Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İsveç Başbakanı 1 yıl önce öldürülmüştü Palme'nin çiçekleri solmayacak Olof Palme'nin öldürüldüğü yer bugün de bir çiçek bahçesi gibi. Aradan geçen bir yıl, İsveç halkının yüreğindeki sevgiyi hiç azaltmamış. İnsanlar ellerinde çiçekler her gün buraya gelip eski başbakanlarını anıyorlar. Sizleriıı bu satırları okuduğunuz saatlerdentam bit yıl önce, saskınlık ve dehşetc burunen Isveç'te dunya tanhınin en genis kapsamlı polis soruştur malarından biri başlıyoıdu. K'imdi, kimlerdi1 bu cinayeti işleyen? Amaç neydi? Böylç bir şey nasıl olabil mişti? Gunler haftabir neden yok ları kovaladıkça yanıtsız kalan sorular da üst ken caddeden üste yığılmaya başladı. Katil üstune tahmin ler yurütüluyordu: RAF, Christian Klar Kokarşıya geçemandoları, NeoNazi orgütler, PKK, USTAcekti. Oysa aySA, SİSLİ Siyasi Polisi, MOSSAD, lran yannı kaldırımı \7lısı örgutler, Suriye parmağı, isveç polisi leseler evlerine içindeki faşist gruplar, Dunya Antiçok daha ko Komünistler Birliği, Moon Tarikatı, CIA, layca varacak KGB, Guney Al'rika vs. vs.. ya da katil bunlardı ve belki de lardan hiçbirine bağlı değil, basit bir Palme katil, ilk kaldı duşmanı, dengcsi/ bir insandı. rımın açıldığı Hâlâ hiçbir şey bilinmiyor. Bir yıldır sürdusokaklann gerulen polis soruşturması, irili ufaklı bazı çıkışnişliği ve aydınlara rağmen bir sonuç elde edilemeyince, kenlık olması nedeniyle silahına sarılmaya cesadi kendisini tüketen bir mekanizmaya donüşret edemeyecekti. tu. Her gün katilin bulunup yakalanabileceCinayeti Lisbeth'le birlikte 38 kişi gormüş ğine inananların sayısı biraz daha azalıyor. Bir tü. Tanıkların şaşkınlığı geçinceye kadar katil yıl once dehşetin boyutlarını tüm dünyaya acı yüzünü göstermeden Tunnelgatan'ın içinde biçimde anımsatan Palme cinayeti, böyle gikaybolmuş, sokağın ucundaki merdivenleri çı derse, İsveç halkının ortak bilinçaltına yapışkıp sırra kadeın basmıştı. Merdivenlerin biti kan, kara bir leke olarak yerleşecek. Ülke ta.minden sonra ne olduğu konusunda bugune rihini yıllar, belki de yuzyıllar boyu tedirgin dek sağlıklı hiçbir bilgi elde edilemeyecekti. kılmak üzere.. '. J Saat 21.00'e doğru sinemada buluşuldu, kalabalık bir kitleyle birlikte l'ilm i/lendi. Sinemadan çıktıktan sonra Marten ve nişanlısı ile vedalaşan Palme çit'ti, evlerinin bulunduğu yönde, ana caddede yurümeye başladı. Şiddet, peşlerinden geliyordu. Eskalini bugüne dek kimscnin tam belirleyemedığı, 35 yaşlannda, uzunca boylu, e.smer, "koyu renk gocuklu, belki sapkalı ve go/luklü bir adamdı bu. Her >ey nıükemmel cinayeti ha/ırlıyordu sanki o gece, saat 23.00'u izleyen dakikalarda. Gunlerdeıı cumaydı, Stockholm'ıın ıçtiğı ve eğlendiği gun. Sokaklardaki topluluklar, buluşmalar, taşkınlıklar fazla dikkat çekmiyordu bu yuzden. Polis arabaları seyrek geçiyordu. Başbakan ile eşinin koruyucusuz olduğu ise artık anlaşılmıştı. Butun bunlar yetmiyormuş gibi, Olof Palme ile eşi, ortada hiç Palme'nin en sevdiği şeylerden biri bisikletle dolaşmaktı m Yavuz Baydar STOCKHOLM çimizden biri gibiydi. Sade ve ıddıasız bir yaşam sürdurebilmek, yonettiği insanlarla arasındaki farkı asgariye indirgemek, sık sık dile getirdiği bir istekti. Sezgi ya da duygudan çok akla, bilince dayandırdığı bu temel yaklaşımı uygulamaktan hiç çekinmedi. Ona göre, siyasi konumunun kişiye verdiği ayrıcalıklar, seçkinlerle avam arasında yapay ve tutucu nitelikli mesafeler koymaktan, yönetenlcrle yönctilenler arasındaki bosluğu derinleştirmekten başka bir işe yaramıyordu. 'Eşitlik, ozgurlük, dayanışma' sloganını benirnseyen sosyal demokrasi hareketinin, iktidara gelmesi durumunda, yoneticilerin temsil ettikleri toplum kesimleri ve ideoloji doğrultusunda bir o/el yaşamları olması gerektiğini duşunuyordu. Turkçe bilseydi.'bunu herhalde "Balık başlan kokar' diye ifadc edecekti. 1953 yılında İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi'ne girdikten sonra, gerek millelvekilliği, gerekse 1960 ba^larından itıbaren bakanlık yaptığı donemlerde, sade bir İsveçli gibi yasadı. 1969'da parti genel başkanlığı ve başbakanlık gorevlerıni ustlendiklen sonra da tutumu dcğişmedi. Doğduğu sehrin kenar semtlerinden birinde, bir villada, işlerini ustleniyor, ara I Sadece tutuculara tepeden bakardı Palme da bir bisikletle dolaşmaya çıkıyor, parti örgutunün dü/enlediği işçi gecelerinde bol bol dans ediyor, çok sevdiği Gotland Adası'nda geçirdiği geleneksel yaz tatilleri sırasında tek başına gezip tozuyor, çırılçıplak denize giriyor, sıradan özgurlüklerin tadını çıkarıyordu. Aynı tutumu insanlara yaklaşımında da gösteriyordu. Derin zekâsı ve yuzünden hiç eksilmeyen gulumsemesi ile herkesle rahat, teklifsiz bir ilişki kurabiliyordu. Tepeden baktığı, aşağıladığı kişiler, 'anlayışları kıt' diye nitelediği sağ kanat politikacıları, tutucu gorüşlerin temsılcileriydi. Gunlerin alabildiğinc uzadığı mayıs sonlarında, bir sabah, erken saatlerde. başbakanlıkla meclisi birbirine bağlayan köprunun üstünde görmustum onu. Tanınmış sosyal demokrat iktısatçı Gunnar Myrdal ile eşi Alvanın meclise 200 nı. mesafedeki evine yeni taşınmıştı o sıralar. Çevrede tek tük insanlara rastlanan o saatlerde, naylon torbası yanında, köpruden oltasını sallamış, balık tutuyordu. Yalnızdı, korumasız. Cîolu denize bağlayan kanaldaki akıntıda her gun balık tutanları gorunce canı çekmişti herhalde. Şaşkın, uzaktan bir sure izlemiştim. Belki de, bir saat kadar sonra açılacak olan meclise balık yakalamış olmanın verdiği sağlam moralle girmek istiyordu, kimbilir? 'Aşil'in topuğu', korumasız gezmekte bu denlı ısrarlı olusundaydı. tsveç'in II yıllık başbakanı, sosyal demokrasi duşuncesinin 30 yıllık ideoloğu Olof Palme, 'kararlı bir idealizmden tutun da, Safça bir utopizm'e kadar çeşitli biçimde yorumlanan ve eleştirilen bu tulumuyla, kendisini şıddete karşı bu kadar açık bir hedef haline getirebiliyordu. Tarihin cn karmaşık, en karanlık cinayetlerinden birine kurban gitmesinin nedeni de bu oldu. 28 şubat cuma günü eşi Lisbeth'le evde akşam yemeğini yedikten sonra anıden sinemaya gitmeye karar verdi. lelefonla oğlu Marten'i aradı: Sinema salonunun önünde randevu verdi. Ailesiyle baş başa, o sıralarda oldukça ilgi gören 'Mozart Kardeşler' filmini izleyecekti. Ûlümünün üzerınden bir yıl geçtı ama İsveç halkı onu hiçbir zaman unutmadı Öldurulduğu yerde halkının kendısıne sunduğu çiçekler hiç solmadı ve solmayacak. Palme cinayeti ınsanların bılınçaltında hep kara bir leke olarak kalacak. 31