03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CAZ ESERLERİ B A Y D A R Y A V U Z Alto saksofonun ateşle imtihanı Alto deyip geçmeyelim, bolâ bir çalgıdır. Cazın "meref'i sayılır. Ama her belânın üstesinden gelecek biri bulunur. Altonun da işinl o inanılmaz adam, Charlie Parkor bitirmiştir ki, bazılarına göre pek iyi bir beceri sayılmamıştır bu. azı seçmek gerekir. Gelişigüzel tercihlere aykırı bir tür. Her denemesi yanılmayı değil, doğruyu bulmayı getirmelidir. Hangi doğruyu? Akademik / ansiklopedik doğruyu değil elbette. Bireysel doğruyu, ö/nel duyum biçimine koşut olanı. Söz Allen Ginsberg'e aittir ve meydan okuyucu gü/ellıktedir: "Herkes kültürünü kendi kalbinde yaratır." Sabahları Bach, akşamları Mozart çalmaktan farklı bir seçmedir söz konusu olan. "İyidir" ya da "kötüdür"ü, bırakalım, türleri sıralamayı marifet sananlar düşünsün. Solo yapan her cazcı, sırrını anlatacak birini mutlaka bulur. Cazı diyalog ihtiyacı doğunca seçmek gerekir. O, sürekli olarak değişen bir resimdir, ona göre kendini yeniler. David Sanborn'un son çalışması "Another Hand" (Elektra Musician), üç dört haftadır benimle diyaloğunu kekelemeden sürdürüyor. Bu Sanborn, alto saksofona olan borcunu çoktan ödemiş, epeydir kaymağını yiyen bir virtüöz. 11 solo albüm yaptı. Her yeni albümü bir öncekinin ağırlığını bilmemkaç kez katlayan birmesaj verdi. 11 numara olan "Close Up"la "pes" anlamına gelen şu sözleri dedirtti: "Bakalım bundan sonra ne yapacak?" Yanıtı geciktı Sanborn'un. Farklı olmasını istiyormuş. Evet, farklı. Filmin konusunu uzun uzun anlatmayalım, ama şu: "Another Hand" alışılmış caz kalıplarından sıyrılmış Sanborn'un klasik kokulualtoetütleri iledolu.Stern'in kemanından, Rostropoviç'in çellosundan alınan tat, Sanborn'la altoya ulaşmış bulunuyor. Dinlendirilmiş ve ısıtılmışkonyaktadı! Alto deyip geçmeyelim, bela bir çalgıdır. Cazın "meref'i sayılır. Ama her belanın üstesinden gelecek biri bulunur. Altonun da işini o inanılmaz adam, Charlie "Bird" Parker bitir C miştir ki, bazılarına göre pek iyi bir beceri sayılmamıştır bu. Derler ki, ondan sonra söylenecek bir şey bulmakta güçlük çekmiştir bu çalgıyı seçenler. Bir anlamda doğrudur? Altoy u k ündeye getirmenin yolu Parker'ın parmak izlerini taşır. Bunun tersini kanıtlayanlar da vardır, ama biz daha evveline bir göz atalım. Bu şeytani borazanın karşısında beliren ilk kıspetliler, swing döneminin bitirimleri olan Benny Carter ve Johnny Hodges olmuştur. Geçenlerde Istanbul'a gelen birincisi, sarı boruya uygun adım marşın ne olduğunu öğretmiştir. Diğeri ise sivil yumuşaklığı. Böylece çalgı hem sert, hem de nazik olmayı aşağı yukarı aynı sıralarda öğrenmiştir. Alto biiyük orkestralar için de popüler taşıt sayılmıştır. Hodges'in Duke Ellington Orkcstrası'nda, tarzı ona benzeyen Marshail Royal'ın Count Basie Orkestrası'ndaki yeri, onlar için yapılan bestelerle ve çalgılarına tanınan söz hakkıiledeaçıklanır. Onlan Charlie Parker izler ki, tarifı güçtür. Kendisi çalgıriın içine tenorun büyük ustaları Lester Young'la Coleman Hawkins'i kıstırmıştır. Birincisinin uçarlılığı, diğerinin oturaklılığı. Carter'la Hodges'in rutubetli derinîiği yerine kuru, tatlı sert, "ısıran" bir ton girer devreye. Parker'ın cıva gibi işleyen kafası notaların sayısını da alabildiğine hızlandınr. Üstat, doğaçlamaya, yaratıcılık, enerji ve mantığı sokmuştur. Ondan sonrası zorlu bir tepedir altocular için. Parker'ın parkurunu izleyenler arasında, ki çareleri yoktur, şu isimlere rastlanır: Phil Woods, Sonny Stitt, Jackie McLean, Sonny Criss, Lou Donaldson, Frank Strozier, James Moody, Charlie McPherson... ve diğerleri. "Bird"ün gölgesinden kaçmak kolay değildir. Ama olanaksı/ da değil. Caza "hesaplı karmaşıklığı" getiren ünlü piyanist Lennie Tristano'nun arkadaşı Lee Ko2 9 0 Sanbom, «Ho sakaofona borcunu tfd*mlf, *p«ydlr bu Ifln k«ymağım ylyrnı bir vlrtttöc nitz, ayrı bir yol seçer. Onun tonu, Carter/ Hodges'in rutubetli, Parker'ın tatlı sert tonundan farklıdır: Lester Young'dan gelen kuru bir hafifliktir Konitz'inkimlikkartı. Dave Brubeck'in yol arkadaşı Paul Desmond ıse Konitz'inkine tasarrufu, melodiyi ve "serinliği" getirir. Bir de "altissimo"yu. Kimse onun kadar altonun tizineçıkamamıştır. Büyük Jtılian "Cannonball" Adderley'i de unutmamak gerekir. O da Parker etkisindeki alto tonuna nabzı, kıvılcımı ve kıvrımları katmıştır. Altoyu ters kündeye alansa, İstanbul'un taze ziyaretçilerinden Ornette Coleman'ın ta İcendisidir. Bu şahıs yalnız altoya değil, cazın tümüne önceden saptanmamış akor değişimleriyle doğaçlamaya da gidilebiîeceğini göstermiştir. Coleman ayrıca melodinin armoniye üstünlüğünü de savunur. Özgün sesler arasında Art Pepper'ı da unutmamak gerekir. O ise Parker'ın ve Konitz'in tonunu, tenorcu Zoot Sims'le Coltrane'ın kayarlılık ve armoni zenginliğiyle birleştirerek özellikle 1970'lerden sonra kendisine özel bir yer açmıştır.Evet, alto bir beladır. Günümüzde kendine yer arayanların sayısı da bellidir. Donald Harrison, Greg Osby, Steve Coleman (ki özgünlük konusunda büyük umutlar vermektedir) ve utangaç usta David Sanborn. Sanborn'un şansı elbette çalgıya tümüyle hükmetmesinin yanında asıl etki alanının gospel ve blues olmasıdır. Mürşidi Hank Crawford'dur. Amacının genç kuşaklara eski alto pehliyanlarını tanıtmak olduğunu söylemesine bakmayın, mütevazı çocuktur; yaptığı işler altonun belalı tarihine yazılmaktadır. Sanborn, çalgının galiplerinden biridir, zaferinikutlamak gerekir. < C U M H U R İ Y E T D E R G İ 2 9E Y L U L 1 9 9 1 S A Y I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle