Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYEI DK.RGİ Insanlann yaptığı her şeyi hayvanlara yüklüyor Selçuk Erdem. Leman'da çiziyor. Bu aralar ikinci kitabını da yayımladı: Unplugged 2. Penguene kanat takıyor, çizdiği ineklerin süt reklamında kullanılmasına karşı çıkmıyor... Sıradan insana sıradan öküz YAZI VE FOTOĞRAF: ŞAHİNDE AKKAYA "Benim çizdiğim hayvanlar hiçbir zaman kahraman olamayacak; çünkü sıradan insana karşılık geliyor. Sıradan öküz, onun günlük hayatında fazla inişler çıkışlar yok, sakin birhayatıniçindeküçükproblemlerivar.Bir de çok şirinler, onları çizmeyi çok seviyorum." Leman dergisi çizerlcrinden Selçuk Erdem, okurlar üzerinde tiryakilik yaratan hayvanlarını böyle anlatıyor. Birşeylerçizmeye başladığında kaç yaşında olduğunu hatırlamıyor; ama ilk çizgilerinde de hayvanlar var. Lise ikinci sınıftayken, o zaman"Neden hayvanlar?" kâbus sorusu haline gelmiş Selçuk Erdem'in. "Neden hayvanlar, daha önce mitoloj ide ve masallarda neden olduysa, ondan. Yabancı tipleri düşünün, çizgi dünyasında hayvan olmayan bir şey bulmakta zorlanırsınız. 'Garfield', 'Tom ve Jerry', 'Mickey Mause',' Donald Duck'... Bu sadece, çok temel insani şey leri bambaşka bir dünyaya, biraz da suçu onlara atarak, hayvanlann dünyasına yansıtmakla ilgili. Koyunlar böyledir, inekler şöyle aptaldır falan gibi tamamen insani şeylerionlannüzerindenvermek. İnek sana söylüyorum, okuyucu sen anla!'." Bir Selçuk Erdem okuruysanız, altında imzası olmadığı halde nerede görseniz mız, futbolumuz ne kadarsa, karikatürümüz de o kadar." Yakadın çizerler? "Kadın çizerler Leman 'da az; ama yurtdışında da çok az isim biliyorum. 'Neden az?' derseniz, bilmiyorum. Küçük yaşta mizahın erkek işi mi olduğu öğretiliyor acaba? Kadınlar, yalnızca kadın dünyasını çiziyorlar; ama erkekler her şeyi çiziyorlar. Onların üzerinde zorlama bir yük kalıyor sanki." Mizahçının nereden ve ne zaman besleneceği belli olmuyor. Erdem'e göre bu tuhaf bir gelişim, bunun için özel bir çaba göstermemiş ve mizahı kendi rayına bırakmış. "Gideyim şuradan insanlara bakayım da malzeme bulayım. Böyle olmuyor. Çok kö gili . Komiklik yapmaya çalışıyorsun aslında; ama bilinçaltı gerekli temaları sıkıştırıyor araya. Yaratıcılık da odur zaten, çok hızlı gelişir." Selçuk Erdem yalnızca hayvanlan çizmiyor, tarihteki olay ları, insanlan komik yönleriyle ele alan karikatürleri de en az hayvanları kadar ilgi çekiyor. Osmanlı padişahlannrn konu olduğu karikatürler, tarih kitaplarından öğrendiğimiz "gaddar padişah" imajının ötesinde; onlarında insani zaaflannı ortaya koyuyor. "Onları çizmeyi çok seviyorum. Tarihe küçükken de çok meraklıydım. Elimden geldiğince çok okurdum. Özellikle de padişahlann hayatuıı. Bir, bize öğretilen tarih bir de gizli tutulan tarih var. Tarihteki kişileri günlük hayatları yokmuş gibi anlatıyorlar. Küçük takıntıları da olabiliyor padişahın; yeniçeriyleçatışabiliyorda...Otürşeyleri çizmek hoşuma gidıyor." Önceleri, daha çok üniversite öğrencileri tarafından okunuyorken; internetin yayılmasıyla birlikte okuyucu kitlesi değişiyor. Imza gününde açıkça anlıyor ki on bir yaşında da, altmış yaşında da okurlan var. Aslında bu konuda kafası kanşık: "Eskiden, beni okuyacak insanın bana benzeyen, bana yakın olabilecek insan olması gerektiğini düşünürdüm. Zaten buradan yola çıkmıştım. Biraz da zorlayıcıdır benim üslubum; çok açıklamaz, biraz kapahdır. Bu kadar kendimi çekerek, nasıl bu kadar i nsana ulaştım bi lmiyorum. Sanınm en temel insani şey lerle uğraştığım için, herkes bir şekilde yakın hissediyorkendisine" Yarışma karikatürcüleri... Hiç şöhret merakı olmamış Selçuk Erdem'in. Karikatürde bulunduğu noktayı ise "Dünya karikatürünün geldiği noktadan başlıyorum, ustalanm ABD'lilerdi, onların getirdiği noktadan alıp devam ettiriyorum" diyetanımlıyor: "Dünya karikatüründe şöyle birproblem var. Bir, yanşma karikatürcüleri var, daha çok banş güvercini falan çizerler, bunlardan çok zevk almıyorum. Öbür taraftan çok geniş bir ağla yayılan çizerler var. Bir de benim gibi, başrolünde hayvanlann olduğu karikatürlerin çizerleri var: 'Garfield', 'Dilbert' gibi." Okuduklan karikarürlerdeki insanlar gibi konuşan gençlik, yeni karikatürlere malzeme oluyor. Mizah, okuruyla karşılıklı etkileşim halinde gelişiyor. Selçuk Erdem ise sıradan insanların kusurlarını, hayvanlarına yükleyerek suçu paylaştırıyor. Bu arada hayvanlann olumsuz özellikleriyle de dalga geçmeyi unutmuyor. Bunun en hoş örııeği ise, Leman'daki sayfasınınüst köşesindeki ' Uçamayan tek kuş' olan penguene taktığı, takma kanat. Zavallı penguenin düştüğü durumu, yazıya gerek kalmadan aktarıyor. Eğeryazı varsa, o karikatürün yarım olduğu görüşüne ise şöyle yanıt veriyor: "Yazısız karikatürlerim de var, ama illa yazısız olmalı diye bir takıntım yok; fakat olabilecek en az sözcügü kullannıaya çalışıyorum. Bir balonu da okuyucuya bırakayım o doldursun diye... Günlük hayatın içinde dolaştığım için, günlük hayatın konuşmalanrun olması gerekiyor. Hayatın içinde sessiz sinema oynamıyoruz. Hayat yazısız değıl; karikatürün de yazısız olması ge rekmiyor."^ Sahındemıha@mynet.com Selçuk Erdem 7 okurlan inekleriyle tanıyor. lann "Limon", bugünün "Leman" dergisinde ilk karikatürü yayımlanıyor, bir yıl sonra da derginin içinde çizmeye başlıyor. Ailesi, uzun bir süre hobi olarak bakıyor karikarür merakına. Hobi değil, hayatın aslı olduğu, EskişehirAnadoluLisesi'nibitirip,İstanbul Üniversitesi tşletme Bölümü'ne girmesi amagitmemesiüzerineanlaşılıyor. Erdem, halen Bilgi Üniversitesi Sinema Bölümü'nde kendi deyimiyleparttimeöğrencilik yapıyor. Takım elbise zorunluluğunun olduğu bir iş, ona göre korkunç bir hayatın habercisi: "Dıploma isteği, Türk halkının güven ve garanti duygusuyla ilişkili. Maceraya karşılar; oysa bu iş tanı macera işi..." "ineklerini" tanırsınız. Birsütürünleri firması, ayran reklamında "içmeden çalkalayın"diyerek"çalkalayan"ikiinekkullandı. Devreklampanosunabakanlarbu ineklerin kime ait olduğunu hemen anladılar: "Çok güzeldi. tmzam falan yoktu; ama herkesbiliyordu..." Erdem, reklam teklifini ise çok doğal karşılamış. Reklamda ya seks ya da mizahın kullanıldığını, okuyucu kitlesinin geniş olmasınıntercıhnedeni olduğunu söylüyor. Mızahçı kelimesini pek sevmeyen Erdem, Türkiye'deki karikatürcülüğü de şöyle değerlendiriyor: "Başka konularda ne kadar gerideysek, karikatürde de o kadar gerıdeyiz. Sıncmatü bir geyik vardır:' Abi sen bizimle takılsan acayipespribulursun' diye. Meseleöyle değil. Gördüğün, duyduğun her şey kafana yazıhyor. Sonra masana orurup, onu birtakım mizahi araçlarla ele alıyorsun. Ama farklı alanlarla ilgilenmemin faydasını görmüşümdür. Fena olmayan bir kitap okumuşumdur, sinemayla da yakından ilgileniyorum." Hayvanlan "üısanlaştırırken" hangi hayvan fırsatçı birini; hangisi enayiyi daha iyi taşır diye planlama yapmıyormuş. önce tema bulup sonra onu geliştirerek karikatürize etmenin, çizgiyi mekanikleştirip öldürebileceğinı söylüyor. "Bu bilınçaltının çok hızlı çalışmasıyla il