Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 ŞUBAT 2002. SAYI 828 di. Birkaç tane bilim kurgu yazan var. Son dönemde polisiye yazarlan ortaya çıktı. Eskiden de vardı, Peyami Safa, Ümit Deniz... Fakat yerli korku edebiyatı çok az örnekler verdi.Bence.onlardayeterliolmadı. Tabii bubirsüreç ve kültürel oluş.um sorunudur. ömeğin, eskiden, bir simge olarak şeytan, Hıristiyanlık'ta çok önemli bir öğeydi. Ama Islama baktığımızda Şeytan o kadar önemli değil. Bazı altyapılar eksik bizde, ya da hiçbirzamanoluşmadı.Masallara baktığımızda dünya folklorunda vampir herülkede ve kültürde karşımıza çıkıyor ama Türk folklorunda pck yok; daha çok vampirlerle cadılarbirleşiyor. Bir kültürde temelolmadıkça, fantastik korku yazmak tabii biraz zor... Türkiyeli okur, Türkiyeli yazarla buluşuyor mu? Evet, bugün Türkiye'de korkıı edebiyatını izleyen bir kitle var. Ancak bunlar yabancı, başta Amerikan yazarlannı tercih ediyorlar. Bir Türk y azannın korku ronıanı ne verir, nasıl karşılanır, nasıl birilgi uyandınr, onu düşünmek gerekiyor. Fakat sorun sadece Türk edebiyatında değil. Fransız ya da ttalyan edebiyatına baktığımızda orada da korku türü, ya da gotik türü hiç de zengin değil. Korku edebiyatı ve sinemasının coğrafik bir oluşumu var nıı? Biryerden sonra, belki bir espri gibi göriinüyor ama, iklim şartlan da çok önemli. Yani fantastik klasiklerine baktığımızda Almanya ve lngiltere'de çıkıyor. Daha sonra da Ingiliz edebiyatının etkısiyle Amerika'da çıkıyor. lspanya'yı ele alalım, 60'h, 70'li yıllarda korku sineması oldu, fakat edebiyattapekbirşeyçıknıadı. Tabii Uzakdoğu,özellikleJaponyaçokilginç.Onlann korku anlayışı çok daha sert, çok daha acınıasız. Tabii din de önemli bir faktör. Ortadoğu'ya,BinbirgeceMasallan'na baktığımızda bir korku faktörü var, fakat biraz gerilerde kalıyor. Abarülmış bir korku, abartılmış bir vahşet değil. Üstelik bu son zamanlarda gene Holly wood filmlerine baktığımızda korkudan çok, ön plana fırlayan dehşettir Sizin favorinîzolan korku filmleri neler? Ben hâlâ 30'lu ve 4O'lı yıllann filmlerini tutuyorum. Daha yakın bir zamanageldiğimizde Stanley Kubrick'in Shine filmi, Rosemary'nin Bebeği'ni ve her şeye rağmen The Exorcist. Bunlar benim üç favori filmim. Ama 30'lara ve 40'lara döndüğümüzde dizi halinde Drakula, Kurt Adam, Mumya filmleri var. 50'li yılların tngiliz sinemasına baktığımızda yine aynı karakterler, aynı canavarlar, bu kez renkli olarak perdeye yansıyor. Onlannarasındabaşarılı filmler var, lngilizlerin Drakula ve Kurt Adam filmleri gibi... İlahiyatçı Arif Aslan'la birlikte kalenıe aldığınız, Ruhçuluk ve Reenkarnasyon, Buyfl ve Fal, Cinler, Şeytan isimli kitaplarınız var. Siz Katoliksiniz. İki din aynı şeyleri mi söylüyor bu konularda? Ben, evet, vaftiz oldum fakat dindar bir insan değilim. tki din etik açıdan aynı şeyleri söylüyor. Bürün büyük dinler birbirine bağlıdır ancak o kitaplarda Arif Aslan Hoca daha çok din açısından değerlendirdi, ben daha çok tarih ya da toplumbilim açısından değerlendirdim. Yaklaşımımız değişik oldu. Ben bir araştırmacı olarak baktım, o ise din adamı olarak baktı. Bir de uzaylılarla ilgili kitaplarınız var... Uzaylılarla ilgili iki kitabım çıktı: 70'li yıllarda "Dünyamızın üizli Sahipleri" ve "UzaydanGeldiler".Ozamanbestseller oldu "Dünyamızın (iizli Sahipleri", aşağı yukarı lOObinsattı. Haftadaikibaskıyapıhyordu. Benden önce Daniken' in "Tanrılann Arabalan" çıkmıştı. () da çok ıyı sattı, hatta 100 bini aşti sanıyorum. Ama o dönemde kapandı. Odönemenazından lOkitapdaha çıktı aynı rürden.^ BAŞKENT GUNLERI Şıklık başka bir olay MİJŞERREF HEKİMOĞLU N ecat Devrim'in kitabını gördünüz mü? Ya da Metin And'ın minyatürünü? Mavi ve yeşil renkler görkemli bir dansla çini ustalarını anlatıyor bize. Bir de çağdaş bir ressamın tırmanışı. Mınyatürleri seyrederken geçmiş yıllar canlanıyor gözümde. Çankaya Köşkü'nün zarif sahibesi Emel Korutürk'ün sözlerini anımsıyorum. Iran Şahı ve Kraliçe Farah'ın Camlı Köşk'te konuk olduğu dönemi hatırlıyorum. Köşkün unutulmuş bir hali vardı o zaman. Korutürkler döneminde güzel hatırlandı. Türk halıları, kilimleri, bakırları, gümüşleri, işlemeleri, minyatürleri ve tablolarıyla tüm eşya Türk sanatçıların imzasını taşıyordu. Kimi eşya Korutürkler'in özel koleksiyonundan. Geçici olarak geldi ama bu güzel katkılarla gerçek bir Türk evı donatıldı. Avrupa saraylarında da görülmeyen zarif çizgiler oluştu Kraliçe Farah çok hoşlandı, ilginç sorularla sanatımızın, kültürümüzün ayrıntılarını da öğrendi bayan Korutürk'ten. Her gün, her saat rastlanıyor. Pantolona özgürlük tanımak yeterli olmuyor, özgürlüklerin akılcı bir çizgide değerlenmesi gerekiyor. Son günlerde başkent evlerınde yer alan söyleşilerin özünde giyimli ve süslü deyimleri hayli yer alıyor. Siyasal modaları konuşmaktan, tartışmaktan bunalanlar, yorulanlar dinlenmek için gerçek modaya yöneliyor galiba. Gerçek çizgiler de konuşarak, eleştirerek, eleştirilere kulak vererek oluşacağa benzer. Biraz da kitap manzaralarından söz edelim. Raflarda, vitrinlerde büyük Scognamillo 'nun evinde canavar, vampir ve Drukulu oyuncakları var. Yazar bu oyuneaklar için internete siparis verdîgini söylüyor (Fotoğruflart, Sıtkı Kösemen 'in hazırladığt "Heyoğlu, Ben " alhümünden aldık)... Özallar döneminde her şey çok değişti. Iğreti eşya geri döndü, ilginç boşluklar oluştu, çizgiler hayli silindi. Sezerler döneminde de eski çizgilere öncelik veren bir bakış açısı var. Gerçek çizgileri yansıtmaya çaba gösteriyor. Tarihsel eşyanın yerleşmesine büyük önem veriliyor. Görgü birikimi en çok bu olaylarda beliriyor galiba. Yoksa savurganlık ağır basıyor. Şıklık da böyle bence. Ünlü markaları sergileyen, en pahalı modayı izleyen kadınlar başkenrte çoğalıyor, astronomik fiyatlardan söz ediliyor ama milyonları, milyarları da güzel taşımak gerekiyor. Yoksa şık değil giyimli oluyorsunuz ancak! Başkent partilerinde de çok giyimli kadınlar Emel Korutürk, Fahri Korutürk 'ün var. Banka cüzdanlarını sergiler gibi cumhurbaşkanlığı döneminde Çankaya 'da giysileri, takıları var ama başka zarif çizgiler oluşlurun bir ev sahibesi. boşlukları örtemiyorlar! Vaktiyle şıklıkları, güzel esintileriyle mutluluğa ulaşır, aydınlanır, boyutlanırım. başkent tarihini yazan kadınlar vardı. Sorulara yanıt ararım, bulamazsam Şimdi hayal oldu onlar, dünyamızda bile efkârlanırım. değiller.Şıklığın gizemi sade çizgiler, Kitapların başka şıklığı var doğrusu. Son uyumlu renklerle oluşuyor. Çarpık yayınları görmenizi öneririm. Sayfa çizgilere karşın görgüyle, bilgiyle düzenleri, dizgileri, satırlar arasında oluşanlar da az değil kuşkusuz. Nitekim beliren gerçekleriyle kafamızı, asıl eleştiri bilinçsiz şıklarda, giyim duygumuzu, düşüncemızi yönlendiren özgürlüğünü yozlaştıranlarda galiba. Bir kitapların şıklığı giderek ağır basıyor. sekreter, bir meslek kadını, bir üniversite Belli bankalar özenle katkıda bulunuyor. üyesi, politikacı bir kadın doğru çizgileri Ufkumuzu açıyor, kişiliğimizi bulamazsa, saçları topuklarına kadar biçimlendirıyor. Dahası özgüvenimize uzanıyor, vücudunda kapalı kalması büyük katkıları var. Dünyamız genişliyor, gereken yerleri cömertçe açıyor, gecemiz aydınlanıyor, yolumuz kadınlığını abartarak sergiliyorsa ışıklanıyor giderek. şıklıktan hayli uzaklaşıyor, ekranda da Sevgiyle, özenle oluşturan ellere, çok ilginç kadın manzaraları oluşuyor. yüreklere selam... ^