Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K A D I IM den, dokunulmaz kişiler ve düşünceler yaratılmasından, eleştirinın banşçılığm vatan hainliği sayılmasından daha çok korkanm. Bugünlerde, başörtüsünden ve Refah'tan çok daha fazla bu tehlikelerden korkuyorum. Ve beni asıl ne korkutuyor biliyor musunuz? Dünyada ve Türkiye'de güç odaklarının ellerinde bulunan kitle haberleşme araçlarının, (şimdi medya deniyor) yeni bir tann gibi kitlelerin bilincini dilediklerince biçimlendirip saptırmalarından; insanlan, kendileri özgür düşünce üretemeyen, düzenin uyumlu parçası robotlar haline getirmelerinden korkuyorum. özetle, başımın üstünün örtülmesinden çok, kafamın içinin, düşüncelerimin örtülmesi korkutuyor beni. Başörtüsü bir simge de olsa sık sık geliyor gündeme. Buradan kadınların özel Refah korkusuna geçebiliriz galiba. •• Evet, başörtüsü gerçekten de kadınların korkularının bir simgesi. Tabii başını örtmeyen kadınların... Hepimizin, Refah'tan en çok korkan kadının bile başını örttüğü zamanlarolur. Rüzgarda, sıcakta hep örteriz. Ama müslümanlıkta başörtüsü örtünme bir simge. Peşinden kadını ikinci sınıf sayart, onu toplum hayatında soyutlayan, erkeğe bütünüyle tabi kılan bir anlayışı getiriyor. Islamiyet, bir yandan reform geçirmemiş bir din, aynı zamanda da bir siyasal düzen olduğu için, kadına bakışı hem geri hem de baskıcıdır. Örtünme zorunluluğu, ister lslamî düzenin yasalarının, isterse cemaat baskısının sonucu olsun, kadının özgürlüğüne, haklarına, kişiliğine bir saldırıdır; tıpkı hiçbir zorlama olmaksızın, kendi iradesiyle örtünmek isteyen kişinin örtünmesinin engellenmesi gibi... Benim için sorununözü hep aynı: zorlama varsa; nereden, hangi güç odağından gelirse gelsin kötüdür. Amaç ne olursa olsun baskmın, zorun, hoşgörüsüzlüğün haklısı olmaz. Kul ile Allah arasındaki bir iş, bir inanç sistemi olmanın çok ötesinde, bir toplumsal ve siyasal düzen olan lslamlıkta, hele de iktidara talip veya iktıdardaki Islamda, zorlama mutlaka vardır. Bu yüzden kadınların çoğunda gözlenen "Refah korkusu"nu anlayabiliyorum. Din, özellikle de Islamiyet erkek egemenliğinin en yoğun olduğu toplumsal kurumdur. Kadın gündelik hayatında, yaşamının her anında dinsel bağnazlığın ve baskının etkilerini erkeğe oranla çok daha vurgulu hissedecektir. Son günlerde Refah Partili milletvekillerinin Atatürk'e dil uzattığı gerekçesiyle başlayan protesto hareketlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? •ı İlk sorunuza cevap verirken Refah korkusunun ne zamandan beri tırmandığını düşünmek gerektiğinden söz etmiştim. D E R G İ 1 3 M A R T 1 9 9 4 S A Y I 4 1 6 Kafamızın içi ö içi örtünmesin! O ya Baydar, yerel seçimler öncesi kadınlan tedirgin eden Refah Partisı korkusuna ilişkin olarak DERGİ'ninsorularınıyanıtladı. Son günlerde bir Refah Partisi korkusundan söz ediliyor. Özellikle kadınların, olası bir Refah iktidarından daha fazla ürktükleri gözleniyor. Siz ne düşüniiyorsunuz? •• Toplumda bir süredir bir Refah Partisi tedirginliği olduğu tespitine katılıyorum. Bu tedirginliğin, son günlerde korkuya, hatta giderek paniğe dönüştüğünü de gözlüyorum.. Bence, konuyu serinkanh tartışabilmek için sormamız gereken ilk soru, bu korkunun kimlerde, toplumun hangi kesimlerinde olduğu; ikincisi de ne zamandan beri, hangi olaylara bağlı olarak tırmandığı. Seçimler öncesindeki kamuoyu yoklamalarının sonuçları, korkunun toplumun tümünü kapsamadığını, aksine yüzde 20, yüzde 25 oranına varan bir seçmen kitlesinin Refah Partisi'ni iktidara taşımak istediğini gösteriyor. Refah Partisi'ne, yani yeryerradikal sayılabilecek bir lslamî harekete yönelen kitlelerin bu eğilimlerınin nedenleri bambaşka bir tartışma konusu. Sıkcana söylendiği gibi, Refah'ın bu yükselişinin içinde yaşanan haksız, baskıcı, insanın kimliğini törpüleyici, değertanımaz, maddî zenginliklerin esiri ve geniş kitleleri sefalete ve çürümeye iten bozuk düzene bir tepki olduğu görüşüne katılıyorum. Din zaten her zaman, bu dünyanın mutsuzluklarına acılarına karşı bir sığınak değil midir? Türkiye'de Refah'tan korkanlar olduğu gibi, korkmak şöyle dursun Refah iktidarını özleyen hiçbir yabana atılmayacak bir kitle olduğunu kabul etmemiz lazım. Öte yandan olup bitenleri biraz kuşkulu, tedirgin, biraz da ilgisiz izleyen çoğunluğu bir yana bırakacak olursak, Refah Partisi'nın temsil ettiğı dine dayalı miislüman devlet modelinden ve dinsel bağnazhktan dehşete kapılan bir başka toplum kesimi daha var ki, şu sırada devlet desteğini de tümüyle arkasına aldığı için, en çok sesi çıkan kesim bu. Kim bu kesim? Kadınlar diyorduk... •• Kadınlar çok genel bir kavram. Kendilerini Batıcı, laik, Atatürkçü, vb. tanımlayan kesim ve bu kesimin kadınlan korkuyorlar Refah'tan. Yaşam, düşünce, davranış biçimleriyle geniş bir Batıcı kesim var Türkiye'de. Kendimi de bunlara dahil ediyorum, çoğu zaman onlar gıbı düşünmesem de... lyi veya kötü diye değer yargısı vermiyorum; bundan bilerek kaçınıyorum; böyle bir hak da görmüyorum kendimde. Ama şunu açıkça görüyorum ki, "Ben her türlü hoşgörüsüzlükten ve her türlü baskıdan korkuyorum. Başımın üstünün örtülmesinden çok, kafamın içinin, düşüncelerimin örtülmesi korkutuyor beni. Kafamın üstünü kapamaya zorlanmam çok onur kırıcı. " Refah'ın temsil ettiği ıdeolojinin iktidar olması halinde hem yaşam biçimimizi hem de kimliğımizi bastırmak, saklamak, değiştirmek zorlamasıyla karşı karşıya kalacağız. Işte ürküten bu. Ancak bu genel korku, bugün Refah'ın karşısında yer alan. kitlenin homojen olduğu anlamına gelmiyor. Bu kesimde batıya dönük ve batıcı büyük burjuvazi ve eklentileri de var; Atatürkçü öğretmen, genç üniversiteli, geleneksel sol partilere yatkın aydınlarda var. Hatta Kemalist ideolojiye, resmi devlet ideolojisine eleştiri getiren aydınların pek büyük çoğunluğu da aslında bu kanatta yeralıyor ve korkuyor. Nasıl bir korku bu? Siz de korkuyor musunuz gerçekten? •• tşin bu noktasında lslami hareketin, onun temsücilerinden biri olan Refah' ın yükselişi karşısında duyulan korkunun türü, yani korkulanın aslında ne olduğu sorusu geliyor gündeme. Ve sanırım tam da bu noktada farklılık başlıyor. lnsanlar bütün dinlerin, özellikle de Müslümanlığın ayrılmaz parçası olan bağnazlıktan ve kendilerine farklı bir yaşam biçiminin empoze edilmesinden korkuyorlar. Bana göre de haklı bir korku. Ama ben asıl başka bir şeyden korkuyorum. Hatta diyebilirim ki Refah Partisi karşısında duyduğum tedirginlik asıl korktuğum şeyin yanında hıçkalıyor. Ben her türlü hoşgörüsüzlükten ve her türlü baskıdan korkuyorum. Başımı örtmek, yani kafamın üstünü kapamaya zorlanmam çok onur kırıcı, çok kötü bir ^ey. Pekı kafamın içinin, özgürce düşüncemin engellenmesi daha mı az ürkütücü? Ne yazık ki başörtüsüne karşı bu kadar hassas olan kimileri Türkiye'de düşüncelerin engellenmesi, kafalann içinin kara örtülerle örtülmesi karşısında suskun ve ilgisiz kalabiliyorlar. Evet, başörtüsü bir zorlama olursa bundan korkarım, ama faşizmden, demokrasinin tahrip edilmesin "örtünma zorunluluğu, kadının öiflürlüöüne, klf illğln* bir saldırıdır... 8 C U M H U H I Y E T