Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
N E YM İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN S Ö Z Ü Erman TOROĞLU (Futbol yorumcusu ve eski hakem ) ‘’Beşiktaş buraya şanslı geldi. Çizgi defans çağ dışı, taş devrinden kalma taktik yapıyorlar.’’ Kulüpleri profesyoneller yönetmeli Y ıllar gelip geçiyor. İlk spor kulübünün kuruluşu 100 yılı, yani koskoca bir yüzyılı geride bıraktı. Nice unutulmaz maçların nice unutulmaz futbolcuların ve nice değerli spor yöneticilerinin gelip geçtiği bu yüzyılın bugünkü noktasında dönüp geriye mi yoksa ileriye mi bakalım? Gerilerde kalan yıllarda spor denilince arkadaşlık, dostluk kardeşlik ve centilmenlikten söz etmek olası. Bu 50 yılın yarısından çoğunda ben de vardım. Çoğu olayın tanığı oldum. Anımsadığımda çok güzel olaylar da vardı üzücü olaylar da... Geçelim geçmişi, onları inşallah bir gün sizlerle paylaşma şansım olur. Peki ya gelecek? Geleceği değerlendirmek için bugünü iyi görmeliyiz. Bugün sporumuzun günümüze dek ulaşan yasalara karşın yine de çağın rayına oturduğunu söylemek mümkün değil. Kulüplerimizin kurumsallaşmayı ya istemediklerini ya da beceremediklerini düşünüyorum da günü gün eden bir politikayla gelecekte daha büyük sıkıntıların olacağını söylemeye çalışıyorum. Çünkü kulüplerin milyarlara varan bütçeleriyle daha ne kadar süreceğinden endişe duyuyorum. Geçenlerde ‘’Spor Hukuku’’ konulu bir seminerde konuşan Futbol Federasyonu eski Başkanı Levent Bıçakcı, kulüplerin naklen yayınlardan gelen gelirle yetinerek başka bir kaynak arayışına girmediklerini ve köklü çözüm üretmediklerini söyledi. Fenerbahçe’nin her maçı final B ÇÖZÜMÜ VAR Başta futbol olmak üzere hemen hemen tüm spor kulüplerimizde yöneticiler amatördür. Kimi zengin iş adamı kimi meslek sahibi kimi de eski sporcudur. Tuttukları renklere olan aşk ve sevgilerini, bir anlamda da hobilerini karşılamak için parasız pulsuz kulüplerde görev yaparlar. O nedenle de sırası gelince konuşmayı da severler. Hatta kimileri özellikle medyayla daha fazla dostluklar kurarak popülist olmanın yolunu bulur. Özellikle zengin olanların başkan ya da üst düzey yönetimde yer almalarının nedeni ise gönülden bağışlarıdır. Zaten kulüplerin de başka türlü yürümesi söz konusu olamaz. Bu gibi gönüllülerin yaşatmaya çalıştığı kulüplerinde görev yapmalarına asla karşı değilim ama kulüp yönetimlerinde bazı görevleri profesyonellere bırakmaklarını yeğlerim. Çünkü dünya kulübü olmanın yolu çağdaş yönetimden geçer. Spor servisimizden birçok genç gelip geçti, hâlâ da geçiyor. Bu gençlerin çoğu üniversitelerin eğitim fakültelerini bitirdikleri gün sormuşlardır... ‘’Şimdi ne yapayım?’’ Üniversiteyi bitirdiğine göre seçenekleri bellidir. Ya bir okulda beden eğitimi öğretmeni olacaktır ya da bir spor branşında antrenör. Son yılların tatil yerleri mesleği sayılan animatör ya da rekreasyon rehberi olmak da seçenekleri arasındadır. Ama ben fikrimi soran gençlere hep aynı şeyi söylemişimdir... ‘’Lisansüstü spor yönetimini bitir.’’ Bunu söylerken de şöyle düşünüyordum. Bugün ülkemizde sadece futbolda binlerce antrenör var. Onların çoğu aldıkları eğitimden uzak yerlerde çalışıyor. Oysa spor yönetimi bilimini bitiren, yani master yapmış gençlere sadece kulüplerimizin değil, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü kadroları içinde de büyük gereksinim var. Ne var ki bu gençleri iş sahibi yapacak yasa mı yönetmelik mi neyse o eksik. Bu sorunu çözmek de spordan sporumlu Delet Bakanı M.Ali Şahin’e düşüyor. Kulüplere kalırsa onlar amatörleri profesyonel gençlere tercih ediyor ama bu anlayış yanlış. Dünya kulübü olmak isteniyorsa ki buna en hevesli olan da Fenerbahçe’dir; kulübün yönetiminde eğitim fakültelerini bitirmiş, spor yönetimi biliminde master yapmış en az 5 profesyonel görev almalıdır. O zaman kulüp çağdaş bir kulübe benzer, yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle kavga ve dalaşmanın içine düşmez. Onlar kendi iş çevreleri içinde saygınlıklarını korumak ve sürdürmek zorundadır. Çağdaş ülkelerde bize benzer kulüp yönetimi var mı? Örneğin PSV’nin başkanı, Liverpool’un ikinci başkanı, Hamburg’un genel sekreteri kim bilen var mı, ismini duyan var mı? Onlar koltuklarında otururlar ama işi yapan profesyonellerdir. Başarının omuru ise kurumun yani kulübündür. eşiktaş’ı İnönü Stadı’nda yendikten sonra arayı 5 puana çıkaran Fenerbahçe’nin şampiyon olmasına ilişkin demeçler ve yorumlar bana göre erken. Fenerbahçe’nin önünde Trabzonspor, Galatasaray ve Ankaragücü gibi zorlu sınavlar var. Bu 3 maç da final. Sarı Lacivertliler bu 3 maçta Haluk Ulusoy’a karşı oynayacak. Bunu söyleyen medyaya ben de katılıyorum. Gençlerbirliği kaptanı Erkan bile bugün ligde yaşanan olaylara karşı tepki gösterip “Son 5 haftadır gördüğüm olaylardan utanıyorum’’ dediğine göre... Gerçekten de akıl almaz olaylarla karşılaşıyoruz. Disiplin Kurulu hemen hemen her gün çalışıyor. Ceza üstüne ceza... Ama onlar veriyor, Tahkim Kurulu da rötuş yapıyor... Neyse ama Fenerbahçeliler Ali Koç’a verilen ceza için Disiplin Kurulu’na teşekkür edecekmiş. 2 yıl hak mahrumiyeti alan Ali Koç şimdi yurtdışında gelecek yılın transfer bombalarına hazırlanıyormuş da ondan... Az daha unutuyordum, Ali Koç’a neden 2 yıl ceza verildi? ‘’Hırsızlar puanlarımızı çaldılar’’ dediği için mi?.. Peki İsviçre’yle oynadığımız ilk maç sonrası sevgili Fatih Terim de maçın hakemi için ‘’Hırsızlar puanımızı çaldı’’ dememiş miydi? Demek ki haksızlığa karşı tepki kimi zaman olağan sayılıyor. OPET Tenis Turnuvası’nda spordan sorumlu eski Devlet Bakanı Fikret Ünlü de ödül aldı. Ödülünü de Tarkan verdi. Merak bu ya; bu kaçıncı ödül sevgili Ünlü? Duyduğuma göre golfe başlamışsın, haydi hayırlısı... Aurelio’nun cezasını tartışalım Teşvik primi mi ? Adamına göre... F enerbahçe Beşiktaş maçında saha içinde birbirlerine laf atan Aurelio’yla Ricardinho maç sonrası odalarına gidiyor. Koridorda olay yok, soyunma odaları sakin. 2 futbolcu da duşlarını almışlar, giyinmişler ve çıkmışlar. Otoparkta karşılaşmışlar, Aurelio saldırmış memleketlisine, polis araya girmiş olay bitmiş. Hakem, gözlemci ve federasyon temsilcisinin bu olayı görmesi olası değil. Ama TV görüntüleri var. Aurelio’ya Disiplin Kurulu 2 maç ceza veriyor, Tahkim onaylıyor. Ben cezayla ilgilenmiyorum, hukuki bir durumu araştırıyorum. Sorum şu; Bir işletmeciye verilmiş otopark stadın bir parçası sayılır mı? Hukukçular otoparktaki olay için ‘’Bu Futbol Federasyonu’nun konusu değil polisiye vakadır. Zaten polis müdahale etmiş. Richardinho ‘Şikayetçiyim’ deseydi ikisini de alır karakola götürürdü’’ diyor. Hatta Hilton Oteli’nin oto parkını örnek gösteriyorlar. Demek ki Disiplin ve Tahkim Kurulu’ndaki hukukçuların hukuku farklı... Başka açıklaması olabilir mi? T eşvik primi hâlâ açıklığa kavuşmadı. Kimi “Yapılıyor” kimi de “Rüşvetin belgesi olur mu” diyor. “Yapılmıyor” diyen yok. Ama “Yapılıyor” diyenlere de belediye cezaları gibi farklı uygulamalar geliyor. Beşiktaş Yönetim Kurulu üyesi hukukçu Levent Erdoğan, bir TV programında ‘’Teşvik primi etiktir’’ deyince olay çıktı. Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu, ‘’Yayın yoluyla spor ahlâkına aykırı beyanda bulunmak’’ suçuyla Levent Erdoğan’a 1 ay hak mahrumiyeti cezası verdi. Oysa Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu, bağlı bulunduğu kendi federasyonunun Macaristan Futbol Federasyonu’na 750 bin dolar teşvik primi gönderdiğini unuttu galiba. Ha, diyeceksiniz ki o teşvik primi yayın yoluyla değil Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yapılmıştı.. O zaman işler değişir değil mi? Biz bunları düşünürken, düşünmeden konuşan bir eski gol kralımız Tanju baltayı taşa vurmaz mı? ‘’Biz zamanında teşvik primi aldık, aldığımız paraları da çatır çatır da yedik’’ demez mi? Ticaretleşen futbolun bu günlerini gelecekte ararmı yız dersiniz? 20 ‘ ‘