Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r \ V* \ \>. Y\ K V' A V»\' ' V M v yok. Hak edilmiş bir ölüm. Işin ucunda "namus" varsa, kadın daöldürülebilir, erkek de. Mardinli taksi şoförü Kemal Adlı, " Linç kötü oldu " diyor " Herkes lanetledi bu olayı". Tam, törelere karşı çıkmayı göze aldığınıdüşündürtürkenekliyor: "Buişisilahla bitirselerdi, daha iyi vekolay olurdu". Adlı'ya göre de Şemse tecavüze uğradı. " Neden o zaman o da taşlandı" sorusuna ise" Sadece adam öldürülseydi" diye y anıt veriyor" Ailesi kanbedeliisterdi, niye kadı m da öldürmediniz diye hesap sorardı". Ailesi Helal Açil'in cenazesini sahiplenmiyor. Yalım imamı cenaze namazını kılmıyor, köyün mezarlığına ahnmıyor. Ailenin bir bölümünün yaşadığı Zinnar'ın mezarlığına gömülüyor. Şemse'nin iki kardeşi ile üç amca çocuğu cinayet suçuyla tutuklanıyor. İki aile ise 21 Kasım'dan sonra bir daha konuşmuyor. Helal'in ailesi önce tam da taksi şoförü Kemal Adlı'nın söylediği gibi kan bedeli peşine düşüyor. Bitkisel hayatta olan Şemse'nin öldürülüp öldürülmemesi tartışılıyor. Şemse'nin yakınları isebirkez hastaneye gelip ne halde olduğunu soruyorlar. Hastane personelinin anımsadığı konuşma şöylebaşlıyor: O hâlâ öbnedi mi? Mardin Valisi Mustafa Temel Koçaklar ise, recmle ilgili sorumuzu şöyle yanıtlıyor: "Çok büyüttüler olayı"... BİR BAŞKA ŞEMSE... Bu i§ ne zaman, nasıl oldu hiç anlamadık. Dayımın kızı gidip Şemse'yi istedi. "Kızı verin" dedi "Ev işinde yardım etsin, Müzeyyen'inyardımcısıolsun".Önceverdiler, abisi, babası "olur" dedi ama amcası istemedi, vazgcçtiler. O akşam Şemse'nin akrabalan eve telefon edip" sizi öldüreceğiz " demişler. Onlar da kaçmak zorunda kaldılar. Köyün kayalıklarında onon iki kişi yakalamış, üzerlerine bir araba dolusu taş atmışlar. Abimin oğlu Erdal dayanlarındaydı o giin. Ölü gibi yapıp ellerinden kurtulmuş, sonra da gidip jandarmaya haber vermiş. Onlar birbirleriniseviyorlardı. Abim Şemse'yi istemese, sevmese niye evine alsın? ŞEMSEKÎM? Yalun'da artık kimse bu olayın konuşulmasını istemiyor. Şemse'nin kız kardeşi Kürtçe bağırıp çağırıyor. TürkçeKürtçe çeviri yapabilecek birini ararken ortaya çıkıyor ki, Türkçe de biliyor. Öfkesi, acısından ve konuşmak istememesinden. îki köylü (erkek) kızgın, muhtarın ya da ihtiyar heyetinin haberi olmadan köye girilemeyeceğini söylüyor... On altı yaşındabirkız duvar diplerine saklana saklana eşlik ederken fısıldıyor: Şemse'yi tanıyorum. Peki, Şemse kim? Yanıtlıyor: Içine dönük, evinden pek dışanya çıkmayan, esmer, güzel bir kadın. Kız isminin yazılmaması için kezlerce uyarıyor. Ona göre Şemse ile Helal'in yaşadıkları bir aşk değil, bir tecavüz. "Çünkü" diyor "Adam çok yaşlıydı".Gençkız, geleneğin ağırlığını, törenin yarattığı korkuyu," Senin sevgilin var mı" sorusunu yanıtlarken özetleyiveriyor: Aşk mı? Allah korusun. On üçyaşındaki tsmail, Yalım'ın çıkıştnda hayvanlarını otlatıyor... Ona göre Şemse ile Helal'in taşlanmasında şaşılacak bir şey tki aile arasındaki gerginlik îstanbul'da bir " barış yemeği" nde y atıştmlmay a çalışı lıyor. Şubat ayında iki ailenin bireyleri üyesi oldukları DEHAP'ın yöneticilerinin de katıldığı bir yemekte bir araya geliyor. Şemse'nin amcası yaptığı konuşmada yaşanılanları bir " kaza " olarak tanımlıyor, Helal Açil'in abisi ise " Kardeşim yanlış yaptı" diyor "Ama böylebiryöntemlecezalandırılması akıl dışı bir olaydır." Yemeğe katılanlardan DEHAP'lı bir yönetici iki taraftan da dinledikleriyle bir başka Şemse tanımı yapıyor ve yaşanılanları daha farklı ve ay rıntılı anlatıyor: "İki aile debizim partiden. Bir arayagelme talebi, olaylar daha fazla büyümesin diye kız tarafindan çıktı. Biz de arabuluculuk yaptık. Şemse akli dengesi yerinde olmayan bir kızmış. Adam telefon yadaelektrikfaturası getirdim diyerek eve girmiş. Sonra da kıza 'seninle evleneceğim' vaadinde de bulunarak birlikte olmayı kabul ettirmiş. Kız, ne olup bittiğinin farkında değilmiş, birkaç ay sonra abisine hasta olduğunu, karnının şiştiğini söylemiş. Abisi doktora götürünce hamile olduğu ortaya çıkmış." Abi Allak, kız kardeşini konuşturuyor. Sonra da gidip Helal Açil'in kapısını çalıyor. "Madem" diyor "Böylebirpislikyaptın, gelip kardeşimi isteyeceksin". Ismini ailelerin tepkisini üzerine çekmemek için saklı tutan, iki ailenin tepkisinin de onların koşulları göz önüne alınarak değerlendirilmesini isteyen DEHAP'lı yönetici yaşananları anlatmayı şöyle sürdürüyor: " Helal, köyün imamını da yanına alıp kızı babasından istemeye gitmiş. Olup bitenden habersiz baba başlık parası isteyince ortalık karışmış. Abisi imamı çekip, gerçeği söylemiş ve ne yapıp edip babasını ikna etmesini istemiş. Sonunda yaşananları babaya daanlatmak zorunda kalmışlar. Baba da kabul etmiş ve kızı vermiş. Ama köyde dedikodu başlajnış ve kızın amcalarının da kulağına gitmiş. Kızın adamın evine gittiğinin üçüncü günü, aile toplanmış ve cezalandırma konusunu tartışmış. Ailenin toplandığını haber alan ihtiyar, o kızı ve oğlunu da yanına alıp yola çıkmış. Kızın amcaları 'namusumuzu temizleyelim' diye diretmişler. lhtiyarı, kızı ve çocuğu takip edip taşla, bıçakla saldırmışlar. Çocuğu uzaklaştırmışlar, adamın cinsel organını kesmişler, sonra da öldü diye ikisini de bırakıp gitmişler. Adamın cenazesinekardeşleribilegitmemiş. Olümü hak ettiğini, ama çözümün taş değil, silah olduğunu söylüyorlar..." Şemse önce TıpFakültesiHastanesi'nde sonra Devlet Hastanesi'nde yedi ay ölüme direndi, ta ki geçen hafta sonuna kadar. Şemse'yi sahiplenen, bakımını üstlenen, onun için gelecek planları yapan Diyarbakır Kadın Merkezi (KAMER) ölümünü basına bildirirken kederliydi. Törenin yargıladığı beş kadın için daha çırpınan, sonlarının Şemse gibi olmaması için ailelerle ve diğer ilgililerle sürekli temas halinde olan KAMER adına Nebahat Akkoç'un okuduğu metin şöyle bitiyordu: ".. .Şimdi Devlet Hastanesi'nin morgunda yatıyor Şemse. Ailesine haber verilecek, onlar olmazsa kimsesizler mezarlığına gömülecekmiş. Kanun böyleymiş. Ne diyebiliriz ki! Yaşaması için mücadele edenler değil, ölmesi için taşlayanlar tarafindan gömülecekherhalde.Çünküyasaböyle. 'Namus' adına katledilenler genellikle bilinmeyen bir yere gömülürler. Mezar taşlan siyaha boyanır. 'Namusu' temizlenen evin damına beyaz bayrak asılır ya da duvarı beyazkireçle boyanır. Çünkühaneaklanmıştır. Sonra da adını bir daha anmaz kimse. Ama biz Şemse'yi unutmayacağız. " • ber atgunci kan@tnn .net KAMER'in hastane günlüğü, Şemse'yi hastaneye kaldırıldığı günden itibaren KAMER (Diyarbakır Kadın Merkezi) sahiplendi. Şemse'ye yeşilkart çıkarılıp üstüne hastanede çekilmiş fotoğrafı konuldu ki, hastane masraflan karşılanabilsin. Tıp Fakültesi ve Devlet Hastanesi doktorları da Şemse'yi hayata döndürmek için olağanüstü çaba harcadılar. KAMER'li kadınlar, Sacide, Naime, Hayriye, Özlem, Aycan, Ayşe, Fatma, Aysel, Şemse'yle konuştu, ona gelecek vaat etti. Şemse'nin sağlık durumu, tepkileri giın gün kaydedildi. Işte o günlükten birkaç sayfa: •* 28.12.2002: Doktorlar, Şemse'nin bebeğini kaybettikten sonra daha kötü olduğunu, yaşaması için kendisinin mücadele etmesi gerektiğini söyledi. Şemse çok zayıflamış ve tepkisiz görünüyor. Hemşireler Şemse'yi kimsenin sormadığını, arada bir gazetecilerin geldiğini söylediler. • 20.1.2003: Şemsiye'yi bugün » ziyarete gittim, her giin olduğu gibi kulağına Kürtçe sohbet ettikten sonra tekerlekli sandalyeye oturtup gezdirmeye başladım. Ellerini ve ayaklarını hareket ettirmeye çalıştım. Şemsiye için pijama ve atlet istemişlerdi, aldım. Neşe hemşire hanımla birlikte Şemsiye'ye banyosunu yaptırdıktan sonra kurulayıp pijamalarını giydirdik. Şemsiye üç aydan sonra ilk olarak üstüne pijama giydi. Vücudunu kolonyayla güzelce sildikten sonra kulağına gideceğimi söyleyerek ayrıldım. > 25.01.2003: Sağlık durumunda gözle görülebilir bir değişiklik yoktu. Hâlâ hayati tehlikeyi atlatamamıştı. Ve vücudunda açılıp kapanan yaralar daha çok belirginleşmişti. Şuuru kapalı olmasına rağmen onunla konuşmayı deneyip hepimizin ona destek olduğunu, iyileşip KaMer'e geleceğini, bütün kadınların onu beklediğini söyledim... *• 7.2.2003: Bugün gidip Şemsiye'ye banyo yaptırdık, iki personel ve bir hemşireyle birlikte. Daha sonra hazırlayıp tekerlekli sandalyeye oturtarak gezdirmeye başladım. Gezdirirken de ellerini ve ayaklarını hareket ettirmeye çalıştım, kolonyayla her tarafını sildim, ellerini kremle ovmaya başladım. Şemsiye'nin vücudundaki şişler inmeye başlamıştı. Şemsiye'nin bugün gözleri sık sık yaşanyordu. Yaşardıkça gözlerini sildim, bunu doktor Halil Bey'e sorduğumda belki hissetmeye başladığını söyledi. *• 5.6.2003: Bugün, Şemsiye'nin odasına televizyon götürdük. Artık sesin geldiği tarafa bakıyor. Dünden beri de meyve suyu veriyoruz, ama ateşi yükseliyor. *• 10.6.2003: Şemse 7 Haziran'da öldü, otopsi raporuna ölüm nedeninin solunum yetersizliği olduğu yazıldı. Not. Hem Dıyarbakırlı kadınlar hem de basın, hem Şemse hem de Şemsiye isminı kuüanduar.