Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL KASIM SALI BAKINCA Akbaba!... SERDAR KIZIK Futbolda gündem Beşiktaş. Fener, Liverpool ve Sıvas maçları. Kötü futbol, hakem yanlışlıkları, yönetim arızaları... Kara Kartal neden bu hale düştü? Sorumlu kim? Bir değil, bir dizi.. Demirören yönetimi. Önceden bir çok soruna yol açacağını yazdığımız, Sinan Engin. Tarikat yönlendirmesiyle geldiği savunulan Ertuğrul Sağlam. Çoğu orta ayar, emsallerini bir ve ikinci ligde de bulabileceğimiz yabancı transferler. Başarısız kadro... Listeye ekler mümkün. Ama asıl gerekçe ne? Birkaç kez değindik; Beşiktaş’ın kimliği erozyona uğruyor, kimliği. Adamı adam, kurumu kurum yapan, taşıdığı değerler bütünüdür, yani kimliğidir. Son yıllarda ülkenin bütününde yaşanan erozyon, tüm kurum ve kuruluşları etkiliyor. Baksanıza Suudi Arabistan Kralı’nın Türkiye ziyaretine. Kral’a “Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için, üstün feragat, fedakarlık, başarı ve yararlılık gösterdiği” gerekçesiyle ülkenin en büyük nişanı “Devlet Şeref Madalyası” takılıyor. Kral, ikinci ziyaretinde de Anıtkabir’e gitmiyor, ama şeref madalyası veriliyor. Bitmedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, Kral’ın isteği üzerine, T.C Devlet Şeref Madalyası sahibi konuğunun ayağına, Swissotel’e gidiyor. Orada Kral, Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuşuyor. Ortada Kral, sağı ve solunda konukları, fotoğraflar çekiliyor. Böylece Çankaya’nın Atatürk’ten bu yana süren değerleri yok sayılıyor ve bir “ilk” yaşanıyor... Bu gelişmeyle Beşiktaş arasında bir paralellik var. Çünkü, Beşiktaş’ın değerleri de erozyona uğratılıyor. Sıvas maçında taraftarın istifaya çağırdığı Sinan Engin, hedef tahtasına seyirciyi koyuyor. 100. yıl şampiyonluğunda Demirören’le birlikte kendisinin ağırlığından, etkisinden söz ediyor. Yani başarıyı sahipleniyor, başarısızlıkta taraftarı suçluyor. Yetmiyor, kendisini en büyük Beşiktaşlı ilan ederken “100. yılda yaptıklarımı anlatırsam, ayıp olur” diyebiliyor? Ne yaptın Sinan Engin? Neyi kastediyorsun? 100. yıl şampiyonluğunda “ayıp” sayılacak, işler mi oldu? Neyse açıkla, bilelim. Beşiktaş’ın değerlerinde haksız şampiyonluklar olmaz, olamaz. Olursa gerçek Beşiktaşlı ona sahip çıkmaz, çıkamaz. Beşiktaş’la “ayıp” kavramı yan yana gelmez, gelemez. Yoksa temiz bir başarının üstünden nemalanma niyeti midir bu? Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan, değerler bütünüdür. Başarı ve şampiyonluk adına bu değerler bütünü değiştirilemez, eritilemez. Beşiktaş’tan önce kendi çıkarlarını gözetenler... Hiçbir kimse Kartal’ı, “akbaba” yapamaz... NEDEN OLMASIN? 3.8.1936 1.6.1961 29.10.1961 28.4.1993 10.11.1993 23.2.2000 15.8.2001 28.3.2007 NorveçTürkiye NorveçTürkiye TürkiyeNorveç NorveçTürkiye TürkiyeNorveç TürkiyeNorveç NorveçTürkiye TürkiyeNorveç 40 01 21 31 21 02 11 22 Ulusal takımımız, Cumartesi akşamı, Norveç karşısında Euro 2008 için son şansını kullanacak. Galibiyetten başka bir sonuç, önümüzdeki yaz düzenlenecek turnuvayı televizyon karşısında izleyeceğimiz anlamına geliyor. Eleme maçlarının başlangıcına dönersek, 2006 Dünya Kupası’na katılmayı playoff karşılaşmalarıyla kaçıran ve çıkan olaylar sebebiyle 3 maç tarafsız sahada seyircisiz oynama cezası alan Türkiye, Fatih Terim yönetiminde yeni bir başlangıç yapmaya karar vermiş hedefi Avrupa şampiyonluğu olarak belirlemişti. İlk 3 maçta gelen 9 puanın, ardından deplasmanda alınan 4 gollü Yunanistan galibiyeti, federasyon yetkililerinin Avusturya ve İsviçre’deki oteller için yavaş yavaş rezervasyon hazırlıklarına başlamasına neden oluyordu. ÖNCEKİ MAÇLAR REZERVASYONLAR ERTELENDİ Aradan sadece 7 ay geçti ve şimdi Avrupa Şampiyonası’na katılmak için Norveç deplasmanında galip gelmeye mecburuz. Ani çöküşün sebepleri hakkında birçok şey söylenebilir. Fatih Terim’in yanlış oyuncu tercihleri, basınla girdiği polemikler, yıldız oyuncuların yaşadığı sakatlıklar ya da topyekün futbolumuzun gerilemesi. Özellikle Moldova ve Malta karşısında kaybedilen puanlar ve Yunanistan maçında sergilenen silik oyun bu inançsızlığın en büyük nedeni. Norveç ve Türkiye ulusal takımlarının grafiklerine baktığımız zaman rakibimizin biraz daha iyi durumda olduğu bir gerçek. Biz her geçen maç düşen performansa sahipken rakibimiz, tam tersi çizgide ilerliyor. Deplasmanda Yunanistan ve kendi sahasında Bosna Hersek’e mağlup olan Norveç, oynadğı son 6 maçta 4 galibiyet ve 2 beraberlik aldı. Ulusal takımımız ise aynı periyotta sadece Macaristan karşısında galip geldi. 3 beraberlik aldı, 2 kez de sahadan mağlubiyetle ayrıldı. Bu olumsuz tabloya karşın Avrupa Şampiyonası’ndan hala bir galibiyet uzaklıktayız. Üstelik karşımızdaki rakip Avrupa’nın en önde gelen takımlarından biri değil. Norveç, Euro 2000’den beri büyük bir şampiyonada boy gösteremedi. Vikinglerin son yıllardaki performansını göz önüne alırsak 2008 elemerinde gösterdikleri başarı sürpriz bile sayılabilir. Ancak kura çekimine seribaşı olarak katılan Türkiye’nin performansına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. 2002 Dünya Kupası’ndaki 3.’lükten sonra hiçbir turnuvaya katılamayan ulusal takım, prestij kaybına uğradı. Futbola ayrılan kaynak ve gündemde işgal ettiği yer açısından dünyadaki en önemli 10 futbol ülkesi arasında sayılabilecek Türkiye, özellikle 2008 elemelerinde kağıt üzerinde zayıf olarak gösterilen takımlar karşısında çok kötü sonuçlar aldı. İspanya ve Fransa gibi ülkelerin de bu tip maçlar yaptığı söylenebilir ama bu takımlar, son karşılaşmalar yaklaştıkça işi sıkı tuttular ve Euro 2008’e katılmayı büyük ölçüde garantilerdiler. 4