Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C M O U R I N H O 2 SPOR FUTBOL KASIM SALI N U L O B T FU I N A M ü C R E T ENGİN KEHALE on yıllarda Avrupa futboluna damga vuran iki ekip var. Barcelona ve Chelsea. Kimi futbolseverler Messi ve Ronaldinholu Barcelona hayranı iken, kimileri Mourinho’nun Chelsea’sini destekliyor. İki takım arasındaki en büyük fark Chelsea’ye tepki gösteren bir kesimin olması. Abramovich ve parasının futbol dünyasına getirdiğinden fazlasını götürdüğünü söyleyenlerin sayısı hiç de az değil. Hatta UEFA başkanı Lennart Johansson, Chelsea’nin yaptığını doğru bulmadığını fakat yasalar el verdiği için bu konuda yapabilecek hiç bir şey olmadığını söyledi. Mourinho’yu da “Şekeri elinden alınmış bir çocuk” diye nitelendirdi. Geçen hafta sonu Chelsea’nin Londra derbisinde Tottenham’a yenildiği karşılaşmayı izledim. Ve Chelsea’nin asıl değerlerini anladım. Güzel futbolun, iyi oyuncuların dışındaki değerlerini. Mourinho’nun oynadığı takımlara kattığı en önemli özellikleri. Ve ne kadar deli açıklamalar yaparsa yapsın, Portekizli teknik adam dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük antrenörlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Tottenham maçına dönelim. Chelsea aslında karşılaşmada iyi oynayan taraftı. 10 öne de geçtiler. Fakat sonra önce da şın ba azının Downing’den bir kafa ile Tottenham ne demiştik, beraberliği yakaladı, ikinci yarının na elo rc Ba Chelsea ve başlarında Lennon’ın attığı golle de ın lar Avrupa’da son yıl ı. öne geçti. 72. dakikada Chelsea kım ta iki ı en başarıl kaptanı Terry, rakibi ile girdiği tarş hi üt m n te Barcelona gerçek olu ile tışma sonrası ikinci sarı karttan kırtb fu ve ri yetenekle mızı ile oyundan atıldı. Terry oyunr bi r zo sevilmemesi çok ea’ye dan çıkarken Mourinho’nun önünels Ch t takım. Faka den geçti. Portekizli teknik adam, ak ar ol cü sadece paranın gü ur. oyuncusunun omuzuna eliyle haol bakmak da yanlış eçleri fif bir dokundu. Onu teselli eder, desm Mourinho’nun de ebilir, tek verir gibi. Mourinho’nun en önemli teknik ed insanları rahatsız . Ama adam özelliklerinden biri budur. Takımı yalnız bıraktı diler onu sevmeyebilir kıma ye oyuncusuna sinirlenmek yerine onun yanında dimdik ta ayakta durmayı tercih eder. onun yarattığı bu alıyız. ym Mourinho’yu oyuncularının eleştirdiğine çok az şahit olurhepimiz saygı du sıyla sunuz. Arada sırada oynamayan oyuncular tepkilerini dile Çünkü bunu fazla getirirler hepsi bu. Onun dışında ne kadar uçuk açıklamahakediyorlar. lar yapılırsa yapılsın, oyunculara mikrafon uzatıldığında hep “Biz hocamızın arkasındayız” mesajını alırsınız. Çünkü Jose hiç bir zaman onları yalnız bırakmaz. Bir teknik adama güven futbolda çok önemlidir. Takım halinde başarı ancak teknik adama güvenle kazanılır. Eğer bu güven yoksa oyuncular teknik adamın dediklerini sahada yapmamaya başlarlar ve takımda bundan etkilenir. Mourinho benim gördüğüm en güvenilen teknik adamların başında geliyor. Kırmızı karttan sonra Chelsea’nin maçtan kopacağını düşünenler yanılıyorlardı. Çünkü Mourinho’nun Chelsea’si pes etmez. Bunu Liverpool karşısında 10 kişi kaldıklarında da görmüştük. Bir çok takımın aksine Chelsea bir kişi eksik kaldığında performansını arttırabilen bir takım. Müthiş bir yardımlaşama ile oyunlarını bir üst seviyeye taşıyabiliyorlar. Essien kırmızı karttan sonra hem savunma hem orta saha oynadı. Robben son dakikada savunmada topu kapan, aynı zamanda ileride pozisyon yaratıyordu. İşte bu kaybetmeme ruhu ve yenilgiyi kabullenmeme ruhu Chelsea’yi Chelsea yapan özellik. Hiç bir şekilde “Maviler”in pes ettiğini göremezsiniz. Bu parayla ya da iyi oyuncu ile gelecek bir değer değildir. Bu bir teknik adam başarısıdır. Aynı zamanda oyuncuaların bunu büyük bir özveriyle uygulamasının ürünüdür. Aynı Chelsea’nin Tottenham’dan dört gün önce Barcelona karşısında 90 dakika inanılmaz bir mücadele verdiğini unutmayalım. Maçın son düdüğü çaldığında Tottenham teknik direktörü Martin Jol havalarda uçuyordu. Mourinho gitti ve onu tebrik etti, sonra adımını sahanın içine attı. Ne yaptı biliyor musunuz? Bütün oyuncularının elini sıkıp onları tebrik etti. Teker teker yanlarına giderek. Mourinho’ya kibirli, küstah ve kendini beğenmiş diyebilirsiniz. Ancak o futbolun teknik yönünün yanında psikolojik yönünü de çok iyi çözmüş bir adam. Takıma kattığı değerlerin uygulandığını görünce sonuç ne olursa olsun başı dimdik, oyuncularının arkasında sonuna kadar duran bir teknik adam. Zaten bu büyük başarıları kazanmasının en önemli nedenlerinden biri bu. Teknik adamoyuncu ilişkisinin ne kadar önemli olduğunu Türkiye’de de gördük. Basın tarafından yerden yere vurulan, hiç bir zaman beğenilmeyen Lucescu’nun en büyük özelliği oyuncuları ile o kimyasal bağı kurmuş olmasıydı. Her oyuncu Lucescu’yu sever ve saygı duyardı. Ve ona güvenirdi. Galatasaray ve sonra Beşiktaş’la Türk futbolunun bir kaç senesine damga vurdu Rumen teknik adam. Geçen yıl Daum’a ne saygı kalmıştı ne güven. Alex’in “Daum bizi iyi çalıştırmıyordu, Zico bambaşka” demeci bunun en büyük göstergesi. S Y