Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
P M H 0 R T RE M E T A T A K BİR YIL GECMİS ARADAN Okan Uysaler 'in ölümünden bu yana latn biryılgeçti. TV ekranmda bir Uysaler dizisi: "Yıldızlar Gece Büyür"; ka/plcrde Uysaler sevgisi. maıı'la yaptığım söyleşinin, deşifresini b'itirmiş, huıulan ba/ı parçaları dergiye yeni yazdığım "Sıcaklık" oyuını ile ilgili ya/ının içine yerlestırmcye uğraşıyordum. Telcfon çaldi. Sunar (Kural Aytuna) Ankara'dan arıyordu ve Okan'ın (Uysaler) ölümüniin ü/erinden tastaman bir yıl geçtiğini söylüyordu. Ölüm! Hâlâ şahsa tekabül ettiremediğim, hâlâ Okan ne/dindc idrak edemediğim ölüm. Artık, az da olsıı idrak cdiyor olmalıydım ki gö/ yaşlarım akmaya başlamıştı. Kendimc rakı koytıp, Okan'ın /ııhiri neskafc fincanını kaldırdım vc hcmcn akabindc "Eşcklik etme, sahici ol!" deyip, kalkıp koca bir fıncan ncskate yapıp öııiiıne koydııın. Dünya değiştirmek gibi clinde olnıayan bir sebeple yarım bıraktığı son işi "Yıldı/lar Gece Büyür"ü seyrclmiyordıım. Bu bir ilgisi/lik dcğildi. içgüdüsel bir kendiııi 'kötii olmak'lan korunıaydı. Ama gene dc biliyorunı, bundan haberdar olabilseydi kı/ardı, kırılırdı. Benim ve benim gibi birkaç insantnki ilgisi/lik dcğildi ama, "Yıldı/lar Gece Büyür"e genel bir ilgisi/lik olduğıı da aşikârdı. Basın da, sö/birliği etmişçcsine, ele aldığı mesele günümii/ için son derece ilginç olan. her ^eyden önemlisi Okan'ın son işi bu di/iden tek kelinıe sö/. etmiyordu. Zaten Okan da, sincması da nc çabıık unutulııvermişti, sineması üslüne Mchmct Açarın bir yaaısı dışında kalıcı olarak hiçbir şey ya/ılmanıışlı. Onunla senaryo çalışmayı, lllmindc oynaınayı tercilı ederdim ama arlık onunla yapabileceğim (ek şey, hakkında ya/maklı. Sııhjcklif bir ya/ı olmaktan kaçışı yoktu ama, bcnim için de bunun mah/uru yoktu. Rrtesi gün dergiyi arayıp, "Sıcaklık" ya/ısının yeriııe, bu hafta bir Okan Uysaler ya/ısı vermck istediğimi söylediğimde /amanımı/ın genel geçer kadirşinassı/lık /ihniyetinin aksine, 'okey' de 10 sinemasının en olgun ürünü olan "Dönemevte"yi çekti, aynı yıl gene bence kendini kanıtladıktan sonraki işlerinin en /ayıfı, bir ölçüde fotoromanımsı "Dudaktan Kalbe"yi. 1989'da Filiz Akın'ı onüç yıl sonra kamera karşısına döndürdüğü "Gccnıiş Balıar Mimozalan"nı, 1990'da bir çocuk dizisi olan "Kuş Sayfalan"nı, 1991de oyuncu olarak onunla vaptığım tek ciddi çalışma olan, ü/erinde dokıız yıl çalıştığı ve çok titi/lcnerek çcktiği 'İssızlığın Ortasfnı ve aynı yıl ondan hiç beklenmeyecck biçimde yarım bırakıp gittiği "Yıldızlar Gccc Bü"Dönemeçte"de ufak bir rol aldığımda tanıştım Okan'la. Aramı/da yirmi yaştan fa/la fark vardı ama Okan Uysaler »Inomomızda farklı bir soluktu. ona hitabımda hiç alnııştım. 'bey', 'abi' gibi sıfatlar olmadı, sadece Okan Uysaler 1942 doğumluydu. Dil 'Okan'dı, kendiliğinden gclişmiş bir Tarih'te okumuş, I969'da "Fato" filşeydi bu. Sonra hemen hemen liim prominde Feyzi Tuna'ya asistanlık yapajelerini vcrdi bana, senaryoyu, oyuncurak sinemaya adım atmıştı. I97()'de ları saatlerce, günlerce konuştuk, tartışTRT'ye girmiş. ilk dokıız yılını kurutık. Sonra Tanpınar'm "Yaz Yağmumun spor dairesinde geçirmişti. Ne de ru"nun senaryosunu birlikte yazmaya olsa eski bir basketbolcuydu. 1979'da başladık, çoğu kez sabahlara kadar pek drama bölümüne geçti ve I981'de o döçok ayrıntıyı bir daha, bir daha konuşanem için hayli yeni ve ilginç bir film orak, Tanpınar'm şiirlerini, diğer öykülan "Çukur"da ilk yönelmenliğini yaplerini okuyarak, öyküyle organık bağı tı. (,'ukur'u Yazıy(MM)... (1981), on yıl olduğıı için Giiven Tııran ve Arif Erkadar sansüre uğrayıp Reçtiğinıiz yıllarkin'den bulduğum iki Debussy kaselini da ilk ke/ gösterilen "fzinli" (1982) tayeni baştan, yeni baştan dinleyerek. kip etli. Bıınlar dil problemleri, yoğun "Yaz YağmunT'nu dizi değil, film yapteknik /aalları olan ama alak çalışmamak istiyordu. Daha doğrusu hep bir silardı. Zuhal Olcay'ın ilk ke/ kamera nema tllmi yapmak istiyordu, "Yaz karşısına geçtiği film olan "Sönmüş OYağmuıu" gibi üzeıinde bir daha, bir cak"ta (1983) dil problemlerini büyük daha çalıştığı bir projesi de, kendi hikâölçüde halletli. Ve akabinde çektiği ilk ycsi "A Nokta, Z Nokta"ydı. di/isi "Parnıak I)amnası"vla kitlelerle Okan "Yaz Yağmuru"nun telif hakilk gerçek buliüjinasını yapıp, televi/yokını alamamış, proje de yatmıştı. Şu na net bir biçimde Okan Uysaler damgünlerde "Ya/ Yağmııru"nıı Okan'a itgasını vurdu. Kiiru/an'dan uyarladığı haf ederek Tomris Giritlioğlu çekecek ba^arılı bir atnıosfer çalışması olan vc filnıi yaparken büyük ölçüde O"(iccenin öteki Yüzü"yle sinemasını ikan'ın düşündüklcrine sadık kalmak isyice olgunlaştırıp, adamakıllı parlak bir tiyor. Bu beni mutlu cdiyor ama galiba isinı oldıı. Zaten hep Tunca Yönder ve mutlıı ettiğinden de çok üzüyor. Bir maZiya öztan'la birlikte kurum çıkışlı yönada, garip bir biçimde Okan adına nctmenler içinde, yaptıklan işlerle elit "Yaz Yağmuru"nu, Okan'ın çok sevdiüçlünün içinde olmuştu. I988'de bence ği, çok yakın oldıığu birisi de olsa, baş H .IV.I \LI1I K . l l .11 I I I I M I . ka birinin çekmesini kıskanıyor ve hatta ve hatta haksı/ bııluyorum. Hakkında pekçok şey anlatılabilir: Uyandığından ycnıden uyuyuncaya kadar dudaklarının arasından düsürmcdiği kısa Rothmans'ı (Onu ilk tanıdığım yıllardaki marka, Sipahi'ydi); gündc otuz fincanı bıılan ncskafeleri; dolabını tıka basa dolduran ev yemeklcri; kitap kurtluğu; inanılnıa/, bitmek tükenmek bilmez çalışma ve öğrenme hırsı. Sinemamızda oyuncu üzerinde en çok duran yönetmenlerin başmdaydı. Zaten sinemasının da en önemli iki unsuru senaryo ve oyuncuydu, öyle teknik atraksiyonlara falan pck bulaşmazdı. Saat mefhumu yoktu, sette de, set dışında da. Bir manada bir 'çalışma hayvanı'ydı, dur durak bilmeden, yorulmadan. Set ve set dış.ı Okan arasında bariz farklar vardı, set dışı çalısmalarda sakin, kibar, sette gergin, hırçm, hatta bazen bir ölçüde kaba. Düijündüğünü fazla yontmadan hemen söyleyiverirdi. Benim dc onun içm 'patavatsız' sıfalını kullandığım olmııştur bu yüzden. Ama bunu niçin yaptığım, daha doğrusu nasıl doğal yapısı olduğunu da biliyordum. Megolomanisine tezat, cleşliriye aşırı açık bir insandı ve hcr şeyin yüzüne doğrııdan doğruya söylcnmesini isterdi. Sinema yönetmcnleri içinde en çok tiyatro seyredcndi. Yeni oyuncular bulmak, çcşitli oyuncııları çeşitli rollerde seyretmek, onların perspektifierini tanımak isterdi. Onunla kast çalışması yapmak korkunç bir zevkti, sabahlara kadar tartısjrdık. Her rol için önce ondan fazla aday çıkarır, sonra bu adayları haberleri olmadan bir amcliyat masasına yatırıp zaaflannı, erdemlerini bir bir ortaya scrip, sonra o rol için niçin olup, niçin olmayacağına karar vcrirdik. Kırılgandı, küserdik, /anıan /aman ve herhalde en çok kavga ettiğim insanların başında gelirdi. Ama bu kavgalar, gerçek anlamda dostluğumuza hiçbir zaman zarar vermedi. Zuhal Olcay'ı 'Sönmüş Ocak'la kamera karşısına ilk kez çıkarmış, "Parmak Damgası"yla dikkat çeklirmiş ve "Gecenin öteki Yüzü"yle onu kitlclcr ne/dinde yıldız mertcbesine çıkarmıştı. Kuşkusuz sadece Zuhal değildi; pekçok oyuncuyu ya ilk kez kamera karşısına çıkarmış ya ilk öncmli rolünü vermiş ya da en ilginç kompozisyonlarından birini oynama şansını tanımıştı. Zuhal Oleay'dan Fikret Kuşkan'a, Haluk Bil(iinerc, (iönen Bozbey'e, Nurseli İdiz'e, Seray Gözler'e, Ayda Aksel'e, Zuhal Gencer'e, Şahika Tckand'a. U(>ur Polat'a, Attilla Olgaç'a, I.ale Kalyuncu'ya, Zcynep Karasu'ya, Aslı öngören'c, Mahir (liinşıray'a. Kiirşat Alnıaçık'a, Musa Uzunlar'a, Ceylan Palay'a upuzun bir listc bu. "Issızlıjjın Ortası"ndan iki spazmla ve çok yorgun çıkmıştı. Hemen akabinde "Yıldızlar Gece Büyür"e girmesi bir D E R G İ 6 A R A L I K 1 9 9 2 S A Y I 3 5 0 C U M H U R İ Y E T