07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

S O F R A Bekri Çeşnici R A S G E L E Raif Ertem Narlıkuyu cennetinîn balıkları üzyıllar boyu Toroslar'da kendi başına buyrıık yaşamış, dört duvar arasının "tutsaklığına" boyun eğmemiş Boynuince aşiretinin bin dokuz yüz kırkların başında kıyıya inip yerleşmelerinin destanı, belki bir Vaşar Kemal yapıtı olabilir. Dağdan inip bir şarapnel parçası gibi dört bir yana yayılanların dcğişen yaşam koşulları, yeni duzene alışma savaşımları nice öyküyü bağnnda taşır. Boynuinceler'ın SilıfkeMersin arasına yerleşenleri, Akkum, Ellikievler vc Narlıkuyu'da yoğunlaşmışlar. Hepsi 4060 evlik köyler bunlar. Daha önce hayvancılık yapan bu insanlar, tüm ilk yerleşenlerin yaptığını yapıp önceleri evlerinin çevresindeki araziyi tarıma açmışlar. Şimdilerde azbuçuk toprak Uzerindeki tanm, yerini küçük pansiyonlar biçiminde turizme bırakmış. Silifke'den Mersin'e doğru yol alıp ilerledikçe, kıyı yağmasının beton budalalığının örnekleriyle yüreğiniz dağlanırken, Içel'in merkezine 70 km uzaklıkta, söylencede Typhon'un hapsedildiği "Cehennem ile Cennel" denen iki doğal çöküntü çukurunun hemen altındaki küçücük Narlıkuyu koyunu gördüğünüzde, "Asıl cennet yukarıda değil kıyıda" diye düşünüyorsunuz. Küçücük koyun berrak suyunu görür görmez insanın denizc dalası geliyor. Ama çevrede birileri sizi uyaracak ve kaynakların karıştığı koyun çok, ama çok soğuk olduğunu söyleyecektir. Siz iyibi mi, biraz öteki Akyar'ı seçin deniz banyonu7 için ve yörük "Boynuince" aşiretinin yerleştiği Narlıkuyu köyünün küçücük koyu çevresindeki beş restorandan birine (Çınaraltı, Deniz, Ali Baba, Keriııı ve Narlıkuyu) ki hepsinin sonunda birer de "balık rcstauranl" sözcuğü bulunuyor kurulun. Ama isterseniz bunlardan birine girmeden önce müzeye uğrayın. Bu küçük köyün müzesi gerçekte M.O. 4. yüzyıldan kalma bir Roma hamamı... Hamam çoktan gitmiş, yalnızca küçük bir bölümü ile, yerdeki "(Jç GiizeC'i resmeden mozaiği kalmış. Y Silifke ile Mersin arasında, Narlıkuyu köyündeki sahil lokantalarında yasaklandıjı yaz mevsimınde, parakete ile tutulan "derya kuzusu balık kondurması yüzünden takılmış kendisine. Pek rahatsız görünmüyor lakabından Ekran. "Balık dururau nasıl" diye sorduğunuzda çeşit bolsa, yanıtı "Ekran parlak" oluyor. tşler kesatsa, "Ekran bulanık!" Narlıkuyu'da Mersin'in Arap mutfağından da etkilenen çeşitlerini değil, Akdeniz bahklarını bulabilirsiniz yalnızca. Onların yanı sıra biraz turşu, salata, kızarmış patates (neden?) sigara böreği ve turistler istediğinde alınan Mersin karidesi var. Karides her zaman bulunmuyor, çünkü kışın kilosunun alış fiyatı 40 bin liraya kadar çıkıyor. Bundan kırk yıl önce balıkçıların yemeyip tekrar denize attıkları Mersin karidesi, 40 yılda çok yol almış ve 40 bin l''aya dayanmış... Balığın bol olduğu mevsimde mercan, (ama ne mercan; 46 kilo gelenleri var!), çipura, barbun, levrek, hatta arasıra yolunu şaşırmış lüferler çıkıyor. Trolun yasaklandığı yaz mevsiminde ise Ege'nin hatta Akdeniz'in bazı bölgelerinde "grlda" denilen lagos bulabiliyorsunuz. bulabılırsınız yalnızca Trolün parçayı kestirip kızarttırabılırsınız. Narlıkuyu'da ilk balık lokantasını "Çerkez Mustafa" namıyla maruf Mustafa Eşen açmış. Eğer Çınaraltı'nı seçerseniz, "Alex"in hazırladığı balıkları yiyeceksiniz demektir. Alex, yabancı ülkelerden gelmiş bir uzman değil. Asıl adı tbrahim, ama bu turistik yörede herkese bir ad takmışlar. Alışkanhk oldukça yeni olmalı ki çevrcde çahşanlardan birinin lakabı "Salman Rüşdii", kahvcnin garsonunu da "Fransız" diye çağırıyorlar. Hele lokanta sahiplerinden birinin lakabı çok ilginç: "fckran". Ekran adı, girişteki tabelaya bir TV ekranı çizdirip içine Haftanın çeşnisi: Karides ızgara ir kllo mersin yıkadıkian sonra, ayıklamadan çatalla ikl iyice dellp kevBgırınllave edin. karidesini Içlne bir kapta birvarsa kereviz tozuılık suyla yanından üzerinesapı bir dörüstune koyun. Büyükçe şışe ketçabı az karıştırıp bolca zeytlnyağı Karışımın karabiber; veya kereviz sapı; havuç ve de bölünmuş ıkı tane soğan atın Biraz da bal ekleyın Kevgırdekı karidesleri bu karışımın ıçlne koyarak buzdolabına kaldırın.. Bir gün ıçınde, delınmış karıdesler bu karışımı erneceklerdir Mangal ateşinde karidesi ızgara yaparken. küçük bir fırça ile karışımı ustlerine sürün. Karıdeslerınız hazırdır, servıs yapabılırsınız. f 1 Parakete ile tutulan lagoslar gerçek derya kuzuları. Çoğu zaman 1015, 20 kilo dolayında oluyorlar. 3035 kilo olanları da var diyorlar. Düşünüyorum, onlar belki de "kaçanlan"dır. Malum ya, kaçan balık büyuk olur. Balıkçıdan kilosu 15 bin liraya alınmış, 20 bin liraya satılan lagosları buzlukta görup istediğinizden istediğiniz parçayı kestiriyorsunuz. Size yağda kızartıyor ve getiriyorlar. Kızgın yağda kızaran beyaz etli lagoslar, yağı içmedikleri için çok hafif ve lezzetli oluyorlar. Mersin ve dolaylannda sahanda yumurtamn Ustüne bile limon sıkıldığını düşünürseniz, lagosunuzun yanında nedcn böylcsine bol limon getirdiklerini sormazsınız. Mercan, çipura, barbun ve levrek bahklarının ızgarasını, buğulamasını, pilakisini yapıyorlar. Ama lagos ya da gridayı nedense çoğunluk kızartma şeklinde sunuyor. Belki de müşterinin isteği sonucu. Oysa defne yaprağıyla biberle şişe geçirilip ızgarada pişirilince de güzel oluyor lagos... Müşterinin beğenisinin sonucu mu o güzelim koyu saran ve sizin doğayı dinlemenizi engelleyen, yarı alaturka yan arabesk müzik, onu bilemiyorum. Ama balığı kadar kendisi de güzel bu cennet köşedeki keyfinizi kaçırmaya yetiyor. Bu müziğe karşın cennetten bir köşe görmek, gerçekten çok lezzetli lagosları tatmak ve hele hele kaçgöçten uzak, zeki, konuksever, şakacı yörUklcrlc birliktc olmak isterseniz, yolunuz düştüğünde Narlıkuyu'ya gidin. Ancak acele edin, kıyı ve deniz yağması sonucunda birkaç yıla kadar belki o cennet koyu da bulamayabilirsiniz, o güzelim balıkları da. Çünkü ülkemizin bu yöresinde de yeşil doğa ile balık aynı hızla tükenmekte. D astonlu ihtiyar geçmedi bu sabah! Bizım sokağın ilk müştcrisi. Karanlıktan sUzUlür, ayaklarını sürürccsinc yürürdü. Kaldırımlar yükseltilincc zorluk cekiyordu. tnipçıkmak sorun... Kaldırımın kıyıcığına bastonunu dayıyor, bütün ağırlığını ona veriyor, dönüyor, arkalaması çıkıyordu. tnerken de öyle... Üzülürdüm gördükçe. "Yalnı/ zavallıcık" derdim. E^i ölmuştür. Çocukları evlenıp gitmiştir. Bayramdan bayrama "Merhaba!" Belki de bir kartla... Evin cıvıl cıvıl olduğu günlerini anımsıyordur. Şimdi sessiz. Duvarlar adamın ustüne üstüne gelir. Duramıyor, uyuyamıyor. Gün ışımadan atıyor kendini sokaga. Nereye gittiğini düşünnıüştüm. Bir gün izledim. Caminin de ilk müştcrisi. Ezandan önce... Her sabah! Arkasından tck beyşirin çektiği at arabasıgözükur. Yüklü! Üstundc ıki Çingcnc kızı. Gözleri sokakları tarıyor. Demir, kâğıt, naylon... Ne bulurlarsa topluyorlar. Sokağın ilk temizlığini yapıyorlar. Gün ağarmaya başlayınca otolar çıkar ortaya. önce servis arabaları. Uzak okullara öğrenci taşırlaı. Kapı önlerinde. Gözlerinden uyku akan çocuklar. Nedir çektikleri?.. Çektirenler? Bilmem ne tur! Vardiya işçilerini taşır. Arkasından belediye otobüsleri. Mavi otobüslerle yarışarak. Minibüsler yolların kaplanı. Açık egzoziardan kara duman püskürür. Akıl almaz gürültüyle. Banketlerde acı fren. Kapat pencereni artık. Ne kutak dayanır ne de ciğer! Yakın okullarda okuyan öğrenciler Kaldırımlarda bekleşmeye başlar. Araçlardan aman bulurlarsa geçecekler. Kapıcılar filosu telaş telaş! Kollarında, torbalarında ekmek, gazete. Köşebaşlarında çöp kamyonları. Yuvarlanan bidon sesleri. Bu sırada, sarı taksiler belirir. Telefon çağrılı! Yolcular eli çantalı, süslü... Bakarsın meşin ceketli. Pos bıyıklı. tespihli, göbekli! Arka koltuğa kurulurlar: "Çck oftlum!" Şoför gideceği yeri bilir. Çok gitmiştir. Kara plakalılar amir., müdür toplarlar. Büro işçilerinin geçtiği saat. Sokak baska olur. Çağını yaşayan hanımlar. Saçlar taralı. Bakımlı, boyalı. Yırtmaçlı eteklerle. Koşarcasına yürürler. Geçen taksileri durdurmaya uğraşırlar. Yollar tıkanmaya başlayınca, bil ki özel Otolar dökülmüştUr. Direksiyon başında tek kişi. Hanımlar, beyler! Teypli kasetli: "Cim tıs lakl ölünem mezanma gelme!" Birbirlerini sollayarak, vuruşarak. Büyük araçlardan kaçarak. Akarlar, akarlar!.. Her sabah, hergün... tzlerim. Acaba bastonlu ihtiyar yine geçecek mi? Bastonuna dayanarak, ayaklarını sürüyerek. lçimde kabaran bir duygu. Hıç geçmeyecekmiş gibi geliyor. Yarın sabah beklcycceğim. Ama umutsuzum. Şimdi duşünüyorum. O anı, kim dolduracak? Ben ne yapacağım? Siz olsanız ne yaparsınız? Rasgele!.. D Gün başlarken... B 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle