Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nağı. Çünkü O, kendi yaşıtlannın ve kendini yaratan zengin kültürün ürünü olan Reşadiyeli eski dostlarının hemen tümünü, şu yakın yıllarda yitirmiş bile. Ve Datça gibi tarihsel bir yörede, "tarihi bina" olarak nercdeyse tümüyle unutulmuş; arayanı, soranı da giderek azalınca, yalnızlığın dayanılmaz çöküşüne çoktan girivermiş... Reşadlye'nln"r«şataltım"... Aslında bugünkü Datça olarak anılan yerleşme, yine bugünkü Reşadiye mahallesinin bir zamanlar sadece iskelesiydi. Reşadiye ise antik çağlarda Dadya denilen ve Yanmada'nın doğusundan şimdiki Datça'ya kadar olan bölümü içine alan bölgenin, o çağlardan beri merkeziydi. Dadya, zaman içinde Datça oldu. Osmanlı döneminde Menteşe Sancağı'na bağlı bir kaza olarak yükseldi. Sultan Reşat devrindc yanmadanın adı "Reşadiye" olunca, aynı isim bu kasabaya da verildi. 1928'de Muğla'ya bağb ilçeler arasına girdi. 1947'de de ilçe merkezi Reşadiye'nin iskelesine taşınınca, hem Datça eski adına yenı mekânında bir kez daha kavuştu hem de Reşadiye, bin yıllık geçmişiyle, ayn ve özgün bir mahalle oldu... Mehmet Ali Ağa Konağı, işte bu bin yıllık geçmişın zengin kültür birikiminden süzülerek gelen, son 200 yılın tüm izlerini üzerinde taşıyan, tarihsel özelliği yanında anıtsal değeri de ölçülemeyecek düzeyde, benzersiz bir "reşat altınıM gıbi Reşadiye'de duruyQr. Duruyor, ama artık başka yaşıtı ve "eşiri" kalmadığından, "durayım mı, durmayayım mı?" diyc de sürekli iç ge Ahaap dlkm* baflıklanndakl pastal sU«l«m«tor v* Uvan (solda)... M«hm*t All Afta Konaftı'nın 2OO yıllık Bos Odası (uğda)... çiriyor, yüreği karanyor... Konağın şimdiki sahibi tsmet Karaca, "dcde yadigâruu" çoktan satılığa çıkartmış. "Eski eser olduğundan hem çok değerli hem de hiç talibi yok" dıyor ve anlatmaya başlıyor: M Konağa adını veren Mehmet Ali Ağa bu yüzyılın başında ölmüş. Onun, "kolağası" olan büyükbabası bu binayı yaptırmış. Baş odasına girilen kapının üzerindeki tarihe bakdırsa 1790'larda inşa cdilmi}. III. Selim döneminc rastlıyor ve o dönemdeki İstanbul evlerinde göriinen süslemclcr burada da var. Şu gördiiğiinüz tavanlar, duvar süslcmeleri ve resiınler o yddan kalma. Sökscm, antika değeri milyar tutar. Ama o zaman konak da konaklıktan çıkar..." Mehmet Ali Ağa KonağYnı yıllardır "üç vefah kadın" yaşatıyor. Ismet Karaca'nın annesı Vasfiye Hanım ve kızları Saliha Kırmızı ıle Firdevs Uysal kajdeşler. Üçü de koca konağın değişik odalannı üleşmişler, orada yaşıyorlar. Yine üçü de ilerlemiş yaşlanna karşın, konağın taşlannı, ahşaplannı, her yerini sürekli tertemiz tutup ona bakıyorlar. tkiyüz yıllık yapı, hem onlara "dede evinde yaşamanın" tanımlanamaz gururunu veriyorhem de onlar sayesinde, "belkj 21. Yfizyırı da görfirflm" diye umutlamp, direnişini sürdürüyor... Ne var ki Datça'nın imar planında, bu umudu güçlendirecek, "direnişe destek verecek" önlemler ise hiç yer almıyor. Tam tersine, konağın **yeni yapıİaşmayla daha da kuşatılması ve boğulması n için planda ne gerekiyorsa yapılmış. Çevredeki imar koşullannın Mehmet Ali Ağa Konağı'nı yaratan kültürle taban tabana çelişen binalar yaratması bir yana, doğrudan, konağın "tarihsel bahçesine" bile imar izni verilmiş. tsmet Bey'e göre geniş bahçenin yapılaşmaya açılması, Konağın satılması için büyük bir şans. Ama açıkça görülüyor ki böyle bir imar karan, konağın yakında tümüyle yok olması için de en güçlü "beton saldırıyı" başlatabılecek... Bilmem, Datça'da da "üs kunıp", korumaalık yapan Çevre Bakanlığına bağlı ö z e l Çevre Koruma Bölgesi yetkılıleri, imar planlanndakı bu akıl almaz "tuzaklan" etkısız kılabilmek ıçın acaba çaba gösteriyorlar mı?.. Yaşlı konağı köşe bucak gezip doyasıya inceledikten ve "belgeledikten" sonra gün batmadan dış fotoğraflannı bir kere daha çekebilmek için sokağa çıkıyoruz. Gözüm, vizördeki muhteşem görüntüde takılıp kalıyor. "Dayan, Reşadiye'nin yalnız kahramanT diyorum; "dayan ki, 21. Yüzyıl'da da yine zaten sen en güzel kalacaksın..." Bu akıl almaz duyarsız ve "kültursüz" yapılaşma çılgınhğı böyle sürüp giderse?.. A Rvsadlya'd* duvarlara naksadllan Istanbul özkfinl. CUMHURİYET DEH• I 21 ŞUBAT 1993 SAYI I I I