Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZARIN PENCERESİNDEN ç u tünde yürüyen, ince kanatlı orangutan suratlı yaratıklar gönnüştür. Bu haber o kadar inandıncı bir şekilde ve bilimsel terminoloji kullanılarak yazılmıştı ki, kamuoyu büyük çapta inandı. New York Times'da buluş alkışlaııdı ve bildirilenlerin astronomide, bilimde yeni bir çağ açtıkları belirtildi. tnanmayanlar azınlıktaydı. Bunlardan biri ünlü yazar Edgar Allan Poc idi. Bir teleskobun belirtilen niteliklere sahip olamayacağını bilecek kadar bilgiyle donanmış olan Edgar Allan Poc, Sun Gazetesi'nin bildirdiklerinin hayal ürünü olduğunu açıkladı. Buna rağmen Sipringfield Massachusettesli bir kadın klübünün üycleri aralarında para toplayarak ay yüzündeki yaratıklan doğru yola yöneltecek misyonerlcri yollamak için harckete geçtilcr. Edgar Allan Poe, bu habere inananlar konusunda tjiı ilginç açıklamayı yapmıştı: "fnsanlar, aldatılmaya öylesine yaN kındılar ki, akıl bazen hafif kalıyor!" Sorunlanmızın ürkütücülüğü, çocuklarımıza orta eğitim düzeyinden itibaren bilimsel düşünme, konulara mantıki yaklaşım yöntemlerini öğretmeye başladığımız anda azalmaya başlayacaktır. Eğitimimizde bu basit görünen refoımu gerçekleştirebileceğimiz günü izleyen evrede 60 milyon yurttaşımız arasında bir sonraki Olimpiyatlarda daha güzel neticeler alabilecekleri kolayca bulup, akıllıca yetiştirecek, tüm sorunlarımıza daha güzel, daha doyurucu çözümler bulmaya başlayacağız. Sayın hükümet üyelerimiz, enflasyona çare bulamasanız bilc, bu reformu gerçekleştirdiğiniz gün, oyumu üstüste iki devre size vereceğimi biliniz! M İsler iyi gitmiyor mu? limpiyatlarda altı madalya aldık. Bunu bir süredir elde edebildiğimiz en iyi sonuv olarak yorumlayanlar var ama bu madalyaların bize topu topu 23. sırada bir yer verdiğini kavrayıp "olimpiyatlardaki sıralama da gelişmişlik göstergelerinden biridir; 23. yer pek parlak bir yer sayılmaz!" diyenler çoğunluktadır. Bir süredir işler pek iyi gitmiyor: Enflasyonu dizginleyemiyoruz. Çöp grevinde kentlilcrimiz pek iyi imtihan vermediler. AT ile ilişkiler, Kıbns tartışmaları istcdiğimiz düzeyde gelişmiyor. İyi gitmedikleri için bizi ü/en bu gibi olay ve göstergelerin hakkından gelcbilen iilkelerin halklarıyla bizim ne farkımız var? Sıkıntıları tek tek irdelemek yerinc ortak paydalarını aramak, bunun çözümü için yol yöntem aramak daha doğru olıır. Böyle davrandığımızda, vardığımız sonucu peşin açıklayalım: Gelişmiş ülkeler demokratik bir ortamda en doğru yol göstcricinin bilim olduğuna inananların buldukları fonnüllcrlc ulaşmışlardır bulunduklurı noktalaru... Bu kolay olmamıştır! Amerikan Tıp Cemiyeti Dergisi'nin (JAMA) 2229 Temmıız 1992 sayısındaki bir makale bunu güzel yansıtıyor: Avrupa'da ve ABD'de yüzyılımızın başında yaygınlaşan frcngi hastalığı birçok açıdan günümü/ün AIDS hastalığı gibi korkutuyordu insanlan: Cinsel ilişkiyle geçiyordu, çaresi yoktu, eninde sonunda beyine ulaşıp ölüme neden oluyordu. O tarihlerde bir hesaba göre Avrupa'daki nüfusun % 5 ila 2()'sinde bu hastahk ya vardı ya da ergeç görüleceği bekleniyördu. Hastalıkla savaşmak için civa tuzları içeren solüsyonlur kullanıldı ancak bu çözüm olmadı. 1910'da organik arsenik biraz ümit verdiysc dc, kısa bir süre içinde bu uygulamanın da hastalığın beyııe ulaşmasını engellemcdiği kavrandı. 1890'lardan itibarcn çeşitli mikroplann verilmesi yoluyla hastalann ateşinin yükselerek diğer bir hastalığın giderilmcsi amacıyla deneyler yapmakta olan VVagnerJaurcgg adlı Avusturyalı bir hekim 1917"de vivax tipi sıtma mikrobu aşılayarak frcngili hasta tedavi cttiğini açıkladı. Juaregg'den sonra New York State Psikiyatri Enstitüsü'nden Bunker ve Kirby Cleveland'den Dr. Stonc aynı uygulamayla iyi sonuçlar aldıklarını bildirdilcr. Her nc kadar malarya tedavisi O vakalann % 5.4'ünde ölüme, bazılannda karaciğer tahribatına, dalak yırtılmasına, sanlıklara, deliliğe yol açıyorsa da, frengi gibi korkunç bir hastalığın gelişimini kah durdurduğu kah yavaşlattığı için bu tedavi yıllarca uygulandı. I927 yılında bu tedaviyi bulduğu için VVagnerJuaregg'c Nobcl ödülü verildi. Bugün biz bu tedavinin frengi hastalığını iyileştirmediğini biliyoruz. Peki, I927'de Juaregg'e ödül verenler niçin yanılmışlardı? Bugün Batıda orta eğitim düzeyinde bulunan çocuklann çoğu bu sorunun cevabını kolayca bulabilirler. 1950'lerde bu konuda yapılan araştırmalarda hastalar ve kontrol gruplan yanılmayı önleyecek doğru istatistik yöntemlere göre seçilmemişlcrdi. Ayrıca, hastalığın ilcrlediğini ya da duraksadığını saptamak için, kullanılan kıstaslar kesinlikle belirlenmcmişti. Mesela, bir vakanın "kullandığı aletleri yerine koymamaya başlamasının" hastalığın beyne vardığının ipucu olarak kabul edildiğini biliyoruz. Bilimsel çalışmanın gerektirdiği yöntemlere uyulmadan yapılan değerlendirmeler, sadcce beyin frengisinin tedavisinde dcğil, Marmara'ya boşaltılan pis Haliç suyunun alt akıntılarla Karadeniz'e ulaştırılmış ulaştmlmayacağı, seçim anketlerinde elde edilen sonuçla rın gerçeği yansıtıp yansıtmayacağı, çöp grevinde Istanbullulann ne şekilde davranacaklannın kestirilip kestirilemeyeceği konusunda yapılacak çalışmalar da, yanıltıcı noktalara ulaştırır. Orta dereceli okullanmızda araştırma ve doğru düşünme yöntemlerini öğretmiyoruz! Formel mantık, öğretmekle yetindiğimizde yann sorunlan çözecek yerlere ulaşacak öğrencilerin şarlatanlardan nasıl sakınacaklarını, doğruyu nasıl bulacaklannı düş,ünmüyoruz. Biz bugün, hâlâ kanseri zakkum, AIDS'i kircç kaymağı ile gidermeye çalışıyor, doğru düşünmenin ilkelerini bilmediğimizden, şarlalanın her türlüsüne inanıyoruz. Irving Wallace'in, "The Kabıılous Shovvman" (Nel Yayınları, I968, Londra) adlı kitabında ilginç bir bölüm vardır: I835'te Şun Gazetesi "Sir John HerschcP'in Ümit Burnu'nda önemli astronomik buluşlar yaptığını bildirir. Sir Herschel, kendi icadı olan yedi ton ağırlığındaki teleskobuna 24 ft. çapında bir mercek takarak nesneleri 42000 kez büyütebilmiş ve bu aygıtla bu tür gözlemlerin en iyi yapılabileceği Güney Afrika'da ayı incelemişti. Ayda kahverengi, dörl bacaklı bizonu anımsatan hayvan sürüleri, mavi renkli tek boynuzlu keçiler, pelikanlar, ayılar, iki ayak üs 16 C U M H U R İ Y E T D E R 0 İ 2 3 A Ğ U S T O S 1992 SAYI 335