Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL AĞUSTOS SALI SPOR POLİTİKASI Şiddet HİKMET ÇETİNKAYA Galatasaray, Rize galibiyetiyle Süper Lig’de başarılı olacağını kanıtlamış mıydı? Evet!.. Ligin ilk maçıydı ve Galatasaray, Rize’yi açık farkla yendi... Galatasaray’ın Hırvat takımıyla oynadığı maçı izledim. Hırvatistan “futbol yoksulu” bir ülke. Koprivnica da öyle!... Galatasaray 21 galip geldi... Peki, Galatasaray nasıl bir futbol oynadı? Kanımca sıradan bir takımdı. Hırvat takımının karşısında Kayserispor olsaydı maçı açık bir farkla alırdı. Galatasaray’a şöyle bir baktım... Futbolcuların tümü de yönetilen oyunculardan kuruluydu. Önce hırs yoktu!... Amaç yoktu!... Yorgun ve bitik bir kadro... Galatasaray büyük bir takım değil miydi? Hırvat maçında değildi... Mustafa Denizli’nin değindiği gibi Taffarel’in, Popescu’nun, Emre’nin ve ötekilerin büyüttüğü gibi futbolcu yok Galatasaray’da... Galatasaray bu futbolla Avrupa’da ne yapar? Bence iş yapamaz... Gelelim Fenerbahçe’ye... Süper Lig’te İstanbul Büyükşehir’e yenilen Fenerbahçe, Belçika’nın Anderlecht takımını Saracoğlu’nda 10 yendi. Nasıl oynadı Fenerbahçe? Kötü!... Fenerbahçe bu kadrosuyla Türkiye’de ligi alır ama, Avrupa’da sınıfta kalır. Fenerbahçe’de Galatasaray’da olduğu gibi hırs yok!... Fenerbahçe’de ilginç gelişmeler oluyor. Zico, Colin Kazım’ı Anderlecht maçı kadrosuna neden almadı? Gazete haberlerine bakılırsa, Kezman ve Roberto Carlos, Zico’nun yanına gidip sormuşlar: “Colin Kazım 18 kişilik kadroda neden yok?” Zico yanıt vermemiş. Fenerbahçe Colin Kazım’ı 18 kişilik kadrosuna almıyorsa, onca doları neden ödedi? Eleştirenler oluyor Colin Kazım’ı: “Kazım daha çocuk. Yerli futbolcularla anlaşamıyor...” Colin Kazım milli takım kadrosuna alınıyor ama Anderlecht kadrosunda yok... Olacak iş mi bu? Abdülkadir Yücelman ilginç bir yazı yazdı Cumhuriyet’te... “Şiddet ve Geyik Muhabbeti...” Yücelman diyor ki: “Şiddet bugün salt futbolda yok, her yerde var...” Doğru!... Şiddet konserlerde de var!... Elazığ’daki konserde bir genç elinde bıçakla sahneye fırlıyor... Görüntüleri izlerken şaşkına döndüm... Ne güvenlik ne bir şey!... Eli bıçaklı genç terör estiriyor... Demir çubuklar, sandalyeler, polislerin koşuşturması ve silah sesleri... Sonunda genç linç ediliyor... İşte size bir Türkiye fotoğrafı... Yücelman diyor ki: “Şidddet bugün sadece futbol sahalarında yok, her yerde var. Okulda, mahallede, sokakta,alışveriş merkezlerinde, tramvayda otöbüste, kentte, kırsalda ... Nedeni yoksulluk mu?.Yoksulluk nedenlerden sadece biri. Varsılların da şiddete başvurduğunu sık sık görmüyormuyuz. O halde eğitim mi? O da nedenlerden biri, okumuşu da okumamışı da.. şiddet söz konusu olduğunda fazla bir ayrım yapmak olanaksız. Medya mı ... orada duralım. Toplum bu günlere pat diye gelmedi, yavaş yavaş alıştıra alıştıra getirildi. Medya gözü önündeki olayları görmezden geldi. İşine geldiği gibi yorumladı , hatta kimi olayların baş mimarlarını aklama yarışına girdi. Neden, çünkü medya sermaye ile yoldaş oldu. Birlikte yol aldılar, birlikte yatıp kalktılar, mafya ve çetelerin mantar gibi yerden bitmesine adeta önayak oldular. Daha geçen yıllarda mafyanın futbola da girdiğini yazan medyamız neden birden bire susuverdi, neden birden yayınını kesiverdi dersiniz.” Günah keçisi TRABZONSPOR M A H M U T S E R T erkesin ayılabayıla beklediği Süper Lig başladı ama ne başladı!.. Futbola susamış olduğu öne sürülen futbolseverlerin, daha ilk haftada cinnet halinde şiddet yaratmaları, bu konuda daha çok yol almamız gerektiğini gösteriyor. Aslında onları futbolla herhangi bir biçimde ilişkilendirmek oldukça güç. Çünkü bırakın futbolu sevmeyi, futbolu izlemeye bile katlanamıyorlar. Niyetleri gerçekten de üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. TrabzonsporSivasspor maçının bitimine 30 saniye kala takımları 10 öndeyken, bu gözü dönmüş insanların alana girip futbolculara saldırması; Denizli’ye maça giden Bursaspor yandaşlarının kurşunlanması dehşet verici. Sanki bir tür akıl tutulması yaşanıyor. Bu tutulmaya futbol basınının da katılması ise dehşet halini meşrulaştırıyor gibi… Maç sonrası olayları yansıtan haberlerin dışında, ligin başında yaşanan tribün şiddeti daha, ertesi gün tuhaf bir biçimde önemini yitirdi. Herkes, Trabzonspor’a sıkı bir ceza verilmesi konusunda düşünce birliğine varıp sanki olayı çöpe attı. Artık hep birlikte önümüzdeki maçlara bakıyoruz! Öyle ki Trabzonspor Başkanı Nuri Albayrak “Olay provokasyondur. Üç puanımıza dokunmayın, ne ceza verirseniz verin” diyecek kadar umursamaz biçimde konuşabiliyor. Kulüpler Birliği’nin bu konuda üç maymunu oynaması ise işin içinde para paylaşımı olmadığından olsa gerek kimseyi rahatsız etmiş gözükmüyor. Salt kazanmaya önem veren yandaşların, sözel şiddet içerdiği için eleştirilen; “Vur, kır, parçala.. bu maçı kazan” sloganı, Trabzon’daki olaylarla “Kazansan da vur, kır parçala” anlamını yüklendi. Hiç kimse “Olayları çıkartanlar gerçek Trabzonsporlu değildir” kolaycılığına kaçmasın. Rakip takım futbolcularının kışkırtıcı olduğu, hakemin kötü yönetim gösterdiği savları inandırıcı değil. Olayın öyle bir yanı var ki, eğer gerekli önlemler alınmazsa Süper Lig’in kazasız belasız bitmesi olanaksız. Türkiye’de ilk kez belki dünyada da ilktir kazanan takım yandaşları alana girip rakip futbolculara saldırıyor. Bu, ‘tribün şiddeti, takımının kazanmasını isteyen yandaşların gösterdiği aşırı tepkidir’ değerlendirmesinin ötesine geçen bir şey. Ve yalnızca polisiye tedbirlerle önlenmesi olanaksız. Trabzon, uzun zamandır ekonomik ve sosyal dokusu paramparça olmuş bir kent. Halkın büyük bir bölümü işsiz, geçim sıkıntısı içinde. Eğitim olarak yeterli donanıma sahip olamayan, bu nedenle de zaten kısıtlı iş imkanlarından yaralanamayan genç nüfus, serseri mayın gibi; nerede patlayacağı belli değil. Rahip Santoro’nun ve Hrant Dink’in Trabzonlu iki genç tarafından öldürülmesi, bu cinayetlerin dayandırıldığı basit milliyetçi tepkilerin sonucu olarak gösterilemez. Tıpkı Sivas maçında çıkan olayların, yandaş tepkisi olarak gösterilemeyeceği gibi. Sözün özü: Trabzonspor’a bir düzine seyircisiz oynama cezası verilse de, tel örgüler elektrikle yüklü olarak(!) yeniden takılsa da, olaylar bitmez. Sorun, toplumsal yapının iyileştirilmesiyle yakından ilişkili. Trabzonspor takımı ise kentin günah keçisi. H ZİYA DOĞAN 5