05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hızlı yaşadı, genç öldü C SPOR ALTERNATİF EYLÜL SALI BAKINCA COLIN MCRAE Colin McRae birçok başarıya imza attı. Terim ve Spor Psikolojisi SERDAR KIZIK Fatih Terim’in tavrının altında ne yatıyor? Neden eleştirilere tahammülsüz? Neden her şeyi, en iyisini kendisinin bildiğini ve uyguladığını sanıyor? Neden hırçın ve gergin? Neden karizma denen olgunun çerçevesini, sözcüğün anlamını da aşarak taşıyor? Memleketin spor psikologları Terim’i masaya yatırıp, bilimsel bir değerlendirme yapsa keşke. Teknik adam sınıflamasında farklı bir kategori bulacaklardır, sanırım… Aslında Terim’in ulusal takım antrenörlüğü, başından yanlış. Anımsayın, Hakan Şükür operasyonuyla Ersun Yanal’ın gönderilmesini ve Terim’in getirilmesini. Dünya kupasına katılma hakkı Terim yüzünden kayboldu. İsviçre maçındaki olayların baş sorumlusu olmasına karşın, tereyağından kıl gibi sıyrıldı. Avrupa Kupası elemelerinde halimiz ortada. Kupaya katılma hakkını sağlasa bile ulusal takımın futbolundan kaç kişi hoşnut acaba? Diyor ki; “Haksız eleştiri olmaz” Doğrudur... Malta maçında sergilenen başarısız futbolu, sahaya sürdüğü kadronun yanlışlığını söylemek haksız eleştiri kapsamına mı giriyor? Hakan Şükür dayatmasını dile getirmek haksız bir bakış açısı mı? Bütün takımın Hakan’ın gol atması için çalıştığını görmeyecek, söylemeyecek miyiz? Hangi eleştiri haklı, hangisi haksız, Terim reçete yayınlasa da ona göre davranılsa. Diyor ki: “Yalan yazan, başarısız spor yorumcuları da istifa edip gidiyorlar mı?” Sapla samanı, elmalarla armutları karıştırıyor Terim… Hakan Şükür inadının altında ne yatıyor? Galatasaray’da Hakan’ı devre dışı bırakması, cip tartışmasına girmesinin ardından, ulusal takımın vazgeçilmez golcüsü yapılmasını, yoksa başka güçler mi istiyor? Hocaefendinin ricası mı, yoksa açık isteği mi acaba? Macaristan maçı mecburen “artık yeter mi” oldu? Diyor ki: “Kimseden ders almam, ders veririm” Bu çağda, böyle bir bakış açısı olabilir mi? Böyle bir yaklaşımla Ulusal Futbol Takımı yönetilebilir mi? Macaristan maçında “lider olarak” krizi iyi yönettiğini söylüyor. Gerçek lider krizleri en başından, daha doğmadan önleyendir. Hem krizi yaratan hem de çözenin liderliği, her zaman tartışmalıdır. Gelelim o çirkin hareketi yapan Emre’ye… Ulusal takım düzeyinde böylesi bir lümpenliği kaldırmak ve sindirmek güç olmalı. Aslında Emre benzerleri, koca koca kulüplerde de top koşturuyor. Bunlara da şanlı ulusal forma teslim ediliyor. Emre’nin hareketine ilişkin Terim ne düşünüyor acaba? Baksanıza Emre’yi Terim’in tetiklediği haberleri yazılıyor. En azından bir açıklama ve değerlendirme gerekmiyor mu? Toplumlar layık olduğu gibi yönetilir. Türkiye’de başarısız olmalarına karşın iki “karizma lider” (!) iş başında. Biri başbakan, diğeri ulusal takımın teknik direktörü. Bu toplum daha çok sayıda böylesi karizma yöneticiyi kaldırır. Durmak yok, yola devam…. O nun gibisi gelmez... Kime sorsanız böyle diyecektir. Colin McRae zaten karada ölemezdi. Rallide freni en az kullananan pilot olarak gösterildiği için ‘Karada ölümü olmayanlardan’dı. Feci kaza diye bile tanımlanamayacak bir olayla McRae veda etti. Yarışlarında arabalarını parçalamasıyla ünlü pilot, bu kez helikoptere yenik düştü. Yanında da 6 yaşındaki oğlu ve 2 aile dostuyla hem de evinin çok yakınlarında kullandığı helikopterin hakimiyetini kaybederek sevenlerini yasa boğdu. O hep neşeyle bakardı. Diş teli takmasına karşın gülümsemekten vazgeçmedi. Yarışlardaki sayısız zaferinin ardından arabadan, kaskını çıkarır sonra da suratının tüm kaslarını harekete geçirirdi. Tam bir Adalı olmasına aldırmadan o rallinin en çok gülümseyen ismiydi. Dünya üzerinde kendi adına en çok oyun üretilen sporcuların başında geliyordu. Şu sıralar 30’una merdiven dayamış olan bir nesil hep onun oyunlarıyla ralliyi tanıdı. HIZ TUTKUNUYDU Son yarışını da 2006 Dünya Ralli Şampiyonası’nın Türkiye ayağında koşarak ralli kariyerine nokta koymuştu. İskoç asıllı Britanyalı ralli pilotu Colin Steele McRae, 5 kez Britanya Ralli Şampiyonu Jimmy McRae’nin oğlu, profesyonel rallici Alistair McRae’nin abisiydi. 1995’de Dünya Ralli Şampiyonası’nı kazanmasının yanı sıra 1996, 1997 ve 2001’de şampiyonluk için mücadele edip, 1998’de üçüncü olmuştu. Subaru takımının 1995, 1996 ve 1997’de; Citroen’inse 2003’de üreticiler şampiyonasını kazanmasında önemli rol oynamıştı. Kraliçe 2. Elizabeth tarafından 1996’da MBE (İngiliz İmparatorluğu Mensubu) unvanıyla ödüllendirilen efsane pilot, sürüş stili sayesinde idolü olarak gördüğü ünlü Finlandiyalı ralli pilotu Ari Vatanen ile kıyaslanıyordu. ‘ONUN GİBİSİ GELMEZ’ Colin McRae’yi yakından tanıyan Volkan Işık onun gibi bir pilotun kolay kolay yetişmeyeceğini düşünüyor. 1999 yılında Portekiz’de beraber yarıştıklarını belirten Işık, “Colin o yıl birinci bitirmişti. Ben ise yedinci tamamlamıştım. Ralli sporunun en önemli isimlerinin başında geliyordu. Çünkü ralliye baktığımızda çok şampiyon gördük. Her sene zaten çıkıyor. Ancak onun kadar iz bırakan biri daha kolay kolay gelmez’’ diye konuştu. Volkan Işık, McRae’nin dünyada en çok sevilen sporcuların başında geldiğini, sürüş stiliyle ve başarılarıyla her zaman seyircileri etkileyen bir isim olduğunu helikopter kazasında ölümünün ise şok yarattığını söyledi. EPosta: serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle