Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C S SPOR ALTERNATİF MAYIS SALI A LT E R N AT İ F Sonunda İyiler Mutlaka Kazanır BARBAROS ÇIDAL üper Lig’in final maçında Fenerbahçe deplasmanda Beşiktaş’ı yenince 100. yılda şampiyonluğa çok yaklaştı. Bu maçı kazanmak Fenerbahçe için aslında sadece Beşiktaş’ı yenmekten ibaret değildi. Sarı Lacivertliler görüntüde sahada Beşiktaş’ı yenmiş olabilir ( ki bu normaldir yıllardır iki takım da birbirini yenmişlerdir ve gelecek yıllarda da Beşiktaş da Fenerbahçe de hep birbirini yenecektir) ama aslında Fenerbahçe dış güçlere de üstünlük sağladı. Zaten birilerinin ‘cici çocuk’ rolüne soyunduğu ve Fenerbahçe’nin bazı çevrelere boyun eğmediği için ‘kötü çocuk’ olarak gösterildiği ülkemizde böyle olmak zorundaydı. Bu yorumu ben şöyle ortaya bırakayım ve isteyen istediği kadar alsın: Beşiktaş taraftarı 23 kendini bilmez dışında artık Türkiye’nin örnek alacağı davranışlara imza atıyor ve büyük takdir topluyor. Fenerbahçe maçında açtıkları pankart ve ezeli rakiplerinde ‘ebedi dost’ diyerek Can Bartu ve Rıdvan Dilmen gibi efsanelere pankartta yer vermeleri her türlü centilmenliğin üstündedir. Benim sözüm taraftarının seviyesine çıkamayan bütün yöneticileredir. Kupada berabere kaldığı maçtan farklı bir futbol oynamadı aslında Fenerbahçe... Sadece o maçta yapamadığını yaptı ve gol yemedi. İki takımın kadrosuna baktığımızda Beşiktaş’ı buraya kadar geldiği için kutlamamız lazım. Geçen sefer de yazdım; sağda Mustafa Doğan solda Baki Mercimek’in oynadığı bir defansa Fenerbahçe’nin daha fazla gol atması gerekir. Buna bir de Tigana’nın Burak ısrarı ve dünyanın hiçbir yerinde kalmayan ofsayt taktiği eklenince maçı Beşiktaş’ın kazanması biraz şansa kalıyordu. Beşiktaş o şansını zaten 23 maçtır kullanmıştı. Kezman gibi bir yıldız da kendisine yapılan bütün haksız eleştirilere en güzel cevabı verdi. Sadece golü atması değil maç boyunca gösterdiği gayret ve arkadaşlarını ateşlemesi de kalitesini kanıtlıyor. Kezman’ın sıkıntısı istediği yerde topu alamamak ona ne orta geliyor ki golü atsın. Beşiktaş’ı yıkan goldeki gibi deparları zaten sezon başından beri atıyor ama ona pas veren olmayınca bu hareketleri boşa gidiyor. Zico bu kez zamanında oyuncu değişiklikleri yaptı ve 2. yarıda baskı yiyen takımının kalesinde bariz pozisyonlar görmemesini sağladı. Maçın yıldızı Tümer ve 2. yıldızı Deniz olunca bu iki futbolcu için sezon başından beri yazdıklarımda ne kadar haklı olduğumu hatırladım. Tümer gibi bir yıldızınız varsa ‘gülüyorgülmüyor, suratı zaten hep asık’ gibi klişe yorumlardan sıyrılarak ona dört elle sarılmalısınız. Fenerbahçe, 45 farklı kazanacağı kupa maçında elense de inanılmaz bir motivasyonla zor olanı başardı ve İnönü’de güldü. Burada Fenerbahçe yönetiminin hafta içinde yaptığı bir manevra da galibiyette büyük rol oynadı. Daha önce ‘100. yıl stresi’ yaratarak takıma istemeden zarar veren yönetim yerinde bir kararla tavır değiştirdi ve futbolculara olumlu mesajlar vererek ve başta Ali Yıldırım olmak üzere adeta onlarla beraber yaşayarak maça hazırladılar. Tüm dünyada büyük takımlar da dahil son haftalarda ‘şampiyonluk stresini’ yaşamayan yok gibi. Burada önemli olan sağda solda konuşmayarak sadece maça futbolcuları hazırlamak. Fenerbahçe için ‘kötü çocuk’ yakıştırmasını yapanlara ve sadece kendilerinin ‘şerefli mücadele’ yaptıklarını söyleyenlere inat reklam sloganında olduğu gibi ligi bitirecek Sarı Lacivertliler: ‘Sonunda iyiler mutlaka kazanır.’ EPosta: barbaroscidal@kanalturk.com.tr PEDALLAR EN BÜYÜK KUPA İÇİN DÖNÜYOR F E Y Z İ A Ç I K A L I N H er sporun kendi ülkesinde organizasyonunu yaptığı bir büyük prestij yarışı vardır. Bu yarış, o spor dalındaki gelişmişliği göstermekten çok geleneksel oluşunu öne çıkarır. Dosta düşmana karşı o sporun var olduğunu kanıtlama amacını da güder; bir anlamda da namusudur.. Bu yıl 43.’sü düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu da böyle bir organizasyondur. Geçmiş yıllarda Cumhurbaşkanlığı isminin kaldırılması gibi pek de sportif olmayan konular dile getirildiyse de ‘bisiklet yol almaya devam ediyor.’ Dünyanın en eski olimpik sporlarından biri olan bisikletin Türkiye federasyonu 1923’te kuruldu. 1963’te başlayan Marmara Bisiklet Turu’nun 1966’da uluslararası nitelik kazanması ve sonrasında bu yarışın Cumhurbaşkanlığı ismini almasıyla gelenek de başlamış oldu. Yarış takviminde yer alış zamanına ve federasyonların kişisel tercihlerine göre yıllar içinde parkurda değişiklikler yapıldı. Son yıllarda ise birçok nedenden dolayı Ege ve Akdeniz sahillerini içeren bir rotada karar kılındı. Bu gerekçelerin başında etapların geçtiği turizm kasabalarındaki konaklama şartlarının uygunluğu, o yöredeki kamu ve yerel idarecilerin bisiklet sporuna verdiği destek, yine o yörelerdeki izleyici turist potansiyeli ve de iklim koşullarının uygunluğu yer aldı. 6 Mayıs’ta İzmir’den başlayan yarış 13 Mayıs’taki Antalya Alanya etabıyla sonlanacak. 14 ülkeden 16 takımın yer aldığı organizasyonda Türkiye’yi (A) ve (B) milli takımıyla Brisa temsil ediliyor. Yer aldığı kategorinin niteliği gereği yarışta ülkeler hem kulüp hem de ulusal düzeydeki ekiplerle temsil edilebiliyor. Almanya, Romanya, Slovakya, Makedonya, Ukrayna, İrlanda ve İsrail kulüp düzeyinde takımlarla temsil edilirken; Bulgaristan, İran, Sırbistan, Rusya, Gürcistan ve Azerbaycan ise ulusal takımlarıyla yarışta yer alıyor. Konuk ülkeler bisiklet sezonunun başlangıcı sayılan bu günlerde hem form durum larını yükseltmek hem de puan alabilmek amacıyla ülkemizdeki yarışı tercih ediyor. Bir prolog ve 7 etaptan oluşan yarışın zorluk derecesi etaplar ilerledikçe artmakta. İzmir’deki prolog etabının yarışmacıların son form durumuna ilişkin bilgi vermesi beklense de sonrasındaki tırmanış içeren etapların en iyi sporcuları ortaya çıkaracağı biliniyor. Özellikle Marmaris Fethiye etabında Marmaris çıkışında hemen tırmanışa geçiliyor olmasının sporcuları fazlasıyla zorlayacağı düşünülüyor. Rakiplerin form durumu bilinmemesine karşın güçlü bisiklet geleneği olan ülkelerin yer aldığı bu yarışta milli takımdan daha çok kişisel başarılar bekleniyor. Türk Milli Takımı’nın en formda sporcularının Miraç Kal, Nazım Bakırcı ve Behçet Usta olduğu bildiriliyor. UCI’nın İsviçre’nin Lozan kentindeki bisiklet kamp merkezinde 3 aydır eğitimde olan Miraç Kal, oradaki başarılarıyla da göz doldurmuştu. Brisa ise yabancı sporcularıyla güçlü bir ekip. Uluslararası Bisiklet Birliği’nin (UCI) 2.2 etaplı yarışlar kategorisinde yer alan Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun ana sponsorluğunu Aytaç, yardımcı sponsorluklarını Lassa, Spor Toto, araç sponsorluğunu da Fiat yapmakta. Özerkliğe yeni kavuşan Bisiklet Federasyonu, geleceğe yönelik yapılanmasında sponsorluk hizmetlerinden çok şeyler bekliyor. Böylece Cumhurbaşkanlığı gibi büyük bütçeler eriten organizasyonların sponsorluklarla desteklenmesiyle devlet tarafından sunulan bütçenin daha çok eğitime ve malzeme alımına kaydırılması planlanıyor. Yeni yapılanmada gereksiz harcamalardan kaçınabilmek için mantıklı bir yarış ve kamp planlaması yapılıyor. Kamplar geçmiş yıllardaki uygulamaların tersine sporcuları birbiriyle kaynaştırıyor ve fiziksel açıdan olduğu kadar düşünsel açıdan da geliştiriyor. Bisiklet sporundaki beklenen gelişmenin sporcuların kulüp antrenörlerinin de aynı eğitim ve düşün düzeyine ulaşmasıyla gerçekleşebileceğini bilen federasyonun bu konuda da çalışmaları bekleniyor. 7 ayrı etapta 990 kilometrenin geçileceği yarışın başkomiserliğini İtalya’dan Oronzo Simeone yapıyor. 19