05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZARIIİI P E N C E R E S İ N D E N Kazım Tepeden'in mevlidi A nnem "Bana bak", demişti, "Ka/.ını Amca'nııı ccnazcsindc Inılunmadın... mcvlidini kaçırmamalı, mutlaka gitmelisin!" Bu haklı bir ültümatomdu. Böyle bir yakın baba dostunun cenazesine çok geçerü gerckçeler bulunsa bilc gitmenıek öylc kolay alTcdilir bir şcy değildi... Söz vermiş, "Iki dinı kanda olsa bile mutlaka gideceğim!" demiştim. Mevlit eumartesi giinü ikindi namazından soııra idi. Bir saal kala cvden çıktını. Şişli'den geçen bir olobüse binip Pangaltı'da indim. İnci Sineması'ndan pazar giinü için iki matine bileti uldım. Herhalde Pangaltı'dan Şişli'ye otobüs ya da laksi ile gidecek değildim ya koşar adımlarla yürüdüm. Buna rağmcn biraz gcciktim; mcvüt başlamıştı. Cami çok kalabalık idi. "Ayakkabılarımı ııcreye koyacağım?" Ne camiye çıkan basamaklarda, ne de girişteki saçağın altında ayakkabılan koyacak bir ycr yok. Bir gircn çıkan olsa da ne yaptığına baksam... Birsürc bekledim... Aksi gibigiren çıkan yok. Yanıma alacağım. Ayakkabılarımı clime alıp içcri girdim. Caminin içi do buz gibi soğuk. Cenıaatin çoğu paltosu ile oturuyor. "Ayakkabılar, ayakkabıları nercyc koynialı?" Biraz sonra duvar diplerinde, sonra sütunların aralarında alçak tahta sıralar bulunduğunu ve ayakkabıların buralara konmuş olduğunu gördüm. Ayakkabı rafma ulaşmak pek giiçtii: Mcvüt dinleyenlerin arasından geçerken, kiminin sağa ya da sola yatmasına, kiminin yerinden kalkmasına neden oldum. Birkaçı elinıde tultuğum çamurlu pabuçlarımı ayıplayarak baktı ya da bana öylc geldi. İnsanları rahatsız ederek ulaşnıaya çalıştığım rutlara gidcn yolıın yarısında aklıma geldi: "Pabuçlarımı bırakıp geri nıi dönmeliyim? O zaman aynı insanları bir kcrc daha itmiş, kakmış olacağım... Sonra mcvlid bitincc bu raflara ulaşmak yinc dert olacak. Ya biri kalabalıkta beniın pabuçlarımı alıp giderse? Camilerden pabııç çalanların olduğunu duymuş(ıım (hamamdan da bohça). Raflara yakın. hatta pabuçlarımı koyduğum ycre yakın bir mcvkiye çöreklenipoturmam şarttı. Aksi gibi rafların yanında iğne afsan' ycrc düşmeyecek. Burası en erkcn tutuİan yer olduğundan tıklım tıkışlı. Kendimc, cn aşağı yarım saattir burada bu lıınanların arasında bir yer edinnıek için bir gcrekçe düşündiim. Gerckçc bulamadım. Sııratımı abu/laştırıp birşeyler honnırdanıp olurdum. Çevrcmdekilerin hepsi dizlerinin üzerindc oluruyorlardı. Bu şckildc oturmanııı alışmamışlar için ne kadar güç ve ıztırap verici olduğunu kavramam için on dakikanın geçrncsi yelti. Yirmi beşdakika sonra baldırlanm o kadar acıdı ki bu durumda kalamayacağımı, başka lürlii oturmanin şartolduğunu anladım. Bağdaş kurdum ve biri bana "utannııvor ınusun; camide böyle olurulur mu?" diyc sorsa ne diye cevap veririm diye düşünmeye başladım. Bu sorunun cevabı, "bacağım sakat" ya da "romatizmalıyım!"olabilirdi. Saatler geçti. mevlit uzadıkça uzadı. Mevlillıanların biri inip biri çıkıyor mimbcre işi bitcn, ailcden biri olması lazım gelen sakalı matruş bir adam tarafından kapıya kadar geçiriliyor yan cebinebirzarrkonuyor. Bir süre sonra bağdaştan önce sol bacak, sonra sağ bacak üstiine oturma sonra da hcr iki bacağımı uzatma pozisyonlarını denedim. Çok canım sıkıldı. Birara dağıtılan küllahlardan birini paltomun etekleri allında kimseyc bclli etmeden açıp içindeki tarçınlı şekeri ye dinı. Şimdi etrafıma bakacak kadar rahatladım. Caminin içi kalabalık. Çevremde tanıdığım hiç kimse yok. Hep bu civarın esnafı... İJzakla? Olsa da zatcn görenıcm; miyopluklan ve loşluktan... Dini törenlerden en çok mevlidi severim: Okunanların Türkçe olması hoşuma gider; Süleyman Çelebi'nin peygamberin annesine sunulan şerbeti "kar^a ben/ctnıcsini, "'kar"ın Suudi Arabislan'da değil Bursa'da bulunduğunu düşiiniip bana daha yakın bulunurum. Duvarlardan birinde Saaili Maarif Takvimi var. Baktım: Olacak şey değil! Bugiin ayın yirmidördüynıü%... Yahu mevlit yirmi üçünde değil miydi? Yanlış mevlide geldim? Annem beni bu sefer afTetmcz! Hemen ceplerimc saldırdım. Şu sinema biletleri neredc? Bir bulabilsem gcrçcği anlayacağım. Düşürdüm mü acaba? Dayanamayıp yaııımda oturan yaşlıca birine. "Afcdcrsiniz bugiin günlerdcn nedir?" diye sordıım. Şimdi sırası nııdır'.'dergibi baktı: "Cumarresi!" "Ayın kaçı acaba?" "Yirmi üçü" "Ama şu takvim yirmi dördü diyor!" adam cevap vermedi. Bir süre sonra biletleri iç cebimin en dibinde buldum: Yarınki biletlerin üslünde "24" yazdığına göre caminin lakviminin bir yaprağı koparılmış demek, ben dc gereksiz yere heyecanlanmışım demektir. Hocalar nihayel finale kalktılar: Büyüklerimizdcn başlaıııp mevlidi okunanın yakınlarına sonra "cl kaldırıp amin diycnlcre" geçildi; lıepsinin "ccnnt't mckan olmaları dilcndi." Posta Telgraf Tclefon Nazırı Şakir Paşa, eşi rahmctli Bediha haııım Selim bey, eşi rahmetli Tiirkan hanım, Dr. Arif Bey, eşi..." Hiçbirini tanımıyorum: Dualar, temenniler, isimler, sonra yeniden dualar ve temenniler... Peki Kazım Amcamın adı nerede geçecek? En sonra mı? Yoksa en başia geçti de ben mi kaçırdım? Kazım Amcamın adı ne başla geçti nede sonda... Camiden en son çıkan ben oldum. Kazım Amcamın bir yakınına rastlarım diye boşıına bekledim durdum. Çıkarken son cemaat mahallindeki ufak kara tahtada dinlediğimin Kazım Amcamın değil Tapıı Miidürü Reşat bey rahmctiinin mevlidi olduğu yazılı idi. Kazım Amcamın mevlidi Şişli değil, TeşvikiyeCamisi'nde okunmuştu... Aradan bu kadar zaman geçti: Annem yanlış mevlide gittiğime hâlâ inanmaz! < D E R G İ 2 Ş U B A T 1 9 9 2S A Y I 3 0 8 10 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle