Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL ÖĞRENİYORUM Eposta:adnandincer?hotmail.com Uçan Kırmızı Boğalar R ed Bull sözcüğünün karşılığı ‘Kırmızı Boğa.’ Ama bu boğalar havada ölüme meydan okuyor. Amaçları yarışmak ama ne karada ne de denizde.. İlle de havada yarışacaklar. Dertleri de heyecan yaşamak ve yaşatmak. Spor rekabettir, spor koşan ahlâktır, spor heyecanın doruğa çıktığı andır. Belki de dünya gençleri yeni yeni sporlarla heyecan arıyor yeni sloganlarla sporda yeni arayışlara giriyor. Bildiğimiz olimpik sporlara her yıl yenileri ekleniyor. Yaz sporları, kış sporları da artık künye değiştirdi. 365 gün sporun her çeşidi yapılıyor. Kış sporlarının olmazsa olmazı kar bile artık yapay yolla gerçeği solladı. Belki ileride yaz ve kış olimpiyatları birlikte yapılacak. Cumartesi günü İstanbul’da dünyanın Altın Boynuz (Golden Horn) olarak tanımladığı Haliç’te ölüme meydan okuyan pilotların yarışını izlerken bunları düşündüm. Geçen yıllarda yapılan Hava Oyunları’nı izlerken de büyük heyecan yaşamıştım. Ama dünya hava yarışının finalinin bir ayağındaki ABD İngiltere rekabeti, sporun ölüm çılgınlığına varan şovu izleyenleri gerçekten etkiliyor. Spor heyecan demekse işte heyecan, rekabet ise işte rekabet, ne şikesi var ne dopingi... Bu pilotların gözü kara olmalı ki 390 kilometre hızla 2 balonun arasından geçmekle kalmıyor, 4 direk arasında feyk atıyor, yetmiyor takla atıyor tek pervaneli uçakla... Hani ayaklarından bağlanıp 7080 metreden atlayanların bir sporu vardır ya!.. (Bungeejumping) O bile bu hava yarışı yanında bebe sporu sayılır. En azından rizikosu yok. Ya bu... Düşünüyorum da insanoğlu daha heyecanlı sporlar aramak için bir gün patlayan volkan çukuruna da atlar mı dersiniz? İlk deneyen yarışı kaybetse bile bu insan gücünü de aşan heyecan arayışının sonu gelmeyecek galiba. Bu heyecan fırtınasına devletin de katklısı olmuş... 1.5 milyon dolar. Ama bunun 100 katı dolara mal olan Formula 1’den daha cesaret isteyen bir spor. İstanbullulara farklı bir şov yaşatan kurumlara teşekkürler. Ulusal futbolumuzun acı veren hataları D Ali Bilgin Yanlış Yaptı ntalyaspor küme düştü. İstanbul’daki 3 büyüklere kök söktüren Kırmızı Beyazlılar neden son maçlarında pike yaptı? Bunu kimse araştırmıyor da sakat sakat 6 maçta takımdaki yerini alarak futbol yaşamını tehlikeye atan, 13 haftadan beri para alamayan genç bir futbolcu ipe çekilerek Antalyasporun düşmesinin nedeni olarak gösteriliyor. İlle de bir suçlu bulunacaksa ille de birisinin asılması gerekecekse asın o genç futbolcuyu. Asın ama son sözünü söylesin, savunmasını yapsın. Acaba sakat sakat 6 maçta Ali Bilgin’i ille de oynamak zorunda bırakanlara da sorun? Acaba onların hiç suçu yok mu? Eğer Antalyaspor’dan kaçmasaydı onu tutup yeniden sahaya çıkarmaya kalkışanlara da sorun, doktorlara da sorun? Bu bir tıp suçu olurmuy du? Sorun... Boğaz tokluğuna oynayan Antalyasporlu futbolculara da sorun? 13 haftadır ne yediler ne içtiler, sorun, soruşturun... Sonra da ille de asmak istiyorsanız asın futbolunun baharını yaşayan genç Ali Bilgin’i boynuna “yanlış yaptı” yaftası asarak. Timsah gözyaşları arasında çekin ipini, “hırsızın hiç suçu yoktu” sesleriyle... A 7 Yılda 7 Şampiyonluk stanbul Üniversitesi’nin genç bayan takımı 7 yılda 7. kez Türkiye şampiyonu oldu. Futbol olsaydı manşetlerde dolaşırlardı ama ne diyelim, “futbol olsun da çamurdan olsun” kafasından vazgeçemedik. Vazgeçemedik de onun da hali ortada... Bosna Hersek’e bile yenildik. İÜSBK’nin genç takımları yıllardır basketbol sporuna altyapı hizmeti veriyor. Bugün Türkiye’nin en iyi basketbolcusu Nevriye’yle Nilay, BOTAŞ’ta oynayan Işıl İÜSBK’den yetişti. Dünya liselerarası ikinciliği olan ve bu yıl da dünya beşincisi olarak yurda dönen Oğuz Kaan Koleji’nin oyuncuları da İÜSBK’li sporcular... Genel koordinatör Sabahattin Akın “Anadolu’dan gelen yetenekli çocukları yetiştiriyoruz. Oğuz Kaan Koleji’nde okutuyoruz ve her yıl lig kulüplerine veriyoruz. Okul kulüp işbirliği başarının sırrı” diyor. Üst üste 7. şampiyonluğu kazanan İÜSBK’nin genç bayan basketbolcuları İstanbul Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak tarafından da ödüllendirildi. İşte sessiz, sedasız, şölensiz, tantanasız bir şampiyonluğun öyküsü... İ uygusal toplumuz... Her şeyi bu ölçekte son anda değerlendiren psikolojik yapımız, mantığımızı sürekli baskı altına alıyor. Bu gerçekleri daha çok akraba, torpil, siyeset, iş ve spor alanlarındaki yaşadıklarımızda görmekteyiz. Futbolumuzun çağdaş futbol karşısındaki yetersizliklerini gidermek için verdiğim bitmeyen hizmette öncelikle buna çok yer veren ve her anlamda uyaran olarak en basit futbol gerçeğini okurlarıma veya ekranlarda dinleyenlere anlatırken konu basite indirgenebilir. Ama futbol kolay gibi sanılan çok özellikli bir oyundur. Kişiselliklere tercih edilemeyecek dek ciddi, disiplinli bir takım oyunudur. Oyunun kuralları vardır. Uygulayamazsanız kaybedersiniz. Bosna Hersek maçı taze örneğini inceleyelim... KADROMUZ: Biz Fatih Terim’i Rüştü’yü oynattı ve onu da 3. goldeki hatalı çıkışıyla yermek gibi bir yanlış ve ucuz yolu seçmeyiz. Ayrıca kadro belirlemek gibi teknik direktöre eleştiri getirme amacımız olamaz. Ancak tüm oyun süresince istenilen oyun taktiğinin uygulanmadığını vurgulamalıyız. Savunmada özellikle Tigana sürecinde Beşiktaş’ı en az gol yiyen takım olma başarısına karşın defanstaki tek hat ve kademesiz savunması nedeniyle eleştirdik. Ofsayt taktiğinin riskini birçok kez vurguladık. Ne varki Gökhan Zan ve Servet Çetin aynı hatayı oyun süresince yaptı. İlk müdahale, pozisyon duruşu ve ağır futbolcular olmaları nedeniyle bilinen bir sıkıntı vardı. Rüştü uzun zamandır oynamamış ve fizik olarak tam hazır hale gelmese de deneyimiyle tercih edilmiştir. Bu bir tercihtir. Saygı duyulmalıdır. Onu kazanmak için girilen bir risktir. Olabilir ve eleştirilmemelidir. Hamit Sabri ikilisi doğrudur. Rakip için en etkili bölgemiz burası olmaktadır. İkisi de çok iyi değillerdi. Ama golde olan Sabri’yle vuruş ve paslarında formsuz olan Hamit, rakibin tedbiriyle daha fazla oyuna katılamadı. Tuncay ateşleyici olarak ikinci golde ve vurduğu kafa şutunda olsa da önceki oyun performansının altında kaldı. Gökdeniz’in ilk yarı oynatılması belki de en önemli hata olabilir. Çünkü Yıldıray, Tümer ve Emre’nin olmadığı orta alanda yapacağı çok önemli etkinlikler olabilirdi. Mehmet Aurelio gerektiği kadar oynadı. Arda ise henüz hazır olmadığını ilk yarıda belli ederken, gördüğü sarı kartla da sorumluluğunu unuttu. Hakan tercihi bir beklenti olup rakip savunmayı oynatmayan, meşgul eden ve hava topunda sonucu etkileyen olabilirdi. Kalemiz ikinci yarı Hüseyin’in oyuna girmesiyle az gelen Bosna Hersek atakları karşısında zorlandı. Bizim futbol gerçeğine uymayan hatalarımızla kazandılar. OYUNUN ÖNEMLİ BOLÜMLERİ UNUTULUNCA: Ulusal takımımızın bu yenilgisinde affedilmeyecek futbolun oyun gerçeği yatmakta... Oyunun önemli bölümleri ve geçmiş derslerimizde özellikle uzerinde durduğumuz bu gerçek neydi, hatırlayalım... Oyunun başı. Gol atılan an. Gol yenilen an. Devrenin sonu. İkinci yarının başı. Oyunun son dakikaları. Bu gerçekleri unutmuş bir takım yenilir. İlk yarının uzatma dakikaları içinde havadan gelen bir topu tek vuruşla en uzak yere vurmak ve garantiye gitmek varken Servet’in anlamsız iyi pas verme lüksü sonucu meşin yuvarlağı rakibi Dzeko’ya indirmesi, onun da müthiş bir şutla beraberlik golünü atması futbolun hata kabul etmediğinin kanıtıdır. 3. gol ise yine oyunun son dakikaları gerçeğine uymayan konsantrasyon ve pozisyon hatalarımızdan geldi. Atılan kornerde oyunun son anında dahi gerekli önlemi almayan, kendi kalesine, ceza alanına sahip çıkmayan, rakipten önce topa vurma bilinciyle oyuna ağırlık koyamayan ulusallarımız, Rüştü’nün alacağı meşin yuvarlağa fizik yetersizlik sonucu uzanamaması sonucu arkasında bomboş bekleyen Custoviç’e boş kaleye atılacak bir hediye golü oluyordu. Tüm takım kale içi ve direkleri de dahil savunma taktiğini unutmuş, dikkatsiz bir kalabalıktan öte görüntü içinde 3. golü yiyince acı gerçek bir kez daha futbolumuzun eksiğini ortaya koydu. Rüştü son gol dışında hata yapmış sayılmaz. Ki son golde de sadece o hatalı değildir!.. Kaleci kalesini neden terk etmiştir? Topu tutmak ve müdahale etmek için. Bu 2 eylemi gerçekleştirememesi için topa ondan önce bir başka oyuncunun teması olmalıdır. Ancak bu pozisyonda böyle bir durum rakip ve bizim futbolcularımız tarafından yapılmamıştır. Ve kural kaleci topa kalesini boşaltıp çıkıyorsa tehlikeyi önlemesi veya meşin yuvarlağı yakalamasıdır. Burada Rüştü havaları dövmüştür, hatalıdır. Ama topla buluşan rakiplerin de markajsız durumu bir skandaldır. Birinci golde ise kendi attığımız taç atışının sonucu doğan bir pozisyondan gelmiştir. Ceza alanı içinde dahi ofsayt saplantısına tutulmuş bir kararsızlığın sonucu Muslimoviç’e hediye edilen gol, bizim defans prensiplerinde nasıl yetersiz olduğumuzun bir başka acı gerçeğidir. Özetlersek... Biz futbolu ayağa oynamak, düşük tempolu ama meşin yuvarlağın bizde daha çok kalmasını sağlamak yerine duran toplarda ve oyunun bölümlerinde takım oyununu kişisel hatalardan kurtaramadığımız için kendi eğitim eksikliğimizden kaynaklanan sonlarla özellikle Avrupa’da kaybediyoruz. Sadece ilk yarı ve ikinci bölümün son anlarında 1 dakika dikkatlı olsaydık şimdi 3 puan bizim olacaktı. Futbol hata affetmez. Gelecek günler için duyurulur!.. Önemli not: Teknik adamlığın yaşı yoktur. Önemli olan kurumsallaşmış kulüp olma ve eğitimi veren kişinin kariyeri, teknik ekibi ve kuracağı takımın isabetidir. Yani Feldkamp da olabilir Ertuğrul Sağlam da... Ama yönetimler ne kadar sağlam, ona bakacaklar. Hepsi budur. Gerisi sadece ayrıntı ve zaman çalmadır. Bunu öğrenmeliyiz. SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14