Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Filenin duayeni G Ö R K E M Ç Ö T E L İ O Ğ L U C T SPOR VOLEYBOL MAYIS SALI BAKINCA ürk voleyboluna damgasını vuran kişiler vardır. Kimi oyunculuğuyla kimi yöneticiliğiyle kimi hakemliğiyle, kimi ise antrenörlük yaşamında elde ettiği başarılarla unutulmazlar arasındaki yerini alır. Bu haftaki voleybol sayfamızın konuğu işte bunlardan biri. Aslında onu tanımayan yok. Çünkü Cengiz Göllü, Eczacıbaşı’yla birlikte 17 kez üst üste şampiyonluk yaşayarak erişilmesi güç bir rekora imza atan, görev yaptığı takımlarla 112 kupa kazanan, 28 yıl aralıksız ulusal takımlarımızın başında görev yapan ve bu süre içinde 325 kez sahaya çıkan bir antrenör... Geçtiğimiz sezon sonunda voleyboldan uzaklaşan ama kısa bir süre önce Ulusal Bayan Takımlarımızın koordinatörlük görevini yeniden yüklenen Cengiz Göllü’yü kararından ne döndürdü? Cengiz Göllü: Ulusal takımı 1997’de bıraktım. Bu, 28 yıllık faaliyetimin sonuydu. İzmir’e yerleşip kariyerime nokta koysam da 10 yıl boyunca dışarıdan takip ettim. Zaman zaman yapılan ısrarları İstanbul dışında olduğum için geri çevirdim. Ancak Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık, Japonya’daki Dünya Şampiyonası’nda oynayan bayan ekibimizde bazı eksiklikler görmüş ve oyuncuların başlarında bir büyüğün olmasının daha doğru olacağına karar vermiş. Yıldızdan (A)’ya kadar uzanan bir organizasyonla takımlarımızın homojen bir yapıya kavuşmasının iyi olacağını düşünmüş. Bana teklif getirdi. Hayat tarzımın değiştiğini kendisine ilettim. Ama İstanbul dışından da katkı sağlayabileceğimi söyledi. Böylece 1 Şubat’ta göreve başladım. Aslında kabul etmemin nedenlerinin başında genç antrenörlerin gelişimine tecrübemle katkıda bulunmak geliyor. Bu arada ulusal takımlardan uzak kaldığım 10 yılda hem erkekleri hem de bayanları yakından takip ettim. Neler yaptıklarını çok iyi biliyorum. Ulusal takımlarla ilgili hedefler neler? C.G: En büyük hedefim yeterli olmayan elit sporcu sayısını, başka bir deyişle potansiyeli arttırmak. A takımda 23 sporcunun etkinliği görülüyor. Ayrıca voleybolda sakatlık, doğum gibi faktörler bayanlar için en büyük sorunları oluşturuyor. Dolayısıyla elit oyuncusu sayısını arttırmak gerekiyor. Hatırlarsanız Japonya’da antrenörümüz bu sorunlar yüzünden kadroda sıkıntı yaşadı ve çok zor durumda kaldı. İstikrarlı ve başarılı bir takım kurmak istiyorsak bu sıkıntıları aşmalıyız. Şubattan itibaren yıldızlarla ve gençlerle birlikte olmamın en büyük nedeni bu. Aslında bu dönemde spor yapanlar çok şanslı. Tüm olanaklar ellerinin altında. Eskiden turnuvalardan önce antrenman maçı bile yapamazdık. Bugün şampiyonalar öncesi 56 turnuva oynuyoruz. Büyük organizasyonlarda mücadele ediyoruz. Bu imkânlar bulunmaz nimet, çok iyi değerlendirmek gerek. İkinci olarak da Türkiye’de hâlâ uyum içinde çalışamayan teknik ekipler arasındaki gereksiz rekabeti ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz. Burada bireyselliği ön plana çıkarmak yerine hep birlikte hareket etmemiz lazım. Voleybolun iyiye gitmesi için hep pozitif konuştum. Eleştirirken de yapıcı olmaya özen gösterdim. Eğer bizden sonra göreve gelenler de aynı doğrultuda hareket ederse icraatlar kalıcı olur. Söz antrenörlerden açılmışken bayan takımının başına bir İtalyan antrenör gelecek olmasının nedeni nedir? C.G: Kulüplerde çalışan ve başarılı olan antrenörlerin ulusal takımın başına geçmeleri gerçekten zor. Adaylarla konuşuldu ama olmadı. Böylece gündeme istemememe karşın yabancı antrenör geldi. İtalyan adaylarla görüşülüyor. Federasyon başkanı belirli bir süre için bu yolu seçmemiz gerektiğini düşünüyor. Zaten Türk voleybolunu yabancılara uzun yıllar bırakamayız. Kendi antrenörlerimizle yürümek gerekir. Gelecek olan antrenör de voleybolumuzun patronu olmayacak. Bizim görüşlerimiz doğrultusunda çalışacak. Bu söylediklerim milliyetçilik değil, yanlış anlaşılmasını istemem. Ama o gelince biz ne diyorsak onu yapar. Ulusal takımların programları nasıl? C.G: Çok yoğun bir program bizleri bekliyor. Önce gençler Moskova’da Dünya Şampiyonası Eleme Grubu’nda mücadele edecek. (A) bayanların 2030 Eylül’de Lüksemburg’da Avrupa Şampiyonası var. Ayrıca Türkiye’nin hiç katılmadığı olimpiyatlara katılmak için eleme maçları oynayacağız. Bir de Grand Prix var. Bu önemli turnuvaların hazırlıklarına ayın 25’inden itibaren başlıyoruz. Montroaux Turnuvası’na birkaç günlük hazırlıkla gideceğiz. 18 kişilik liste federasyona verildi. Ama Bahar Mert’in kulüp maçları sürüyor. Natalia hamile. Seda’nın aşil tendonundan sakatlığı var, ameliyat olacak. Deniz bir operasyon geçirdi. Nilay’ın da ameliyat olması söz konusu. Yani 18 kişilik kadro kendiliğinden 12’ye düştü bile. Ayrıca sporcularımızın bu yoğun faaliyetin içinde ağır bir yükün altına girecekleri yönünde endişeleri var. Biz de bu konuda dikkatli ve anlayışlı davranacağız. Yaşı ilerlemiş olanları da çok yormak istemiyoruz. Bu sayede gençlere şans verme fırsatımız da oluşacak. Artık Yeter SERDAR KIZIK Lig başlarken “Temiz futbol istiyoruz” demiştik. Hani nerede, ne gezer ? Yöneticisinden taraftarına, hakeminden futbolcusuna, teknik adamından diğer tüm unsurlara dek bu sezon yaşananlara “futbol” diyebilirler mi? Böyle bir tabloda şampiyon olsan, ligde tutunsan, kupalara gitme hakkı kazansan ne olur, kazanmasan ne? Galatasaray Fenerbahçe maçında çıkan olaylarla sona yaklaşan futbol bu mu? Bu mu futbol, bu mu spor? Asıl sorumlular kim? Kulüp yönetimleri, federasyon, taraftar mı medya mı kim, kimler? Sezonun sonu gelmiş, spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin hâlâ olayları önlemek için UEFA Asbaşkanı Şenez Erzik ve diğer taraflardan öneri beklediğini söylüyor... Adeta “Bu ülkede futbol olmasın” diye davrandılar tüm sezon. Artık yeter... Sahada atılan koltukları, kavgaları, polis copunu, maytapları, su bombalarını görmek, ağır küfürleri duymak istemiyoruz artık. Provakatör futbolcuları, holigan taraftarları istemiyoruz. Galatasaray Fenerbahçe maçının ardından gazetelerdeki başlıkları alın önünüze koyun: “Futbolda kara gün... Çirkinlikler gecesi... Utanç futbolu... Kara leke... Tribünde dehşet... Tarihi rezalet... Böylesine kepazelik... Utanç derbisi... Dünya rezilliği...” Bu başlıkları okuyan, duyan ne düşünür? İşte futbolumuzun hali... Böyle futbol olmaz olsun... EPosta:serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 11