17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 24 Haziran 2014 Salı “S San Francisco çöplerini sıfırlıyor ıfırlama”nın çok konuşulduğu günümüzde bu yöntemi çöplere uygulamaya başlayan bir kent var: San Francisco. Kent yönetimi “2020’de ‘sıfır atık’ hedefini gerçekleştireceğiz.” demişti. Oysa daha bugünden %80 düzeyine varıldı. Bu yöntemle çöpler ya geri kazanılıyor ya da gübreye dönüştürülüyor. Yani yakılmıyor ya da toprağa gömülmüyor. Girişim 2002’de kararlaştırılmıştı. O günden beri kent yönetimi adım adım ilerliyor. Bir bakıma, ‘sıfır atık’ sözü bir şeylerin kullanılıp atılmasına “Kaynak zayiatına yeter artık!” deme anlamı da taşıyor. Dünya çapındaki ekolojik gelişmeleri 4 yıldan beri kesintisiz Türkiye’de internet ortamında okurlarına aktaran Ekogazete bu konuyu hakkıyla işlemiş...Bakın, uygulamanın somut boyutlarını nasıl aktarıyorlar... Dükkânlarda, marketlerde plastik torba kullanımı yasak. Onun yerine kâğıt torba veriliyor. Hatta torba verildiği zaman müşteriden ek bir ücret de alınıyor. Böylece alışverişe gelenin kendi torbasını getirmesi teşvik ediliyor. Ev, apartman, işyeri gibi her birim üç ayrı çöp bidonu kullanma zorunda. Yeşil renklisi gübrelemeye uygun atıklar için. Mavi geri kazanma amaçlı. Siyah ise geri kalan atıklara ait. İyi güzel de, halkı bu düzene uygun davranmaya nasıl yönlendiriyorlar? Üç çöp bidonuna sahip olma zorunda olan birimler bunların her biri için, büyüklüklerine göre, yıllık bir ücret ödüyor. Ancak siyahların bedeli hayli yüksek. Toplanan çöpler özel merkezlerde elden geçiriliyor. Kâğıt, cam, plastik gibi maddeler yeniden kullanıma gönderiliyor. Organik maddelerden de tarımla uğraşanların tercih ettiği gübre üretiliyor. Örneğin çok ünlü bir şarap markasının bağlarında kullanılıyor bu gübre. Fransa’da bile kendine bir yer yapabilmiş olan bu markanın sahibi şöyle diyor: “Önceleri bayağı endişeliydim. Bu gübre hayli ucuza geliyordu; bu bakımdan cazipti. Ama sonuç ne olacaktı? Bağın bir köşesinde denedik önce. Bir de baktık ki, şarabın kalitesi bile artmış. Şimdi on yıldır seve seve kullanıyoruz.” Son bir soru: Böylesi bir düzenin maliyeti yüksek değil mi? Yapılmış çeşitli ekonomik analizler bunun tam tersine işaret ediyor. Hem üretilen gübre, hem de kazanılan kâğıt, cam, plastik ve madeni malzemeler gelir getiriyor. Bir de, hava kirliliği ve benzeri ekolojik bedel ortadan kalkıyor. Düzenin istihdam yarattığı da görülüyor. Girişimin ilk günlerinde yürütülen bir araştırma atıkların çok büyük kısmının organik nitelikli olduğunu ortaya koymuş. O zaman, çöplerin sıradan atık değil, tersine yitirilen, yani kazanılması gereken bir değer olduğu anlaşılmış. San Francisco şimdilerde %80’i tutturmayı başarmış, ama bundan sonrası hayli zor. Halkın genel tavrını Uygulamanın başlangıcında, önemli miktarda çöp ürettikleri için, ‘otellerle, lokantalara öncelik verelim’ denilmiş ve kentin en büyük otellerinden biri olan Hilton ile bir deneme yapılmış. Bu otel günde 7.500 yemek sunuyormuş. Görülmüş ki, sistem işliyor. Örneğin Hilton bu sayede bir yıl içinde 200.000 dolar tasarruf yapmış. Ya, birileri ‘siyah’ atıkları ötekilere doldurmaya başlarsa? İdarenin memurları sürekli kontrol yapıyorlar ve uygunsuz davranış gördükleri zaman caydırıcı boyutta ceza yazıyorlar. Bu ceza, duruma göre 1.000 dolara kadar gidiyor. değiştirmek gerekiyor. Örneğin, kentlilerin çoğu mutfakta üç ayrı çöp sepeti bulunduruyor, ama banyoda tek sepetle idare ediyor. Sorumlular, günlük olarak kullanılan yiyecek, içecek, giyecek gibi maddelerin kaynağına müdahale etmek gerektiğini söylüyorlar. Örneğin ambalaj malzemelerine. Örneğin plastik su şişelerine. Bunların kullanımını yasaklamak gerekebilir, diyorlar. Başka bir örnek de, ‘kullanat’ çocuk bezleri. Bunları geri kazanmanın olanağı yok. Onların yerine eskiden olduğu gibi yıkanır ve yeniden kullanılır bezlere geçebilmek gerekecek. San Francisco uygulaması başarıyla devam ediyor ve 2020 hedefine ulaşacak gibi duruyor. Üstelik başka kentlere de örnek olarak. Nitekim Seattle, Minneapolis gibi büyük kentlerde de uygulamalar başladı. Atila Alpöge / Yararlanılan kaynak: Alexandre Pouchard, Le Monde, 29.5.2014 Çevresel kaygı yüksek Ç EVKO Vakfı, toplumun çevresel sorunlara bakışını ortaya çıkarmak ve vakfın nasıl algılandığını ölçmek üzere GfK’nın yaptığı “ÇEVKO 2013 Algı Araştırması”nın sonuçlarını açıkladı. Vakfın faaliyet gösterdiği Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir, İzmir ve İstanbul illerinde 500 kişiyle birebir görüşülerek yapılan çalışmayı GfK Araştırma gerçekleştirdi. Buna göre, çalışmaya katılanların yüzde 90’ı günümüzün en önemli problemlerinden birini ekolojik dengenin bozulması nedeniyle oluşan çevre kirliliği olarak görüyor ve küresel ısınma gibi değişen dünya koşullarının, artık günlük hayatımızı da etkileyip, insanların refahı için tehdit oluşturduğunu düşünüyor. Bu kişiler aynı zamanda çöplükler ve düzensiz depolama alanlarını halk sağlığı için tehdit olarak görerek, çöpe atılan ambalajlar yüzünden enerji ve kaynak israfı oluştuğunu ifade ediyor. Araştırmaya katılanların yüzde 10’u “topluma/ doğaya karşı sorumluluk duyan markaların ürünlerini satın almayı tercih ederim” ifadesine “her zaman” cevabını verirken, yüzde 24’ü “sık sık”, yüzde 32’si “arada sırada”, yüzde 23’ü “nadiren”, yüzde 11’i de “hiçbir zaman” yanıtlarını verdi. “Çöplerimi ayrıştırırım, geri dönüşüm kutularını kullanırım” ifadesine katılım sırasıyla yüzde 11 (hiçbir zaman), yüzde 18 (nadiren), yüzde 31 (arada sırada), yüzde 26 (sık sık) ve yüzde 14 (her zaman) oldu. “Bir ürün satın alırken, ambalajında geri dönüşüm işaretinin olup olmadığına bakarım” diyenlerin oranı ise yine sırasıyla yüzde 18 (hiçbir zaman), yüzde 20 (nadiren), yüzde 31 (arada sırada), yüzde 22 (sık sık) ve yüzde 9 (her zaman) oldu. Sorumluluk kimde: Yüzde 77 yerel yönetimler! Araştırmada sorulan bir diğer soru ise çevre kirliliği ile ilgili çalışmaların kimin tarafından yürütülmesi gerektiğine dair. Buna göre çalışmaya katılanların büyük bir çoğunluğu (yüzde 77) bu konuda “yerel yönetim ve belediyeler”i sorumlu tutuyor. Çalışmaya katılanların diğer sorumlu bulduğu merciler ve oranları ise şöyle: Toplumdaki tüm bireyler (yüzde 49), bireylerin kendisi (yüzde 44), devlet/ hükümet (yüzde 43), sivil toplum kuruluşları (yüzde 39), sanayi şirketleri (yüzde 25), büyük devletler (yüzde 15). Araştırma sonuçlarını değerlendiren ÇEVKO Genel Sekreteri Mete İmer, bu alanda faaliyet yürütenlere ve yönetimlere önemli mesajlar verdiğini belirtti: “Türkiye’de çevresel sorunlara karşı farkındalığın çok üst düzeydeyken, eyleme geçme oranlarının daha aşağılarda kaldığını da gösterdi. Ancak yine çalışmanın ortaya koyduğu bir şey daha var ki o da şu: Vatandaşlar, bizlerden bilgilendirici faaliyetler düzenlememizi, atık alanlarını çoğaltmamızı, toplama kutularını kendilerine daha yakın alanlara koymamızı istiyorlar. Bu istekler bize, farkındalık ve eyleme geçme oranları arasındaki uçurumun günden güne kapanacağını gösteriyor. Bu alanda faaliyet gösteren kurumlar olarak daha çok çalışmalı ve bilgilendirme faaliyetlerimizi çoğaltmalıyız” diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle