Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 2000. SAYI721 rekli önlemleri alabildiği, "parası olmayan çoğunluğun" ise kuşku ve gerilim içinde yaşadığı bir "korku kenti" olarak Marmara'nın dibindeki faylannkınlmasını bekliyor... Oysaki tçişleri Bakanı Sadettin Tantan'm 11 Aralık 1999 Cumartesi gecesi ll Genel Meclisi salonunda "basına kapalı" olarak yaptığı ve 1. Ordu'dan belediyelere, meslek odalanndan üniversitelere kadar hemen herkesin çağnlı olarak katıldıklan toplantıda şu görüşümüz benimsenmişti: "lstanbul'da seferberlik ilan edilmeli ve devletin tüm olanakları devreye sokularak oluşrunılacak bir Teknik Eleman Ordusu (TEO) kentteki tümyapılan birplanlama ve program içinde tarayarak, toplumdaki korkuyu ranta çeviren piyasaya karşı da sosyal devlet görevi yerine getirilmeli..." Nitekim bu görüşün "yeni bir kurumsal yapılanmayla" bir an önce yaşama geçirilmesi için de yine aynı toplantının ardından "ivedi bir yasal düzenleme raporu" istenmiş, üst üste birkaç gece uyunmadan hazırlanan taslaklar da 14 Aralık 1999 Sah günü istanbul Valiliği' ndeki toplantıda yetkililere sunulmuştu... On binlerce vatandaş binalarını denetletmek için özel firaıalann insafına terk edildi... îçişleri Bakanı Tantan'ın düzenlediği toplantılarda benimsenen "lstanbul için teknik denetim seferberliği" ve bunu yürütecek "üst kurul" önerisi hâlâ Valilikçe "inceleniyor". Hasarlı yapılar, sahiplerinin parasızlığı yüzünden yazgılanna terk edildi. ye rağmen evlerinde ve "semtlerinde" yaşamaya kararlı olan "cesur" îstanbulluların binalarını kontrol ettirmeleri durumunda da başlanna gelen felaket sanki depremden dahabetergibi. Çünkü, sadece "gözlem raporu" için ödemekzorunda kaldıklan "milyarlann" ardından, aynı raporlardaki takviye projesi önerisi ve inşaat keşfi için gerekli "diğer milyarlann" toplamı, birçok yapıda neredeyse en az "yeni bir inşaatın maliyetine" yakın. Kimi mühendisler, "hasar gören ve bağlantılan zedelenen betonarme binalann sağlamlaştırılması bile çoğu zaman olanaksızdır" sözümüze kızıyor olsalar da "PM" belgelibürolarbunuhaklıçıkartan ve binalann "y ıkımını" bile öneren teknik raporlan yüksek ücretlerkarşılığında yazıp yapı sahiplerine vermekten de vazgeçemiyorlar... Evet... lstanbul olağan koşullarla ve serbestpiyasa ilişkileriyle çözümlenemeyecek düzeyde "olağanüstü" bir açmaz içinde. Bu çaresizliği çözümsüz genelgelerle, tartışmalı PM belgeli özel ve paralı hizmetlerle ve bunları yeterli bulan gösterişli nutuklarla geçiştirmck yerine, "yetkili bir eşgüdüm kurulunun inisiyatifinde teknik denetim ve kentsel restorasyon seferberliğini" başlatmak için acaba ne bekleniyor?. .^ BAŞKENT GUNLERİ Başkent gündemine yerleşenler MÜŞERREF HEKİMOĞLU 2000 yılının ilk günlerinde ilginç konular yer alıyor başkent söyleşilerinde. Yeni yılı değişik ülkelerde karşılayanlar var. örneğin Didem ve Murat Oural, Antarktika'daki beyaz günlerigecelen anlatıyor. Büyükelçi Ferhat Ataman ve eşi Castro'nun ülkesinde geçen günlen. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve eşi de Nil Nehri'ndeki gezileri. Paris'e, Londra'ya gidenler, Abant'ta, Antalya'da göl ve deniz keyfi, dağlarda kayak keyfi yaşayanlar da var ama evinde, ekran başında dünyayı dolaşanlar, Eyfel'ın ışıklanyla gözleri parlayanlar çoğunlukta galiba. Ben de bilimin ve sanatın başansını kutladım o ışıklarda. Eyfel'in tepesine Le Monde gazetesinin yazan Eduard Sablier ile tırmandım ilk kez. Çirkin bir demır dağı, ışıkla güzelleşiyor 2000 yılında. Geçmiş yıllarda, Dedikodu Tatiı Şeydir, Olaylar ve Insanlar, daha başka başlıklı köşelerim vardı. Yeni Sabah, Akşam ve uncü gazetelerinde. Yılbaşı partileri, yılın en çok konuşulan kışileri, yılın en şık kadını, en güzel partisi, en çok konuşulan aşk öyküsü yer alırdı o köşelerde. Attan Erbulak'ın, Oguz Aral'ın ince zarif çizgileri de bir başka tat verirdi o yazılara. O tür yazılar hâlâ var, ama niteliği de, niceliği de hayli değişerek. Başkent söyleşilerinde de yılın en şıklan, en güzelleri değil söylemleri ve eylemleriyle öne çıkan kişiler geliyor gündeme. örneğin Melda Keskin, Greenpeace'in Türkiye Temsilcisı CNN Türk'ün nükleer santrallar ile ilgili toplantısının tek kadını, sesinı güzel duyurdu. Santrala tepki gösteren milyonlann sözcüsü, çevrenin, doğanın savunucusu oldu, güzel yeşerdi Prof. llhan Tekeli ve Prof. Talat Halman. ekranda. Mehmet Ali Birand'ın yönettiği programı hâiâ konuşuyor başkentliler. Başbakan EcevH içine sindirecek mi, diye merak ediyor. Gündemdekı başka bir kadın Gülsün Bilgehan başkent söyleşilerinde. Bilkent Ünıversıtesi'nde sınavlar, evde çocuklar ama ekranlarda güzel boy veriyor. Görüşleri, yorumlanyla yeni açılar getiriyor izleyenlere. ETV'de Bülent Erandaç'ın yönettiği Ankara Kalesı programını da büyük ilgiyle izledi başkentliler. CHP'ye dönük eleştirilerinl, önerilerini, geleceğe bakışını, umudunu açık seçik belirten yeni bir partili ile, parti ve devlet yaşamında deneyll, birikimli 'ki tiyatrocu: Olcay Poyraz ve Gülgiin Kutlu. bir CHP'linin buluşması bu. Uyansı da var, duyarısı da. Avrupa Birliği'yle ilgili görüşler, kuşkular aynca ilginç bence. Bir zenginleştirenlerden biri başkentimizde. İyi de Cumhurbaşkanlıgı sorunu. Annesi ki doğdun şarkısını söylerken iyi ki dost Inönü'nün kızı. Inönü Vakfı'nın itici gücü, olduk dizesini de ekledık o akşam. Tüm babası Metin Toker, kaç yılın gazetecisi, dostlara seslendik o şarkıyla. Kimi artık siyasal sahnenin yakın tanığı, uzun yıllara dünyamızda değil, kimi hasta, kimi uzakta karşın eskimeyen bir kalem ama Gülsün ama hepsi yanımızda. Başkentin Bilgehan onlardan ayn bir olay. Ülkemızi yapısında, dokusunda hep birlikte varız. 21. yüzyıla taşıyacak kadınlan simgeliyor. Yıllar geçer siyasal sahne değışir, protokol Umuda yolculuk da bu nedenle, diyor hisseleri yeniden düzenlenir ama başkent başkentliler. gerçeğini o doku oluşturur bence. O O program doğrultusunda dokuda yer alan kişilerden biri Metin And cumhurbaşkanlıgı sorunu da gündemde hiç kuşkusuz. Yeni binyılı da yeni bir kaç gündür. Başbakan Ecevit'in kitapla selamlıyor. Kırk günkırk gece Demirel'den yana davranışını açıklamasını Osmanlı düğünleri, şenlikleri, esnaf da ilginç buluyor, Anayasa'da tek kişilik alayları. Çok renkli, çoksesli bir kitap, değişikliği nasıl içine sindirdiğini merak güzel resimlerle bir düğün şenliği ediyor. Çankaya görüşmesi zamanlama gerçekten. Metin And başkentin açısından da ilginç yorumlara uğruyor. gündeminde her zaman. Talat Halman, Başbakanın CHP'Iİ Karayalçın'ın önerisini flhan Tekeli ve Halil Inalcık'ı da gündemi içine sindiremediği söylenıyor. Ancak renklendiren, boyutlandıran kişiler diye Erdal Bey'in adaylığına çok sıcak bakanlar tanımlıyor başkentliler. Kürsülerde, da var. Her çevreden insanlar, özellikle ekranlarda, açık oturumlarda ya da dost değişim ve dönüşüm isteyen genç söyleşilerinde. Postmodern kişiler, non kuşaklar. Gündemdekı kadınlardan biri de figüratif çizgiler arasında figüratif ekrandaki kadınlardan biri başkent kişiliklerini sergiliyorlar. Elbet mutlu bir söyleşilerinde. Banu Güven. Kısa sürede olay. Böyle kişiler de var başkentimizde.^ iyi bir yol aldığı söyleniyor. NTV ailesiyle güzel bütünleştiği belirtiliyor. Sade kişiliğiyle ılgi topluyor, ilginç sorulaıia derinleştiriyor konuları. Çarpıcı olmaktan kaçınıyor, öne çıkmıyor, konumunu güzel koruyor. Yaklaşık yanm yüzyıl New York'ta yaşayan sevgili arkadaşım Nilüfer Reddy, 20. yüzyılın üç çeyreğinı aşkın bir süreyi yaşamanın mutluluğuyla sesleniyor bana. O mutluluğu Jale EralpLale Kura kardeşler ve Gülmen Oztrak'la paylaştım geçen hafta. Jale Eralp Ankara'ya geldi, doğum gününü birlikte kutladık Gülmen Öztrak'ın evinde. Lale Kura'nın elleriyle tatlanan bir pastada parladı mumlar. Üçü de başkent kızı, güzel öyküleri var, mutlu ve mutsuz olaylan birlikte yaşamış, başkentin güzeliiğine, yaşam biçimine katkıda bulunmuşlar. Çay sofrasında Büyükelçi Haluk Kura da var. Çoktan emekli ama her zaman gündemde. Inönü belgesellerındeki Arap harfle yazılmış belli mektuplan o okuyor, o dönüştürüyor Latin harflerine. Pembe Köşk'ün çok eski dostlanndan biri. Dostluğu güzelleştiren, Geceleri uyumayanlar... Mimar ve Mühendis Odalan' nca hazırlanan bu taslaklann ortak yanları ise yine Istanbul için ilgili tüm kurumlan koordine edebilecek özel yetkilere sahip bir "Depreme Hazırhk Üst Kurulu" (ya da konseyi) oluşturmak ve "bina kontrolünden hasar onanmına kadar gerekli tüm hizmetlerin de bu kurulun planlaması ve dcnetimi altında hızla yerine getirilmesini sağlamak" şeklindeydi. Bu yaygın ve güvenilir kamu hizmetinin "parasal kaynağı" için de sadece deprem ve afet fonlannın değil, bir "dünya mirası" olarak Istanbul'u yıkımdan kurtarmaya dönük "uluslararası" yardım ve kredi fonlannın da devreye sokulması için "hükümetin özel çabalar göstermesi" aynı raporlann yine ortak önerileri arasındaydı... Işte bu ivedi ve yaşamsal hazırlıklann Istanbul Valiliği'nde hâlâ "incelemekte" olmasından ötürü binalarını denetletmek için özel firmalann, üniversitelerin ve vakıflann istedikleri "binlerce dolan" bulamayan ve hiçbir zaman da bulamayacak olan onbinlerce vatandaş 2000 yılını "geceleri uyumadan" yaşamaya başladılar. Binlerce kişi de ya lstanbul içinde sağlam zeminli semtlere taşınıyor ya da kenti tümüyle terk ederek "20. yüzyılın son göçmenlerini" oluşturuyorlar. Böylesi bir "sahipsiz ortam" içinde her şe Hasarlıyapıların sahipleri, Istanbul'un son göçmenleri olarak semt değiştiriyor.