Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TERORUN DERSINI VERIYORDU... Ankara Üniversıtesi lletışım Fakültesi'nde Siyaset Bilimi dersine gıren öğrencıleri sevgıli hocalan Ahmet Taner Kışlalı'dan neler öğreniyorlardı? "Her sıyasal sıstem, aynı zamanda çatışmayı ve uzlaşmayı ıçerır. Açık ya da kapalı, yumuşak ya da sert, çatışmanın olmadığı yerde uzlaşmadan söz edilemez. Her uzlaşma mutlaka bir çatışmanın ürünü olduğu gibi; her çatışma da, çok katı ve acımasız bir görünüm altında olsa bile, mutlaka gelecekteki uzlaşmanın tohumlannı taşır. En katı baskı rejimleri bile, belirli bir "enaz" (asgan) düzeyde uzlaşmaya dayanırlar. Toplumsal güçler arasında hiçbir uzlaşmanın olmadığı yerde, siyasal sistem de olmaz." Ahmet Taner Kışlalı'nın öğrencilerine ithaf ettlği Siyasal Sistemler Kitabı'nın (Imge Kitabevi, 1998) önsözünde bu satırlar yer alıyor. Siyasal çatışmanın incelendiği ilk bölümde siyasal çatışmada kullanılan araçları şiddete dayalı olanlar ve olmayanlar biçiminde ikiye ayıran Kışlalı şöyle diyor. "Siyasal çatışmada amacına ulaşmak için yumruktan, sopadan başlayarak en gelişmiş silahları ve en gelışmiş şıddet yöntemlerini kullanmaya insanlann niçin başvurduklarını incelemek ne kadar ilginçse, şiddet yolunun sonuçlarına eğilmek de o ölçüde önemlidir." Terörizmin sosyolojlsi başlıklı bölümde ise şunlan anlatıyordu: Latince kökenli "terör" sözcüğü, "büyük korku" ya da "korkudan titreme" anlamını taşır. Terörizm ise, "siyasal şiddet" ve "yıldıncılık" anlamında kullanılır. Toplumunve dolayısıyla toplumu yönetenlerin direncini kırmak için "ortak korku yaratmak", daha doğrusu, "dehşet salmak" amacına yöneliktir. Terörizm, "zayıf" olanın seçtiği birtür "siyasal şiddet" biçimidir. Teröristzayıf olduğu içinkendini gizler. Beklenmeyen bir anda ve beklenmeyen bir yerde "vurup kaçmaya" çalışır. Çünkü devletin güvenlik güçleri, sayıca ve silahça kendisinden üstündür. "Adi şiddet" te, amaç bir varlığa zarar vermek ya da onu yok etmektir. Oysa terörist için, şiddet bir amaç değil "araç"tır. örneğin sıradan bir katil, bir insanı "ölmesinı istediği için" öldürür. Terörist ıçınse, önemli olan o insan ya da insanlar değil, onları öldürdüğü zaman toplumda yaratacağı etkidir. Bir trene bomba' koyduğunda, trende kimlerin olduğu, ölecek olanların kımlığı "doğrudan" bir önem taşımaz. Bu nedenledir ki; şiddetsız terör olmaz, ama her şiddet de terör değlidir. Atilla Yayla'nın da altını çizdiği gibi; "terör eylemlerinde, psikolojik sonuçlar fiziksel hedeflerden çok daha önemlidir." Terörizm "hesaplı" bir şiddettir. Amacı olabildlğince çok insan öldürmek değil, kitlelerin "eylemlerinden etkilenmesini" sağlamaktır. Kitlelerin "dehşete" sürdürebilmesi, öncelikle iç ve dış desteklere bağlıdır. Içte belirii bir toplumsal destek "önkoşul"dur. O devletin zayıflamasını ısteyen dış güçlerin desteği ise, olayın boyutlarının belirlenmesinde rol oynar. Eğer dış destek komşu devletlerden geliyorsa, ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir destek, terör örgütüne sığınma kolaylığı ve dolayısıyla daha geniş hareket serbestliği sağlar. (...) Terörizme karşı ne yapmalı? Terörizme karşı verilen savaşımda öncelikle gözönüne alınması gereken üç temel noktadan sözedilebilir: 1) Tek başına sılahlı savaşım hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi, terörün silahsız çözümü de yoktur. (Bir uzmanın deyimiyle, "Hiçbir ödün teröristi tatmin etmez!" 2) Gerçek dünya ile "teröristin dünyası" arasında büyük fark vardtr. Teröristin inançlan ile gerçek olaylar ve olgular ansındaki "çelişkiler" somutlaştıkça, teröristin direnci azalır. 3) Terör grubunun ınançlannı değıştırmeye çalışmak yanlıştır. Ancak tek tek teröristler üzerinde etkili olunabilir. Bir bütün olarak grubun değişebilmesi çok zordur. Teröristin istemlerini kabul etmek, "şantaja boyun eğmek anlamına gelir. Ve yeni terörist eylemleri özendirmekten başka bir ise yaramaz. Ama silah ve şiddet karşısında toplumun boyun eğdiğını göstermek ne kadar yanlış ise; terörü yaratan ortamın değışmesi için gerekli "demokratik" adımlan atmaktan kaçınmak da, o ölçüde hatalıdır. kapılmasını, bir umutsuzluk içinde "teröristin ısteklerine boyun eğilmesi"nden başka çare olmadığını düşünmesini sağlamaktır. (...) Çağdaş anlamı ile terörizmin kurucusunun Hasan Sabbah olduğu söylenebilir. Selçuklu döneminde terörü "sistemli bir araç" haline getiren Hasan Sabbah (10491134), Batınî tarikatının kurucusuydu. Korkunun düşünce ve mantık süreçlerini bozarak insanlan süruleştireceğini anlamıştı (..) Amacı, devleti halkın gözünde "zalim" konumuna iterek kendi yaptıklannı yasallaştırmaktı. En değerii vezirlen öldürtüyor ve böylece, devletin kendi kendisini bile koruyamadığını halka göstermeye çalışıyordu. Günümüzden yaklaşık 9 yuzyıl önceki terörizmin ilke ve yöntemlerıyle çağdaş terörizm arasındaki benzertıkler çarpıcıdır. Devletin de "terörü bastırmak" amacıyla zaman zaman benzer yöntemler kullandığını ve buna "devlet terörü" denıldiğını bılıyoruz. özellikle demokratik olmayan siyasal sistemlerde daha yaygın olarak bu uygulamaya rastlamakla birlikte; "terörizm" denince asıl akla gelen, devlet ve sivil halka karşı kullanılan "sistemli şıddef'tır. (...) Hangi türden olursa olsun, terör örgütünün variığını Resmi ya da özel kitle iletişim araçlannın terörizmle ilgili tutumu da, teröre karşı savaşımda önem taşır. Haberier doğrulara dayanmalı, ama şiddet eylemleri teröristlerin bir "başansı" ya da toplum açısından "panik" havasında sunulmaktan kaçınılmalıdır. Terörü en çok özendirecek anlatım biçimi ise, terörizmin bir "savaş" olarak nitelendirilmesidir. Böyle bir nitelendirme, teröristin kendisine ve "dava"sına olan saygısını arttıracaktır. Terönstin dırenme gücünü kıran iki temel etken vardır: Temel inançlanna yönelik kuşkular duymaya başlaması ve silahlı savaşımın başansızlığa "mahkum" olduğu bilincine vannası... Terörizmle ilgili haber ve yorumlar şu üç noktayı vurguladığı ölçüdebu amaca yönelik olaraketkili oluriar: 1) Terörizm "masum kurbanlar"a zarar verir; 2)Terörizmle hedeflenen amaca vanlamaz; 3) Banşçı yollar, siyasal amaçlara ulaşmada daha etkili ve saygındır. Son olarak şunu söyleyebılıriz. Terönzm, giderek toplumdakı "demokratik iletişim kanallan"nı tıkar ve bir kutuplaşmaya neden olur. Mantığın değil duygulann öne çıktığı böyle bir ortamda, geniş kitleler genellikle devletin yanında yer alır ve "en sert önlemler"in destekçisi kesiliıier. Bu koşullarözellikle demokrasi deneyimi az olan toplumlarda "baskı rejimleri"nin oluşumuna çok elverişlidir. Kızı Altınay 7a... Yakdan A tatürk Kültiir Merkezi 'nin yeniden açılı$ını Kışlalı yapmujtt. Solundaki Nilgün Kışlalu