29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RI C'UMHURİYHTDERGİ jyqu Asena [email protected] Maymun, ayı ve erkek.... B CAMUR AT İZİ KALSIN. A liağa'daki konuşmam kimilerini çok kızdırmış... Doğal, iki saatlik konuşma üç satıra ındmlıp, muhabirin anladığı şekilde verilirse, kızıp da, bcnden, "Türkiye'nin cn azılı feministi" diye söz etmeleri çok doğal... Sabah'daki Krdal (,'arboga'nın haberine göre ben, "Bütün erkekler maymundur" demişim... O öyle anlamış, oysa maymuna benzemeyen erkekler de var, o yüzden böyle bir söz etmem mümkün değil. Orada bir bilimsel genetik çalışmasından söz ettim ve o açıklamada "Evrenin en gelişmiş varhğı kadındır" dendiğini anlattım... Buna inanmanıak için bir neden yok dedinı. Kadınlan dövcnler, kendini çok güçlü ve önemlı sananlar, heyecanlanınca tribiinleri yakıp yıkanlar, namuslarını korumak için kadınlan öldürenler, kızlannı okutmayanlar, cinsellığı kendileri için doğal kadınlar için ayıp sayanlar, üstelık cinsellık konusunda hiçbir şey bilmeyenler, kadın görünce tahrik olup, kendini tutanıayıp tecavüz edenler, savaştan yana olanlar evrimıni tamamlamış olabilirler mi? Bu tipler maymunun biradım ilersındeler. Böyle dedim. Az bile demişim, çünkü maymun bir hayvan, içgüdüleriyle hareket ediyor, yaşamak için savaşıyor... Bu tür erkeklere ise insan deniyor. Erdal Bilallar ise bcnim için "Duygusuz Asena" diyor ve erkekler için "Bir ayıdan farkları yok, hepsi maymuna benziyor" dediğımı ıddıa ediyor. Maymun kısmını açıkladım, konuşrnanın ayı kısmı ise şöyle, "Eğer bilek gücü, egenıen olmak için yeterli neden olsaydı, ayılar da erkeklerin üzerinde yer alırlardı" dedim. Bilallar ne dedığimı bılmıyor ve soruyor, "Erkekler Duygu hanım'a ne yaptı ya da yapmadı, onu bu kadar kinlendirdi? Acaba küçükken başından hoş olmayan, onu yaralayan bir olay mı geçti?" Bir kez daha söylüyorum, haksızlıklarla ilgilennıek onların sona ermesi için uğraşmak için ille de o haksızlıklan yaşamak gerekmez. Beninı başımdan, hiç ama hiç kötü bir olay geçmedi, babam annem, öğretmenlerim dahil, bir fiske bile yemeden büyüdüm. Ve de elbette maymuna ve ayıya benzemeyen erkeklerle harika şeyler yaşadım...^ Bakan yine ııh dedi... G Farklı bir kitap "Beyoğlu, ben" Sıtkı KösemeıTin fotoğraf kitabı. Beyoğlu'ndaki portre ve mekân fotoğraflan kadar, içindeki mini söyleşıleriyle de oldukça ilginç. Röportajlar ve koordinasyon Zeynep Tunuslu'ya, metinler ve yayına hazırlama Biilent K.orman'a aıt... Fotoğrafıyla, metinleriyle, sorulanyla farklı... Bir başka ilginç yön de kitabın sponsorunun The Marmara olması... Artık kitaplar içiıı de sponsor gerekiyor ve neyse ki böyle insanlar bulunuyor.^ eçen hafta Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, gazetecilerle bir yemek yedi ve barolann önerisi olan, 'yan yana üç odanın kilidini açarak, dokuz kışinin bir araya gelmesi' hakkındaki göriişlerini açıkladı; öneriyi yasal ve teknik bakımdan imkânsız bulduğıınu söyledi. O gece Tarabya'daki Hâkim Evi'nin önünde tutuklu yakınları vardı ve bakana ricaya gelmişlerdi. Türk, gazetecılere, 'Anneler babalar eylem bitsin istiyor, bız de bunu istiyoruz, ama geçnıişteki acı olaylan tekrar yaşamak istemiyoruz, koğuş sistemine asla izin vermeyiz' dedı. Dokuz kişinin aynı anda koridora çıkma fikrini ise, 'Eylemler olur, kameralar kırılır, öteki odalardaki kişilerle haberlcşilir, isyanlar olur, geçmişe döneriz' diye yorumladı. Tıpkı Ecevit'in 'İki Kıbns birleşirse, tekrar soykınm olur' demesi gibi... Bakan gazeteci buluşmasında, hapiste pankart astığı için çete sııçundan yargılanan ve yıllarca içerde kalan insanlar konuşuldu. Akşam gazetesi yazarı tzzet Sedes, gecenin en ilginç anısını anlatıyordu. Sedes yurtdışında bulunduğu çok önemli resmi toplantılarda, biri Lspanya diğeri Fransa'da iki olay yaşadığını anlatıyordu. Her iki olayda da, bu resmi toplantılarda pankart ır tür erkek var, iş yaşamında kadın istemıyor. Erkekler dünyasında zaten öylesine büyük bir rekabet var kı, bir de ortaya o hiç ciddiye almadıklan kadınların çıkmasına dayanamıyorlar. Bu tür erkekler için oturduklan koltuk, kartvizitlerinde yazan unvan o kadar önemlı ki, onlar kaybolduğu zaman bir hiç oluyorlar sanki, öyle hissediyorlar. Bu yüzden koltuklarma yapışırken de karşısına çıkan rakiplcre her tiirlii pisliğı yapabilıyorlar. Eğer o rakip bir kadınsa, işleri daha da kolaylaşıyor... Kadına bir 'ahlaki' iftira atnıaları yetiyor . Geçen haftanın olaylan arasında, 'Aydın HasanAııkara' ımzali bir haberde işte yıne böyle bir örnek yer alıyordu. Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü için aday olan Iktisadi ve ldari Bilimler Akademisi Dekaııı Prof. Bedriye Saraçoğlu, korkunç bir aşağılama kampanyasına uğramıştı. Elbette bu kanıpanyayı rakipleri yaratıyordu ve elbette rakip kişi kadın olduğu için karalamalar ahlak ve cinsiyet kavramlan üzerineydı. Makam odasında uygunsuz vaziyette yakalanmalardan, gençlere çirkin teklıflerde bulunnıasıııa kadar akla gelebilecek her şey söyleniyordu dağıtılan kâğıtlarda. Bir kadın daha sadece kadın olduğu için kurban ediliyordu. Bizim ülkemizde 'çamurat izi kalsın' metodu inanılmaz şekilde başarılı olduğundan, bir kısım kifayetsiz muhteris, koltuk meraklısı, yeteneksiz erkek milleti, yıne kendileriyle rekabet etmek 'cürretini' kendinde bulan bir kadını mahvetme yolunda ilerliyordu. Saraçoğlu "Yılmayaeağım" demış. Umanm yılmaz... Yılmamışlır ...^ Operusyonu eleştiren aileler ve hukukçular. açan bırkaç genç yakalanıyor, 'Ne yapalım bunlan?' diye soran görevlilere, gülerek, 'Bırakın gitsinler' deniyordu. Aynı eylem bizde gençlerin yıllarca içerde yatmasına neden oluyor. Bakan bunu dınledı dinledi dınledi... Zaten bu durunıu biliyordu... ^ A liağa'daydım geçen hafta. Belediye'nin düzcnlcdiği L'Gençlerle Göz Göze' programı için davet edilmiştim. Aliağa'nın üçüncü dönem başkan seçilen ve halk tarafından çok sevilen CHP'li bir Belediye Başkanı var, adı Hakkı Ülkü. Bir turizm cenneti olacakken bir sanayi beldesi olmuş ılçeyi başanyla yönetiyor. Örneğin Petkim'in duman ve ateş saçan bacalarmın karşısındakı kıyıda herkes rahatça denize girebiliyor, nıavi bayrak bile almışlar. Güzelhisar çayuıın uzantısını bir kuş cennetine çevirmeyi bile başarmışlar. Ancak şu sıralarda ilçenin gemi söküm tesisleriyle başı dertte. Gemi Söküm Tesisleri, Denizcilik Müstcşarlığının Başkanlığında, Dış Ticaret Müsteşarlığının izni ve liman Başkanlığrnın denetimiyle faaliyet gösteriyor. Aliağa'da gemi söken 19 firma var. Bu gemi hurdalan çok kıymetli ama, zehirli asbest meselesi ilçenin canını sıkıyor. Bu tehlikeden ötürii dünyada Pakistan ve Türkiye dışında hiçbir ülkede gemi söküm tesisi yok. Bir 'akıllı' Türkiye'yi bulmuşlar, asbestini bize akıtıp, gemilerini burada söktürüyorlar. Belediye Başkanı ise bu konuda çaresiz. 19 firma para kazanmak için elalemın asbestli gemilerini söküp, kendi ülkesine kendi insanına zarar verirken, ıçlennden bir tanesi bile 'Ne yapıyorum ben' diye düşünmüyor mu acaba? Para hırsı bu kadar mı canavarlaştırıyor? ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle