Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C B SPOR MOTORSPOR MAYIS SALI CAN İŞBAKAN ir düş kuralım... Yatınızla Akdeniz’de seyahattesiniz... Aynı zamanda motorsporlarına da hayransınız. Keyfinize göre yaşıyor, canınız ne çekerse onu yapıyorsunuz... Ve Formula 1 sizin için bir tutku. O milyon dolarlık araçları seyretmeyi her şeye değişebilirsiniz. Ama yatınızdan da vazgeçmek istemiyorsunuz... Zevk düşkünüsünüz ya; hemen aklınıza bir soru geliyor... “Acaba ikisini birden yapabilir miyim? Hem yatımda oturup içkimi yudumlamak istiyorum hem de F1’i izlemek istiyorum. Gerçekten olabilir mi?” Evet, olabilir... Eğer yatınıza Monaco Limanı’nda yer bulabilirseniz yapabilirsiniz... Biraz uçuk bir düş olsa da bu düşünceyi hayata geçiren kişi sayısı hiç de az değil... Çünkü Monaco GP’sini izleyenlerinin çoğunu pistin kenarına dizilen yatlar oluşturuyor. Burada ufak tefek partiler veriyorlar ve Formula 1’i izliyorlar. Sadece yatta kalmıyor elbette ki parti... Monaco’nun meşhur Monte Carlo Casino’ya gidip biraz blackjack biraz da poker oynayıp balkondan yine izlenebiliyor bu müthiş yarış... Buranın müdavimleri MONACO’DA F 1 BAŞKADIR arasında Prens Albert, Chelsea’nin patronu Roman Abramovich ve takvimi çakışan Cannes Film Festivali’ne gelen Hollywood yıldızları var... Öyle ki meydandaki Cafe de Paris’de espresso içerken yan masanıza George Clooney, Brad Pitt’le birlikte oturabilir... Hatta Ville Frage’da havuza girerken şemsiyenizi Sharon Stone’la paylaşabilirsiniz... İşte böylesine keyifli bir yer Monaco... Formula 1 döneminde burada hayat resmen duruyor. Yollar kapanıyor ve asfaltlar F1’in araçlarına bırakılıyor. Evet, kent içinde koşuluyor yarış ve halk bu müthiş araçları otellerden, evlerinin balkonlarından izleyebiliyor... Tıpkı geçen hafta sonunda olduğu gibi... Formula 1’in 5. ayağı Monaco’daydı ve yine o görüntülere tanık olduk. Sonra aklımıza o pistte geçmişte neler olup bittiği geldi... Yakın tarihe baktığımızda Schumacher’in Montoya’yla olan kavgasını hatırlayabiliyoruz... 2004’te bir kaza nedeniyle piste giren güvenlik aracının peşinde yarışı takip eden Montoya ve Schumacher, Hotel Loews’in altındaki tünelden geçerken birbirlerine çarpmış ve yarış dışı kalmışlardı. O sezonda şampiyonluğun en önemli adayı olan Schumi sinirlerine hakim olamamış ve Kolombiyalı pilotla sözlü tartışmaya girmişti. Hatta ikilinin arasına gi renler olmasaydı olası bir kavga da ekranlara yansıyabilirdi. Böylesine hareketli geçse de yarışlar kimileri bu pisti sıkıcı buluyor. Bunun en önemli nedeniyse geçişlerin çok zor olması. BMW Sauber pilotu Nick Heidlfeld şöyle konuşuyor: “TV’lerden baktığınız gibi değil, gerçekten çok dar bir pist. Bunun en önemli nedeni de pistin sokaklardan oluşması. Geçiş imkânı bulmanız çok zor. Ancak iyi bir pit stop stratejisi veya önünüzde olabilecek bir kaza... Başka türlü yarışın sıralama dışında bitmesi çok zor...” Bir F1 pilotunun sözleri bu ve ona güvenmek gerekir. Özellikle de Hotel Loews’in altındaki tünele 180 km.’lik hızla girip o karanlıktan aydınlığa çıktığınız zaman geçici bir görme zorluğu çekildiği de bilinirken... Gerçekten de zor ve müthiş bir yarış. Ayrıca burayı diğer yerlerden ayıran bir başka özellik de pistin kenarında ne bir kum ne de bir çakıl alanın bulunması... Fark şu: Eğer diğer pistlerde yoldan çıkarsanız yeniden yarışa dönebilirsiniz, sadece zaman kaybedersiniz... Ama Monaco’da bariyerlere girerseniz hayatınızdan da olabilirsiniz. Tıpkı Lorenzo Bandini’nin (1967) ve Guiseppe Farina’nın (1950) hayatını kaybettiği gibi... İşte böylesine tehlikeli ve muhteşem bir pist Monaco... Bir gün yatınızla yolunuz düşerse, saydığımız yıldızlarla tanışmaya hazır olun... R A L L İ D Ü N YA S I / Ş E V K İ G Ö K E R M A N G enel olarak rallinin durağan hale geldiği, ekiplerin birbirlerini kolladığı ve rakiplerinin olası hatalarını kendi kâr hanelerine yazabilme uğraşları verdikleri bölümlerdir 3. gün koşulan etaplar… İlk 2 günün dereceleri klasmanı büyük ölçüde belirlemiş, kimin nerede yarış bitireceği aşağı yukarı belli olmuştur. Sardunya Adası’nın orman içindeki toprak yolları her ne kadar zemini yumuşak, çoğu yerde dar ve zorlu bir görüntü veriyorsa da yarışan ve izleyenlere zevkli anlar yaşatan özellikteydi. Tepede büyük çekişme vardı ilk gün. “Acaba?” diyenler çoğunluktaydı, Jari Matti Latvala’nın zirveden kopuşuna dek... Sonra Grönholm aldı Latvala’nın yerini ama liderliğini fazla sürdüremedi. Başlangıçtaki tutukluğunu üzerinden Marcus’un Rövanşı atan Sebastien Loeb yaptığı ataklarla günü lider bitirdi. 2. gün Grönholm ve Hirvonen’in amansız takibi Loeb’ü zorladıysa da Fransız yerini korudu. Hem de kendisine 3. gün yarış kazandırabilecek farkı yaratarak… Pazar sabahı erkenden kalkıp yollara düşenler yaşayacaklarını gece rüyalarında görseler acaba hayra yorarlar mıydı?... Start sıralamasının hem başta gidenlerin güvenliği hem de yolun üzerinde daha az toz kalması ve yumuşak zeminde otoların daha fazla tutunabilmelerini sağ lama açısından yapılan terse döndürülme operasyonu sonucu Loeb’ün önünde güne başlayan Grönholm, ilk etap içinde zor anlar yaşamasına karşın finişe geldiğinde adeta kulaklarına inanamadı; arkasından gelen Loeb’ün etabın ikinci yarısında yol kenarındaki taşlara çarptığı ve aracında hasar oluştuğu, birkaç yüz metre sonra da yoldan çıktığı, bu nedenle yarışı bıraktığı söylendiğinde… Ralliydi bu... Her an her şey olabilirdi, oldu da… Loeb yolda kaldı, Citroen sadece Sordo’yla puan alabildi. Grönholm ve Hirvonen’in dublesi hem sürücüler hem de markalar şampiyonasında Ford’a avantaj sağladı. Marcus Portekiz’in rövanşını almıştı. Hem de bileğinin hakkıyla… 13