Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C A L E V SPOR VOLEYBOL AĞUSTOS SALI GÖRÜŞ Meksika’da Final Oynayacaksınız EROL ÜNAL KARABIYIK * Yıldız patlaması A N A K Ö K U lusal Yıldız Kız Takımımızın Meksika’dan dünya ikincisi olarak dönmesi spora gönül vermiş herkesi mutlu etti. 16 yaşındaki kızlarımız, uzun süreli çalışmanın ve inancın semeresini takım sporları içinde elde edilen en iyi dereceyi yakalayarak gördü. Bu büyük başarıda şüphesiz ki herkesin katkısı var. Ama bu 12 sporcuyu çok iyi tanıyan, onların neler yapabileceğini iyi bilen ve zorlu maçlara taktiksel ve psikolojik olarak çok iyi hazırlayan antrenör Mehmet Bedestenlioğlu’nun emeği tabii ki bir başkaydı. İşte bu güzel sonuca imza atanların başında gelen Bedestenlioğlu’yla adım adım hedefe giden takımı ve maçları konuştuk. “Dünya Şampiyonası öncesi ilk toplandığımız günden beri bu kaliteli ve kapasiteli kadronun nasıl motive olabileceğini, hedeflere nasıl yönlendirileceğini, taktikleri uygulayabilme yeteneklerini, psikolojilerini biliyorduk. Çünkü Eczacıbaşı’nda görev yaptığım süre içinde şu anda kadroda bulunan 5 oyuncuyu ve 1 yıldır çalıştığım Güneş Sigortalı 4 sporcuyu çok iyi tanıyordum. Bir antrenör için 12 oyuncudan 9’uyla birlikte çalışmak ve onları iyi tanımak, onların da benim neler istediğimi bilmeleri gerçekten büyük bir avantajdı. Zaman zaman kaş göz işaretiyle bile anlaşabiliyorduk. Ayrıca teknik ekipteki arkadaşlarım Bülent Güneş ve Güzin Teksoy’la daha önce çalışmış olmam, fizyoterapist Fatma Delibaş ve menajer Elif Öz’ün uzun bir süredir takımda bulunması önemli etkendi.” “Oyuncuların gitmeden önce görüşleri nasıldı” sorumuza Bedestenlioğlu, “Sporcularımız Avrupa Şampiyonası’nda elde edilen 6.’lığı beğenmiyor ve Avrupa sıralamasında kendilerinden önde olan Almanya, Sırbistan, İtalya, Belçika ve Rusya’yı geçebileceklerine inanıyordu. Nitekim hepsi bizden sonraki sıraları alabildi” şeklinde yanıt verdi. “Ulusal takımlarda görev alabilmek genelde federasyon başkanlarına ve yönetimindeki kişilere bağlı. Bu nedenle yıllardır antrenörlük yapıyorsun. 1988’de Emlak Bankası, 1997’de G.Saray’la (bayan) CEV Kupası’nda 3. olma başarısını gösterdin. Yetiştirdiğin oyuncuların sayısını bile belki hatırlamakta zorlanıyorsun ama ulusal takımlarda bu göreve getirilene dek sadece 12 kez sahaya çıkabildin. Şimdi ise dünya ikinciliği apoletini taşıyorsun. Bu unutulmuşluk sen de bir kırgınlık yaratmadı mı?” diye soruyorum. Sadece gülümsüyor ve “Beni göreve getiren Voleybol Federasyon Başkanı Erol Ünal Karabıyık’la Ulusal Bayan Takımlar Koordinatörü Cengiz Göllü’ye teşekkür ederim” demekle yetiniyor. “Peki Meksika da neler oldu?” Sorumu yanıtlamadan önce duruyor. Sanki geride kalan o fırtına gibi günleri hatırlamaya çalışıyor, sonra cümleler dökülüyor... “Dünya Şampiyonası’na giderken en büyük korkumuz saat farkı nedeniyle uyum sorunu yaşamaktı. Belgrad’dan 28 Temmuz’da geç döndük. O gece İstanbul’da otelde kalacaktık. Belgrad’dan oteli arayarak kuru fasulye ve pilav yapmalarını istedik. Ayrıca sporcularımızın ailelerini arayarak pasta, börek zeytinyağlı dolma vb. yiyecekler yaparak sabaha dek takımla otelde kalmalarını istedik. Sabah uçakla yola çıktık. Uçakta uyumaya çalıştık. Meksika’ya uçakla İstanbul Chicago San Diego ve otobüsle Mexicali olmak üzere gidecektik. Ancak Chicago’da San Diego uçağını rötar nedeniyle kaçırdık. Bu durum 1 gece otelde konaklamamıza neden oldu. Uyumu tam olarak gerçekleştirmek için o gün antrenman yapmamız gerekiyordu ve takım herkesin şaşkın bakışları arasında Chicago Hilton Oteli’nin çimlerinde koştu. Bu arada Chicago San Diego hattında elektronik donanımlarımızın bulunduğu çantanın kaybolması bizi ilk grup maçlarında çok zorladı. Çantamıza 5 gün sonra kavuşabildik. Bu şartlarla ABD maçına çıktık ve 30 kazandık. 2. gün Çin Halk Cumhuriyeti’ne 32 yenildik. Kaybetmemize karşın şampiyonluğun favorisi olarak gösterilmemiz şaşırtıcı olduğu kadar bizlere güven de kazandırdı. Avrupa şampiyonu ve bu turnuvanın büyük favorisi Almanya’yı eleyen Japonya’yla oynadığımız maçtan sonra ise Japon antrenörün bültenlere bile geçen ‘Türk takımıyla aynı sahada olmak bile bize büyük onur verdi’ cümlesi bizi gururlandırdı. Grubun son maçında Tunus’u geçerek 2. etaba kaldık. Ardından Japonya’yı 30 yendik. Şampiyonadaki en kötü maçımızı Sırbistan’a karşı oynadık ve 30 mağlup olduk. Ama çabuk toparlanarak 1 gün sonra Dominik Cumhuriyeti’ni 30’la geçtik. Yarı finalde kolay geçtiğimiz Dominik’in ilk grupta Rusya’yı yenmiş olmasının getirdiği moralle güçlü rakibimizi 31 mağlup ederek finale yükseldik. Ancak ilk seti almamıza karşın Çin’e 31 yenildik ve 2. olduk. Maç bittiğinde sporcularımızın gözyaşlarını görmenizi isterdim. Takım sporcuları içinde ilk kez bir dünya ikinciliğini yakalamak bile onların üzüntüsünü hafifletmedi.” Trabzon’dayız... Karadeniz Oyunları’nda Yıldız Millî Takımımızla akşam üzeri Rusya ile yapacakları yarı final maçı öncesinde öğle yemeğinde bir araya geliyoruz. Kızlarımız heyecanlı, biraz da “erken final” nedeniyle stres içindeler. Sohbet sırasında onlara şunu söylüyorum: “Ev sahibi ülke olmanın avantajını kullanarak turnuvanın fikstürünü dilediğimiz gibi düzenleyebilir ve TürkiyeRusya maçını final maçı yapabilirdik. Bundan özellikle kaçındım; çünkü ben sizin bir ay sonra gideceğiniz Meksika’da birbirinden zorlu rakipleri geride bırakarak final oynayacağınıza inanıyorum. Sizin rakibiniz gene sizsiniz. Stresinizden kurtulun, konsantre olun ve bu akşam Rusya’yı yenerek finalin kapısını açın.” Kızlarımız o akşam yarı finalde Rusya’yı 31 yeniyor ve finale adlarını yazdırıyorlar. Ben onları kutlarken öğle yemeğindeki mesajımın altını bir defa daha çiziyorum: “Meksika’da da final oynayacaksınız. İnanın.” İnançlı olmak elbette sporda birçok zorluğun üstesinden gelmenin ön şartıdır; ancak ben bu sözleri salt inançla söylemiyordum. Birbirinden yetenekli ve fizik yapısı sağlam çocuklarımızın emsallerinden aşağı kalır tarafları olmadığını zaten biliyorum. Bu yapıya hemen hemen bir yıl süren aralıksız kamplar, A Millî Takım seviyesinde bir hazırlık kalitesi ve uluslararası maç tecrübesi edinme fırsatı eklendiği takdirde sonucun hayal edilemeyecek kadar çabuk geleceğinden de emindim. Alt yapıya sağlıklı yatırım yapmanın yeterli olacağını bilmekten kaynaklanıyordu inancım. Küçük yaşlarda düzenli çalışma temposuna sokulan Türk gençlerinin, dünyalı yaşıtlarıyla galip gelecekleri mücadeleler yaparak büyürlerse, geleceğe hiçbir ülkenin takımından korkmayan bir ekip olarak yürüyeceklerini bilmekten kaynaklanıyordu. Yaptığımız buydu. Ektiğimizin biçileceği bir zaman elbette gelecekti. Meksika’da biçtik. Türk spor tarihinde; ordu ve okul takımları hariç, ilk kez bir takım sporunda, “Voleybol”da Dünya Şampiyonası finali oynadık. Korkusuz kızlarımız, dünya voleybolunun büyükleri Amerika, Sırbistan, Almanya, Brezilya, Japonya, Rusya ve İtalya’yı sıranın dışına itip finale uzandılar. Beni, en az bu sonuç kadar mutlu eden olay, Çin’e karşı 31 kaybettiğimiz finalden sonra yaşandı. Kızlarımız, kendilerini paralarcasına üzülüp ağlıyorlardı. Düne kadar Japonya, Rusya, Çin gibi ülkelerin adını duyunca kaybetmekten daha doğal bir şey olmadığını düşünürken, artık Çin’e yenilmeyi kabullenemiyorduk. Bundan daha büyük bir kazanç olabilir mi? Artık kazançtayız; çünkü inancımızı kazandık. Türk Voleybolunun bugünlere gelmesinde emeği bulunan tüm eski Federasyon Başkanlarına ve onların şahsında gelmiş geçmiş tüm Federasyon personeline, Bayan Millî Takımlar Sorumlusu Cengiz Göllü’ye, Yıldız Millî Takımımızı Avrupa Şampiyonası 6.lığı ile Dünya Şampiyonasına kadar taşıyan Gökhan Edman’a, Meksika öncesinde ve Meksika’da görev yapan teknik ekibimizin tümüne, gece gündüz, kış yaz, okul tatil demeden çalışarak bugüne ulaşan sporcularımıza, çocuklarının yeteneklerine inanıp spor sevgilerini destekleyen, küçük yaşlarından itibaren onları antrenmanlara getirengötüren anne ve babalarına, yetişmelerinde büyük fedâkarlık gösteren kulüplerine ve kulüp antrenörlerine, okullardaki öğretmenlerine, hava alanına kadar gelip karşılayan voleybol dostlarına; ve elbette voleybolu ülke gündemine taşıyan değerli basın mensuplarına ne kadar teşekkür etsem azdır. * Voleybol Federasyonu Başkanı 12