir gelişim profesyonel sporu da etkileyecek. Hocam ayrı bir konu da ülkemize gelen yabancı futbolcular... Bunlar bizim futbolumuza ne veriyorlar ki dolarlarımızı alıp gidiyor? İşin başında yine bizim hatalarımız var. Daha geldikleri gün havaalanında şımartmaya başlıyoruz adamları. Onlar da kendilerini ülkemiz için yeterli buluyorlar, kendilerini fazla zorlamıyorlar. Kimi zaman gazeteler yabancı antrenörlerin futbolcuların canını çıkardığını yazıyor. Bizim antrenörlerimizin çalışmaları laçka mı yani? Öneriyorum ve iddia ediyorum; TV’lerden birisi bir büyük takımın çalışmasının tamamını kaydetse, örneğin Bayern Münih’in antrenmanıyla karşılaştırsa nasıl bir sonuç çıkar, biliyor musunuz? Antrenmandan antrenmana fark vardır, isteksiz futbolcuların maç hazırlığıyla hırslı ve mesleğinin hakkını veren futbolcuların idmanı birbirine benzemez. O zaman antrenmanları izleyen kulüp muhabirlerinin tespiti yanlış... Öyle bir şey demek istemem. Sadece bizde kimseyi kızdırmamak, küstürmemek gibi bir alışkanlığımız var. Futbol eleştirmenlerinin hemen çoğu eski futbolculardır, ilişkileri vardır, dostlukları vardır. Bunun için üretken eleştiriler yapılmaz. Akademilerden mezun olanların ise bazı yerlere (!) gelmesi zordur. Daha açıkçası bizde bilime ve bilgiye değer verme anlayışı azdır. Bilmemek ayıp değil, bilmediğini bilmemek ayıp. Hocam son sorum şu; sporumuzda gözünüze ilişen başka yanlışlar var mı? Seninle oturup günlerce konuşsak bitmez. Ama ‘yanlış demek’ yerine ‘keşke olmasa’ dediğim bir şey var; o da spor yazarlarının yabancılarla yaptığı konuşmalarda araya tercüman sokması. İngilizce bilse o zaman tercüme hatalarından doğan ‘yanlış anlaşıldım’ gibi, oysa söylenmiş sözlerin tekzip edilmesi gibi bir gariplik de önlenmiş olur. B çıkan sıkıntının, yönetimleri ve futbolumuzu üzdüğü bir gerçektir. Fenerbahçe Arsenal ile berabere kalırken kimileri şaşırdı. Oysa yenilmemek için oynanan bir futbol tarzını birkaç futbolcunun başarısı ve rakibin eksik kadrosu ile kaçırdığı gollere sığındık. G.Saray harika bir futbol örneği verdi. Yıllardır bir Türk takımı bu kadar başarılı ve ne yaptığını bildiği 90 dakika oynamadı. Beşiktaş kendi ligimizde başarılı olmak için tek beklentisi olan şampiyonluk yolunda Mustafa Denizli’ye teslim edildi. Değişim adına çok riskli bir kazanma tarzı seçildi. Sıvasspor ve Kayserispor karşısında kaybedilen 5 puan dışında 20 yenik başlanan Kocaelispor karşısında birkaç futbolcusunun üstün becerisi ve rakibin önlemsiz oynaması sonucu (teknik direktörlerinin malum tarzı) 5 gol atarak galip gelen siyah beyazlı takım bazı bölgelerde yetersiz olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Trabzonspor da aynı risklerle oynuyor. Tuhaf değil mi? Arsene Wenger 12 ve Alex Ferguson 22 yıl aynı kulüpte kurumsallaşmanın lideri olurken başarıları getiriyor ve kimse onların nüfus kâğıdına bakmıyor. Bizde ise karizma arayan sözde karizmatikler ve her şeyden anlayan tabuların gücüne sahip futbol ulemaları var. Futbol; top, onu kullanan ve izleyen bir alan değildir. Yatırım ve üretim demektir. Biz günü kurtaran plansızlık içinde daha ne kadar futbol yanlışları ile oyalanacağız acaba? Buna bir tarih koymak zor. Sizi bilmem ama ben hatırlatmaktan yorulmadım... AMATÖR SPOR AŞKI BAŞKADIR Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bol yağmurlu günler yaşadık. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında bir koşu yapıldı. Avrasya’dan söz etmiyorum, gerçi o da profesyonellerin dışında genellikle yılda bir gün de olsa ayağına lastik ayakkabılarını giyip yollara düşen amatörlerdi. Ama benim sözünü edeceğim koşu KASEV (Kadıköy Sağlık Eğitim Merkezi) vakfının düzenlediği ‘Genç kalanlar yol koşusuydu’ ve bu yarışa 50 yaş üstündeki amatör sporcular katılmıştı. 50 yaş yolun yarısını da çoktan geçmiş, ama işi bitmemişler sel sularının arasından geçtiler, su birikintilerinin üzerinden sıçradılar ve bin 200 metreyi koştular. İstanbullular’ın evlerine kapandığı o gün KASEV vakfının amatörleri o kasvetli pazar gününü şenliğe dönüştürdüler. Kartal Yetiştirme Yurdu’nun bandosu ile de neşelendiler. Veteran atlet Zahit Atalay ile KASEV vakfının proje üretme sorumlusu Asuman Ermurat’ın düzenlediği 50+yaş yarışı Özgürlük Parkı’nda da farklı bir gün yaşattı. Şinasi Maktav genel klasmanda birinci olurken bayanlarda 7074 yaş grubunda 5 çocuk ve 5 torun sahibi Ceyhan Başaran birinci oldu. 50 ile 70+ yaşlar arasında yapılan veteran yarışları hemen hemen her spor dalında organize ediliyor. Tenisten yelkene, güreşten basketbola okçuluktan biniciliğe zamanında spor yapmış ama ununu eleyip eleğini duvara asmamış amatörler çeşitli saha ve salonlarda kadınlı erkekli yarışıyorlar. Sporun yaşı yoktur ve amatör spor aşkı başkadır. eposta: ayucelman?cumhuriyet.com.tr 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle