Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S A Ğ L I K Erdal Atabek Tifo insana, insan kitaba saldırıyorsa Gaziantep'te çıkan salgın hastalığın, Adana'da patlayan tifo salgınının, Beyoğlu'ndakikitap aziantep'te 34 kişinin öiümüyle süren salgın hastalıktan 300 kişi hastanelerde tedavi altına alındı. Tanı ncymiş? "Aktıt bagırsak enfeksiyonu". Böyle bilimsel tanı olmazmış, kimin umurunda? Enfeksiyonu yapan mikroorganizma nedir? Bunun söylenmesi yasaklanmış olmalı. Adana'da salgın hastalık. "Yoksa lifo mu?" kuşkuları var. ll sağlık yetkilileri, "Tifo degil, gripal enfekslyon", diyorlar, ama tl Saglık Müdürü'nün özcl laboratuvarında bir yurttaşa konan tanı: Tifo. Sağlık alanında yıllardır sürüp giden "gerçekleri loplumdan gizleme" tutumunun yararı nedir bilmiyorum; ama çok zararı olduğundan hiç kuşkum yok. özellikle yaz aylarının salgın hastalıklarında bir gizlilik havası ortalığı sarar. Eğer gerekçe, "halkın paniğe kapılmaması" ise yanlıştır, çünkü en büyük panik insanın yaşadığı konularda bir şey bilmemesinden kaynaklanır. Eğer, ekonomik gerekçeler varsa, çeşitli malların satılmaması, zarar görmemesi gibi kaygılar varsa, bu tutumdan toplum daha çok zarar görecektir, olayın saklanması gene yanlıştır. saldınsıylapek çok ortaknoktası vardır... temelini oluşturuyor. Yaşama kültürlinü engelleyen her şey insanı sağlıksız kılan bir nedene yol açıyor. Burada insanlarımıza kızmak çözüm değil. önemli olan, insanımızın neden bu durumda bırakıldığıdır. önemli olan, insanlarımızın neden bu koşullarda yaşamak zorunda bırakıldığıdır. Konu burada sosyal ve ekonomik koşulların kesiştiği bir kültür sorunu olmakta. Bakınız, Cumhuriyel Kitap Kuliibü'nün Be yoğlu Mis Sokagı'nda açtığı kitap sergisi saldırıya uğradı. Kitabı düşman gören kafalar hangi duygularla harekct ederse etsin uygarlık dışıdır. Bu kafalar açıklıktan korkan, düşunceden korkan, insanların gelişmesinden korkan kafalardır. BugUn, işlerini gizli kapaklı görürler, fırsat bulurlarsa, güç kazarurlarsa açık açık yaparlar. Haberi ilk duyan pek çok kişinin aklına hemen, "Nazilerin kitapları yakması" geldi. Bu çağrışım boşuna değildir. İnsana saygı duymayan, insan emeğine saygı duymayan, insan ürününe saygı duymayan kafalar kesinlikle uygar değildir ve uygar insanların buna çözüm bulması gerekir. Gaziantep'te çıkan salgın hastalığın, Adana'da patlayan tifo salgınının Beyoglu'ndaki kitap saldınsıyla pek çok ortak noktası vardır. Aralarındaki en önemli ortaklık, "insana saygı duymamak"tır. tnsana saygı duymadığınız zaman onun sağlığına da aldırış etmezsiniz, onun kitap okumasına da karşı çıkarsınız. Uygar bir toplum yaratmak istiyorsak, önce uygar insan olmanın gereklerini yerine getirmeliyiz. Bu da, sağlıkla ilgili gerçeklerin açıklanmasını istemek demektir, bu da sokaklara tukürmeye karşı çıkmak demektir, bu da kitaba saldırıya karşı çıkmak demektir. insanların ezilmesine karşı çıkmak demektir, işkenceye karşı çıkmak demektir, insanların dövülmesine karşı çıkmak demektir, insanların haklarını aramalarının yanında olmak demektir. Uygar insan olmak, tavır almasını bilen insan olmak demektir. Uygar insan olmak, ortak sorumluluğu paylaşmasını bilmek demektir. Yoksa bugün kitap yakanlar, yarın gelir evimizi yakarlar. Bugün sokakıara tükürenler, yann gelir yuzümüze tükürürler. Onun için de karşı çıkmak, yarının değil bugünün görevidir. O G Bu yanhşı, "radyasyonlu çaylar" olayında yaşamadık mı? Yetkililer, aylar boyunca, "radyasyonlu çay olmadıgı" konusunda halkı inandırmak için neler yapmadılar da sonunda bu radyasyonlu çayların içildiği ortaya çıkmadı mı? Peki, bu tutumdan toplumun gördüğü zararın derecesi nedir? Bunu da açıkça bilmiyoruz. Geçen haftaki yazımızın mürekkebi daha kurumadı. "El yıkama" olgusundan kalkarak, toplumumuzun bulaşıcı hastalıklara ne denli açık olduğunu anlatmak istemistik. Açıkta satılan besin maddeleri, ellerini yıkamayı bilmeyen besin satıcıları, lağım sularıyla sulanan sebzeler, yıkanmadan getirilen salatalar gUnlük hayatımızda yer alırken salgınlara neden şaşmah? Tifo da olur, paratifo da, kolera da, dizanteri de. Yaşadığımız gerçeklere gözümUzu kapayıp da, " O değildir şudur" demekle ne değişir ki? Ne oldu Karadeniz'deki bahklara ilişkin rapor? Haftalar önce, bu sayfada açıklanmasını istediğimiz rapor nerelerde? Yediğimiz balıkların, dcnizc atılan zehirlerle bulaşmış olup olma dığını öğrenmeye hakkımız yok mu? Bu olayların içyüzünü açıklayıp toplumun önlem almasını sağlamak gibi doğriı bir yol dururken sağlık yetkililerinin bu suskunluğu, bu olayların üstünü örtme çabaları neden? Neden bu topluma, "bilgisizligin rahatlıgı" uygun görülüyor? Asıl sorun "uygarlık"tır. Uygar insan olmak, uygar toplum olmak. Bir okurumdan aldığım mektuptan bir bölümü iletmek istiyorum: "Muhterem hocam, CumhuriyetDERGİ'nin 180. sayısındaki yazınızı uzun zamandır bekliyordum. Bu konunun yazınıında bu kadar geç kalınsa bile, alınması gereken önlemler hakkındaki tavsiyelerinize candan katılıyorum. YERI.RRE TÜKÜRMEK, sadece bir yabancı gözüyle göruidüğu zaman bunun daha yeni farkına varıyorsak, bizde bazı şeylerin, "dogal" sayıldığı anlamı çıkmıyor mu? Ben uzun yıllar yurtdışında çalışan bir gurbetçi idim. 3 yıldır gene vatanımdayım. fakat daha alışamadım, böyle giderse asla alışamayacağımı söylersem beni bağışlayın. Evet hocam, bizler görgüsüz, uygar olmayan bir toplumuz. Zira okuma gibi bir zevkten ne yazık ki habersiziz. Okumayan, okumayı angarya olarak gören toplumlarda böyle insanlık dışı hareketier ne yazık ki hoşgörü ile karşılanıyor. Yere tükürmenin "ayıp" bir eylem olduğunun bile farkında değiliz, hatta bunu bir "erkeklik göstergesi" olarak görmekte, toplum içinde utanmadan, sıkılmadan yapabilmekteyiz. Tüküren insanı ikaz etmekse, apayrı bir konu. Ben bunu defalarca yaptım ve yapmaktayım. Fakat birçok defalar dayak ycmekten kendimi zor kurtardım. Ve bana yapılan hakaretleri ödül olarak kabul etmek zorunda kaldım. Bakın hocam, yerlere tükürmek; birkaç günlük sakalla dolaşmak; ağzında sigara varken başkasıyla konuşmak; evinin, dükkânının çöplerini caddeye süpürmek; evinin çöplerini gece gizlice caddeye bırakmak; yüksek binaların üst katlarından aşağıya halı, kilim silkelemek; caddelerde, genç, yaşlı insanların çekirdek yemeleri; evinin balkonunda halı, kilim yıkayıp sabunlu sulannı caddeye vermek; birçok insanımızın diş fırçalamayı henüz bilmemeleri ve daha birçok şey. Benim beş yıllık izlenimlerim böyle ve bunun düzeleceğine asla inanmıyorum. Ben beş yıldır ikaz etmekten yoruldum. Hakaret edilmekten, "Burnu biiyiik" diye suçlanmaktan, "kendi insanını nasıl suçlarsın?" diye suçlanmaktan usandım. Biz küfürsüz konuşmayan, özür dilemesini bilmeyen, daima haklı olduğumuzu iddia eden bir toplumuz. "Cehalet" bizde diz boyunu aşmış, boğazımıza yaklaşmış, fakat biz hâlâ her şeyi herkesten iyi bildiğimizi iddia ctmekteyiz. Gerçeklerden kaçan, hata kabul etmcyen, tenkit edilmeyi hakaret sayan bir toplumuz." lstanbul Gültepe'den yazan okurumun mektubu şöyle bitiyor: "İnsan ilk önce kendine saygıh olmalı. Kendine saygısı olmayan kimsenin ne diğer insanlara saygısı vardır ne de doğaya." Okurumuz, 12 yıl yurtdışında yaşadıktan sonra geldiği ülkesine beş yıldır alışamadığını söylüyor. Neden alışamadığını da açıkça anlatıyor. Kuşkusuz yaşama kültUru, insan sağlığının SAĞLIK PROKTOLOGIE SAĞLIK SAĞLIK SAĞLIK SAĞLIK ÇANAJANS IST ANK Uıi .11 55 ?31 26 99 HEMOROİDFİSTÜL VARİSLERİN INFRAROT, İÖNE İLE TEDAVİSİ Op.Dr. HAYATİ F.KOCAL Bankalarla anlaşma vardu. Rumeli Cad. Ogan Apt. No: 16 K. 2 Nlşantaşı Tel: 141 35 8 9 132 01 20 TÜRK KANSER DERNEĞİ Her türlU kanserin erken teşhisinde poliklinik laboratuar ve modern endoskopi çalışmaları ile halkımızın hizmetindedir. DAVRANIŞBILIMLERI ENSTITUSU Emre Konuk Psikotorapist DOÇENT BAŞ AuRILARINlZIN TEŞHİS ve TEDAVİSİ İÇİN ASMED PSİKOTERAPİ VE AİLE TERAPİSİ * Evlitık, çocuk ve alle sorunları * Uyum ve davranış bozuklukları STRES'a BAĞLI BOZUKIIJKIAR * Kronlk endi^korkupanltd«presyon garglnlik v* mıgren baş agrıları * Rahatlama leknıklerl PEDAGOJİK TEDAVİ * * * * Ûgrenme ve dikkat bozuklukları Zlhınsal «zürtü çocuklar Autıatlk çocuk lar Kışılk. zeka ve yelenek testlerl Dr. Arif Verimli Ruh (Sinir) Hastalıkları Uzmanı PsikiyatristPsikoterapisl Hıftatçi: 16.0019.30 C.lni: 10.0015.00 SAAUK MEHKEZI Tel: 512 96 09 Alaıurk Bulvarı Arteks I; Haııı No: 134 K: .1 AksarayİSTANBUL (Penevnıal Liscsı Karjısı) Dr. Bedii Gorbon Sk. No: 1 Şişhane/İST. Tel: 150 46 84150 46 81 Halaskftrgazi Cad OsmanMy Apt. No 104/1 O 1 Osmanbey/İST Tsl 14fi 63 93 InSnO Cad. Isık Aot. 4& 1 Taksım IST. 144 93 39 I 20