Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25EYLÜL1994.SAYI444 altında devam etti. Panço iki çantayı koruyamadığı gibi işlevini de yerine getircmiyor. Sırılsıklam olduk. Sonunda akşama doğru Yaylalar Köyü'ne inmeyi başardık. Çadır kurmaktan vazgeçip pansiyona yerleştik.Çoktemizveşirinbiryer. Pansiyonun sahibi lsmail hemen sobayı yaktı. Ağustosun ortasında soba yakıyoruz. Ne de olsa 2 bin 100 metredeyız. Bu arada bir turist grubunu gezdıren Türk rehberle bıraz tartıştık. Gazetelerde bölgeyi tanıtan yazıların çıkmasına karşı. Bu yazılar nedeniyle uyanan yöre halkının hemcn yol istedığini, yınc bu yazılar nedeniyle bilinmeyen bölgelerin de tanındığını ve msanların da hemen buralara gelcrek doğayı kirlettığini, sonuçta bu tür yazıların doğaya zarar verdiğini düşünüyor. Düşüncelerini pek samimi bulduğumu söyleyemem. Kendisi Ayderli. Ayder'de bir pansiyon ışletiyor. Doğaseverler, Ayder'in bozulmaması gerektiğini yıllardır bas bas bağinrken Ayderlinın yavrusuna kiraz yedirmek için kıraz ağaçlarını nasıl kırdıgını anlatıyor. Gülüyoruz. Yavrusu dallara yetişemediği için dalları kınp indiriyor. Ne de olsa Karadeniz'in ayısı. yavrusunu omuzuna alacak değil ya. "Bir şey değil de, bu sene kiraz yiyemeyeceğiz" diyor muhtar. 15.08.1994 (Maaşgünü) Muhtardan bu giinün maaş, günü olduğunu öğrendik. lyi de oldu paramızbitmeküzere. 16.08.1994 Salı Dün gece saat 21.00 civannda köyün kiraza endeksli ayısıy la karşılaştık. Mustafa feneri unuttuğu için karanlıktadönüyoruz. Kırazlığayaklaşırken biri oldukça ıri biri de' daha küçük iki siyah gölge gördük. Bir ağacın icabına bakıyorlardı. Bizi farkedince çaktırmadan iri bir kayanın arkasına saklandılar. Biz de "Gör1 medim, duymadım* numarasına yattık. Büyüklükbizdekalsın. 17.08.1994 Çarşamba Bugün davalı yayla tarafında çalıştık Yayla isminden de anlaşılacağı gibi uzun yıllar Hodüçurlular'la Çamlıhemşı'nin bazı köyleri arasında, yaylaya gelme hakkı yüzünden büyük kavgalara neden olmuş. Şimdi her iki taraf da kullanıyor yaylayı. Yaylada Murat Karayalçın'ın yegeni Rıfat'la karşılaştık. Akşam yemeğimizi birlikte yedik. Böyle giderse koyun yoğurdu yeme komasına gıreceğiz. 21.08.1994 Uzun ve yorucu bir çalışma bıtmek iizerc. Kavran tarafını da çalışmamız gerekiyordu ama ekonomik sorunlar yüzünden başka bir sefere kaldı. Yanndönüyoruz. Eşyalanmız Yusufeli'nde olduğu için oraya dönmek zorundayız. Oysa lspir daha yakın. Taksi birmilyon ıstediği için lspir Yusufeli yol aynmına kadar inıp oradan Yusufeli'ne gıdecek bir araç bekleyeceğiz. 22.08.1994 Saat 12:05 tam üç saattir geçecek bir araba beklıyoruz. Mustafa biraz sinirli. Yanımıza gelip sohbet eden orman işçilerine biraz ters davrandı. Şu anda da yiyecek meyve ve su anyor. Çantamda yiyecek ve su var ama ycmek için birkaç saat daha bekleyebiliriz. Saatler geçtikçe gerginlik ister istemez artıyor. Ne de olsa Doğu Anadolu'da otostop deniyoruz. Olamaz, bir minibüs gelıyor. Saat 16:50. Hopadayız. Saat tam 12:l5'te ilk araba geçti el kaldırdık. Bir an tereddüt ettiler ama sırt çantalarımızı görünce durdular. Minibüsün arkası karavan. Düzenlemek ıçin beş dakika uğraştıktan sonra arabayabindik. Yusufeli'ndendiğereşyalanmızı da aldıktan sonra hopaya kadar çok zevkli biryolculuk yaptık. Berti çok iyi Türkçe biliyor. Yaklaşık lOyıldırsüreklıTürkıye'yegeli f^ s n lerne yapıyordiye düşünurdüm hep. Turist gezdiriyorlarmış.. 13.08.1994 (Birşeytesi) Yağan şiddetli yağmurlar ardından heyelanı getirdi ve tam üç gün Yaylalar Köyü'nde mahsür kaldık. Yol açıldıktan sonra Yusufeli 'ne geçip gerekli alışverişi yaptık ve kiraladığımızbirarabaylalspır'inHodüçur (Yeni adı Sırakonak) köyüne doğru yola çıktık. Bizi orada da heyelankarşıladı. Buseferdeköyüngirişi kapalıydı. Köye kadar yürüdük. Eşyalann bir kısmını Yusufeli'nde bıraktığımız için rahatız. Şu anda çadırımızda Mustafa'yla birlikte rnıihtarı defıne arayıcısı olmadığımıza ikna etmemizin keyfıyle çayımızı yudumluyoruz. Köy eski bir Ermeni yerleşim merkezi olduğu için buraya gelen her yabancının defıne aramaya geldiğini düşünüyorlar. Muhtar Mustafa Akıncı'yla konuşup kimlerin defıne aramaya gcldiklerini öğrendikten sonra böyle düşünmekte son derece haklı olduklanna karar verdik. Muhtar, sohbet sırasında artık köyün ayısı oldu dedikleri birayı Yağmur bulutlan ve dolular Kaçkarlar 'a tzolfie olmaktan vazgeçince... çok seviyorum" diyor. Eşi de yurdumuzda Ağn veCilodışındaönemlı zirvelenn tümüne tıtmanmış. Ben de ona, yasak kalktığında birlikte Ağn çekti. Berti çay içmeye gitmeden önce şortunun üstüne pantolon giydı. Ben bunun gereksız olduğunu, insanlann bu tür şeylere alışkın olduklannı söyledim. "Benim bu insanlann gelenek ve görenekleriae taygılı olmam gereldr" dedi. Fotoğraflar: YILDIRIM GÜNGÖR 24.08.1994 Dağda geçen yirmibeş günden sonra kente uyum göstermek biraz zor olacak gibi. Aklım hala Deniz Gölü'nde, Yaylalar Köyü'nde, Hodüçur'da. Ama bu düşten çabuk uyandım. Esenler'den eve kadar soğuk bir duş özlemiyle geldim, çantalan bıraktım ve hemen banyoya girdim. Tısss. Düş sona erdi. Artık Istanbul'dayım. ^ yormuş. "Türkiye'yi ve Türklerl Aklıma Yaylalar Köyü'nde üstünde sadece dar bir taytla çıplak dolaşan erkek Türk turist (!) geldi. Acı acı gülümsedim. Hopa'da bizi terminale kadar bıraktılar. Aynlırken bize yaptıklan yardımın çok makbule geçtiğini bu kadar çok taşı ve eşyayı taşımalarının büyük bir yardımseverlik örneği olduğunu söyledim ve teşekkür ettim. Berti hemen tepkı gösterdi "Olur mu öyle şey, tüm dfiaya dağcıları dotttur."