Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BAŞKENT G Ü N L E R İ Müşerref Hekimoğlu Müzikte 'Ankara Baharı' aktiyle "Prag BaharT'na gittim, Çeklerin "Malicka" dedikleri güzel kentte, barok saraylarda müzik dünyasının ustalarını dinledim. Oistrayklar'ı, Oilelsler'i... "Prag Baharı" müzisyenler için büyük olay. Orta Avrupa'nın altın kentinde altın geceler yaşanıyor. Hralchany tepeleri altın seslerle çınlıyor, bir k;man, bir piyano, bir çello ya da bir orkestra konserinde altın çağını yaşayan sanatçılar yeralıyor. Konserden sonra Matiçka'nın kollarıııa dönüyorsunuz. Matiçka, "Küçük Ana" demek; "Küçük Ana" sizi sanyor durmadan. Daracık sokaklar, küçük alanlar, çiçekli bahçeler içinde barok yapılarla kucaklaşarak Prag'la bütünleşiyorsunuz. Aşağıda Moldava Nchrl, güzel köprüler, havada leylak kokusu. Prag Bahan'nın rengi mor. Güzel kent baharı leylaklarla kutluyor. Barok müzik dinlerken o köpük köpük açan leylakları anımsarım hâlâ. Sonra Lale ve Haluk Kura ile yaptığımız gezileri. O yıllarda Prag Büyükelçimiz, Haluk Kura. Semih Günver de Kültürel tlişkiler Genel Müdurü. Çeklerin çağnsına beni yollayınca çok sevindim, Prag Baharı'nı dostlarımla yaşadım. Birlikte güzel günler geçirdik. Schweik'ın ülkesini çok sevdim. Kafka'nın romanlarını daha iyi anladım. O anılarla Mllan Kundera'ya da başka bir bakışım var bugün. "Dubçek olayı" henüz unutulmamıştı. Ankara Elçiliği'nde tanıdım; ama Prag Baharı'nda görmedim Dubçek'i, bir çiftlikte yaşıyordu galiba. Muzik açısından "Ankara baharı" da grderek güzelleşiyor. Guzel konserler dinliyoruz. Uygur kökenli kolaratur Soprano Dilber'in konseri insan sesinin güzelliğini duyurdu başkentlilere, Fransız Sclavis Beşhsi'nin caz konseri büyük coşkuyla alkışlandı, değerli piyanisl V'erda Erman'ın konçertosunda da Chopin'i iliklcrimize kadar hisscttik. Konser salonundan çıkınca havada leylak kokusu yok; ama başkentin çirkinliğini görüyoruz en azından. Dünyaya gulümseyerek bakıyoruz. Bu gerçcği Vcrda Erman da vurguladı. Bir müzik olayını yaşamak her şeyden önce bir özlem. İnsan bir şey arıyor, güzel bir şey bulmak isteğiyle geliyor konsere, bir güzelliği yaşamak için. Sclavis Beşlisi, gu/el bir şaşırtmaca bence. Insanın ne güzel şeyler ureteceğini şaşırtıcı biçimde kanıtlıyorlar. Güçlü bir soluğun tmnanışını, bir çalgının nasıl boyutlandığını, doğrudan çalınan bir müzik yapıtında beş sanatçının nasıl bir kalp gibi çarptığını. Uzun seneler böyle bir klarnet dinlemedim. Girit kökenli Sclavis'in soluğunda Akdeniz'in sıcaklığı da var. O caz konserindcn sonra Fransız Kiiltür Merke/i'nde bir gcce yemcği vardı. SevdaCenap And Müzik Vakfı yöneticileri Mehmet Başman ve eşi, Profesör Hicri Fişck ve eşi, Ankara ünjversitelerinin hransız filolojisi kürsülerinden öğretim üyeleri, ayrıea öğrencilerden bir grup. Fransız dili ve edebiyalı okuyor kimileri, kimileri de başka fakultede, çoğu Tevfik Fikre» I.isesi'nden. Fransız Kültür Mcrkczi'nde gençliğe dönük sanat ve kültür elkinlikleri üretmeye hazırlanıyorlar. Kultıır Denıeği Başkanı Şadan Fişek güzcl bir konuşmayla onları selamladı. Şadan Fişek, başkentin öndc gelen kadınlarından biri yıllar boyunca. Sosyal çalışmalarıyla tanınır, birçok derneğin kurucu ve yöneticileri V Ellili yıllarda Istanbul'da Çocuk Dostları Derneği yaranna bir konser veren Dızzıe Gıllespıe. "çocuk dostlan" ile birlikte: Soldan sağa Emıne Abaoğlu. Dızzıe Gıllespıe, Zubeyde Aktay, Müşerref Hekimoğlu arasında, ama asıi uğraşı, TürkFransız kültür ilişkilerini geliştirmck. lki Ulke arasında soğuk ruzgârlar estiği dönemlerde bile bu ugraştan geri kalmadı. O dönemi ben de yaşadım biraz. özellikle Büyukelçi Rouillun'un görev dönemini... Fernand Rouillon da, eşi de soğuk rüzgârları sanat olaylarıyla ısıtmak için bııyıık çaba gösterdiler. Şadan Fişek ve arkadaşları da bu çabayı içtenlikle dcstekledi. Değerli tiyatrocumuz Olcay Poyraz ile kocası Ive Berlrand'ın da büyük katkısı var o çabalara. Fransız caz beşlisi konser salonundaki kalabalıktan çok hoşlandı. Duyarlı, coşkulu bir kalabalık diye yorumladılar. Onları dinlerken başka bir caz topluluğu geldi aklıma. Dizzie Gillespie ve arkadaşlarının sözlerini anımsadım. lstanbul'daki dinleyicileri çok coşkusuz bulmuş, şaşırmışlardı. Caz böyle mi dinlenir diye! Çocuk Dostlan Dernegi yararına bir konser için gelmişti Dizzie Gillespie grubu, 1950'li yıllarda. Beyoğlu'nda Saray Sincması'nda bir konser verdiler. Dernek üyelerinden Zübcyde Aklay'ın evindc bir kokteylde ilginç şöyleşiler yaptılar. lstanbulluların caz sevgisini dc anladılar galiba. Rahmetli Berin tnsel, Boncuk Abaoğlu, zenci sanatçıları sorularıyla hayli şaşırltılar. tstanbul ca/ dünyasından hayli uzak, ama bir Sevinç Tevs var. Belleklerde "caz anası" diye yaşar hâlâ. Sıcak şarkılarıyla hâlâ çınlar kulaklarda. Fransızların konserinde Profesör Hicri Fişek de vardı, çok güzel yorumluyor kalabalığın coşkusunu. Güzelliğe bir özlem, çirkinliğe bir tepki, bir umut diye... Ankara Hukuk Fakültesi'nin çok sevilen, sayılan bir "Hoca"sı Profesör Hicri Fişck. Aydınlık çizgileri değişmeyen bir kişi. Üniversiteden ayrılınca boşluğu hissedilen bir bilim adaıııı. SODEP'in kurucuları ara&ında yer alınca çok sevinmiştik; ama politikadan hoşlanmadı galiba, sadeliğine, içtenliğine ters düşen olaylarla bağdaşamadı belki de... Siyasal bir kuruluşta Profesör Fişek gibi kişilerin de yer alması, kuşkusuz önemli, gerekli bir olay, ancak yerlcrinc otururlarsa... Birlikte çalıştıkları kişiler onların varlığını içlerine sindirebilirse. Her neyse, Hicri Fişek düş kırıkhğını bile yansıtmayacak kadar zarif bir kişi. Şimdi olayları uzaktan seyrediyor gulümseyerek. Başkentli müzikseverler Verda Erman'ı çok özlcmişler. Chopin konçertosundan sonra alkışlar sona ermedi. tki parça daha çaldı. Ankara baharı güzel yeşerdi o konserde. Rengim Gök men güzel yönetti orkestrayı. Nejat Başegmezler'in iki kez seslenen yapıtı da ilgi topladı, ama gecenin olayı Verda Erman. Ben, diyor, yaralıcı ile dinleyici arasındu köpniyum. Bu köpruyu iyi kurmak için herşeyden soyııllanarak çalmak gcrekiyor. Bir süredir böyle çalıyorum... Verda Erman düzeyini hiç yitirmeyen bir sanatçı yıllar boyunca, yine de yeni arayışlardan geri kalmıyor. Konserden sonra bir söyleşide, Verda Erman küçük kızını anlattı uzun uzun. Sonunda karar vermiş iki buçuk yaşmda bir kızı cvlat edinmişler. O gece, eski Paris sefiremiz Lale Bulak'ın da kulakları çınlamış olacak. Küçük çocukları bir bakımevinden alıp sıcak bir kucakta büyütmck yolunu o açtı galiba. Son yıllarda birçok karıkocanın yaşamına renk katıyor bu çocuklar. Terk edilmişliği hissetmeden sevginin sıcaklığına kavuşuyorlar, ama asıl ortl lar sıcaklık getiriyor. I Küçük Vasemin'den sonra Prag'dan, Güney Amerika'daki konser turundan söz ettik Verda Erman'la. Kocası Rene Sapala da csprileriyle neşelendirdi soframızı. özcllikle evlilik öykülerini anlatırken. Verda Erman San DiegoN da konser vermeye gidiyor yıllarca önce. ArjanI tin'deki konseri sırasında bir virüs alarak ateşler içinde yatıyoı birkaç gün. San Dicgo Büyükelçimiz rahmetli Sakıp Bayaz o zaman. Ortada bir de Şilıli delikanlı var, Verda'mn çevresinde dolanıyor durmadan. Piyanosuna da, kişiliğine de hayran. Verda Şili'den aynlıyor; ama delikanlıdan aynlamıyor, nikâh masasına oturuyorlar sonunda. Çok da mutlular. Geçen haftanın son kunseri, Oluyum Uörtlüsü. Bu dörtlüden daha önce söz ettinı. Değerli' balecimiz Duygu Aykal'ın bir balesinin adı "Oluşum." Duygu'yu yitirdiklen sonra verilen bir karar doğrultusunda oluştu bu dörtlü. Uogan Çangal çello, Engin Eralp keman, Sıımru Giiner viyola ve Anlonio Pirolli piyano çalıyor. Adını balesindcn aldılar, müziği ile anısını yaşatmak, Duygu'ya scslcnmek istediler. Rcsim Heykel Miizesi'nde bir konscrlc festival konserlerinde de yer aldı Oluşum Dörtlüsü. 22 nisan,| Duygu'nun doğuıngünü, konscrin o güne rastlatılması bir selam niteliğinde. Büyük bir kalabalık çok duygulanarak izledi o konseri. Duygu Aykal'ın annesi Aliye Yenen, güzel oğlu Kerem Aykal, kardeşleri, yeğenleri vc yakın dostlarıyla duygusal bir kalabalık. O kalabalıktan bir grup Çankaya'da Betiil ve Kuya Yencn'in evinde bir sofrada bııluştu konserden sonra. Giirer Aykal da seslendi okyanusun ötesinden. 22 Nisan değerli çellocumuz Doğan Çangal ve eşinin de evlcnme yıldönümüymüş meğer. Büyükelçi Osınan Olcay ile konuşuyorduk bir aralık. Çocuklar cıvıl cıvıl oynuyor çcvremizde, Oluşum Dörtlüsü konseri konuşuyor, Duygu'nun kardeşleri konukları ağırlıyor. Beyaz saçları, incecik çizgileriyle hâlâ çok güzcl Aliye Yenen de eski Halkevi'nde dinlediği konserleri anlatıyor bize. Gölbaşı'ndaki evi, altı çocuğuyla geçirdiği tatilleri. Altı çocuğun ikisini, iki güzcl insanı kanscrden yitirmiş, yaşama gücUnU, direncini yrtiımemiş bir kadın. Torunlarıııı okşuyor gözlcriyle, gcçmiş anılara gülumsııyor. Uygarlık güzel şey doğrusu. Büyükclçi Olcay'ın yüzune baktım, Aliye Yenen'i hayranlık ve saygıyla dinliyor ve kimbilir nelcr düşünüyor! Dalgın bakışlarıyla nerelere uzanıyor? D Şımdılerde emeklılığini yaşayan Fransa'nın Türkiye Büyükelçisı Rouillon, M Hekimoğlu ile. Buyukelçı. TurkFransız ılışkılerının soğuk bir dönemini, sanat olaylarıyla ısıtmaya çalışmıştı. 10