Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAYVANLAR NE ANLAR Kİ! laç kullanmayı bir lek biz insanlann hildiğini sanıyoruz değil mi? Bu doğal olarak her /amanki kendini bcğenmişliğimizden kaynaklanıyor. Kaç tanc köpeği başı ağndığı için aspirin alırkcn gördiik ki. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da ycnidcn düşünmemiz gerekiyor. Çünkü hayvanlann büyük bir kısmı, hastalıklanmn ne olduğunu bilmekle kalmıyor, aynı zamanda tetiavisini de yapıyor. Hatta biz insanlann, hayvanlardan öğrendiği ilaçlar bile var. Tanzanya'da Mahale Ulusill Parkı'ndaki şempanzelerin ishal, halsizlik vc* idrarlarının koyu çıkması gibi bir hastalıklan olduğunda bakıcılar, bu şempanzelerin Vernonia amygdalina adındaki bir bitkinin suyunu emip, liflerini çiğnedikten sonra tükürdüklerini görmüşler. Hrtesi gün şempanzelerin hiçbir şeyi. kalmamış. Üstelik bu bitkiye sağlıklı şempanzelerin rağbet etmemesi ve yalnızca hasta olanlann yemesi, gıda olarak değil, bilinçli bir biçimde ilaç o I larak kullandıklannın öncmli bir göstergesi. Araştırmalar, Afrika'daki bazı kabilelerin de aynı bitkiyi tedavi amaciyla kullandığını ortaya koymuş. Şcmpanzeler en gelişmiş "doktor hayvanlar" arasında. Yıne Tanzanya'da, Gombe Ulusal Parkı'ndaki şempanzelerin Aspilia adındaki bitkilerin yalnızca iki türünü ycdiklcri saptanmış. Bu iki tür de Tanzanya'da cok uzun zamandan bcri ilaç olarak kullanılıyor. Ancak şempanzelerin bunlan değişik biçimde ycdikleri dikkat çekmiş. Yapraklannı çiğnemek yerine bütünüyle yutuyorlarmış. Kimyagerler sonunda işin hikmetini anlamışlar.Yapraklann üstünde çiğnendiği zaman etkisini kaybeden ve hastalık oluşturan bakteri ve parazitleri öldüren kırmızı yağ olduğunu keşfetmişler. Bu yağda, aynı zamanda, günümüzde kanser tedavisinde uygulanan kemoterapide kullanılan, vincristine ya da vinblastin etkisinde anti kanser aktivitesi olduğunu da anlamışlar. Maymunlar ve otobur memelilerin büyük bir kısmı da, beyaz kannca yuvalarının çevresindeki toprak yığınına meraklılar. Bu toprakların kimyevi yapısında ise, ormanın diğer yerlerindeki topraktan ayıran çok önemli bir özellik var. Beyaz. karıncalann toprak yığınlannda yüksek asidite, pozitif iyon fazlası tespit edilmiş. Bu da maymunlann gut ve diğer bağırsak rahatsızlıklanna iyi geliyormuş. Bir başka örnek de fillerden geliyor. Kenya'nın Tsavo Parkı'nda hamile bir fili ne tür yiyecekler yediğini anlamak için bir yıl boyunca gebelik süresinin yansına denk düşüyor izleyen araştırmacılar, hayvanın her gün beş kilometre yürüyüp, belli tür bitkileri yemesini izlemişler. Ancak günlerden bir gün, hamile fil, 28 kilometrelik bir yürüyüş yaparak daha önceki diyet listesinde hiç bulunmayan koskoca bir ağacı mideye indirmiş. Tam dört gün sonra da doğum yapmış. Bu ağacın yapraklannı kaynatıp çay yapan yerli kadınlar, doğum öncesi içerlermiş, doğumu çabuk laştırmak için. Araştırmacılar, bunun bir tesadüf olup olmadığını hanl harıl araştırıyorlar şimdi. Hayvanlar, kendi hastalıklannı tedavi etmekle kalmayıp, önleyici tıp konusunda da örnekler sunuyorlar. Sığırcık kuşlan, diğer kuşlar gibi her yıl yuvalannı yeniden yapmak yerine eskisini yenileyip kullanıyorlar. Ancak beklenilenin aksine yuvalarında hiç kir, parazit ve mikrop bulunmaması, sığırcık kuşlarının botanik ve farmakoloji konulannda oldukça bilgili olduğunu ortaya koymuş. Mart ve nisan aylannda yuvaya dönen erkek sığırcık kuşları, bitkilerin yeni fışkıran sürgülcrinden bir miktar toplayıp yuvanın örgüsü arasına sıkıştınrlarmış. Ama her bitkinin değil, yalnızca antiscptik ve anti parasitik özellikleri olan bitkilerin. Son örneğimiz de ayılar ve Kızıldcrililcre dair. Harvard Üniversitesi'ndcn Htnobotanist Shavvn Sigtedt, geleneksel şifalı bitkilerle yapılan ilaçlarla ilgili bilgi toplamak için Navajo kabilesinin Kızılderilileriyle yıllarca birlikte yaşamış. Bu arada şöyle bir efsaneyle çıkmış ortaya: Kızılderililerin kullandığı şifalı otlardan olan Ligusticum bitkisi, onlara ayılar tarafından verilmiş. Hatta bu bitkinin Kızıldcrili dilindeki adı ayı ilacı imiş. Sigtedt daha sonra bu efsanenin biyolojik temelini de bulmuş. Ayılar Rocky dağlarında yetişen vanilla ve kereviz kanşımı bir kokusu olan Ligusticum pokkrtci adındaki bitkiyi önce çiğneyip sonra tükürüp, tüylerine sürüyorlarmış. Zaten Kızılderililer de bu bitkiyi böcek kovucu ve antiparasitik özellikleri nedeniyle kullanıyorlarmış. Hayvanlarla konuşabilseydik eğer, ne yiyip ne yemediklerini, ve niye yiyip niye yemediklerini daha iyi anlayabilseydik, burnumuzun dibindeki bitki hazinesini daha iyi değerlendınp, bugünkünden çok daha zengin farmakolojik kanşımlar elde edebilirdik. Belki de insan soyu olarak kendimizi daha az beğenirdik. ^1 CUMHURİYETDERBİ9AÖUSTOS1992SAYIS83