Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 29 Ocak 2013 Salı Bal deyip geçmeyin... L J ÖZLEM YÜZAK Doğal, lezzetli, antioksidan... Gerçeği tam bir sağlık kaynağı ancak piyasada öyle çok sahte bal var ki kafası karışan tüketici neyi satın alacağını bilemiyor. Bu işin bir yönü. Diğeri ise arının bal dışında ürettiği polen, arı sütü, propolis gibi ürünlerin ne denli önemli olduğu ancak Türkiye'de arı üreticilerinin bu alana girmedikleri gerçeği... katılmasıyla oluşturulan Arı Platformu bir süreden beri İstanbul Kalkınma Ajansı'nın da katkısı ile önemli bir projeyi sürdürüyor. Amaç, arının, bal ve diğer arı ürünleriyle sağlıklı yaşama ve çevreye olan katkılarını toplumla paylaşılması, bu ürünlere yönelik Arge ve ileri teknolojilerin geliştirilmesi, arı üreticilerini ve Türkiye 4 milyona yakın kovan varlığıyla dünyada önemli bir yere sahip. Ancak Arı Platformu’na göre geliştirmemiz gereken noktalar var. Bunlardan en önemlisi kovan başına üretimi arttırmak. Kimi ülkelerde 64 kg olan kovan başına üretim Türkiye’de 20 kg’a bile ulaşamıyor. Diğer arı ürünleri olan polen, arı sütü, propolis ve hatta arı zehiri bile son derece önemli. Ne var ki, arıcıların birçoğu bu ürünlerin üretimine girmiyor. İstanbul Kalkınma Ajansı 2010 Mali Destek Programı kapsamında sektörün sorunlarını çözmek yolunda adımlar atılıyor. Bu adımlar arasında İstanbul’un ballı bitkilerinin toplandığı bir herbaryum oluşturulması var. İÜ Eczacılık Fakültesi’nde bulunan herbaryum, geçmişten bugüne Türkiye’de yetişmiş bitkilerin saklandığı ve bilimsel olarak sınıflandırıldıkları bir kütüphane. Farmasötik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Neriman Özhatay ve ekibi, İstanbul’da arıların nektar aldıkları bitkileri topluyorlar. Sunay'ın dediği gibi “Paris'te opera binasının çatısında bile arı kovanı yerleştirip arıcılık yapılıyorsa İstanbul'da neden olmasın?”... üketicinin kafasını karıştıran, gıda tüccarlarının en fazla sömürdüğü ürünlerden biri bal! Çünkü bol bol sahtesi üretilip piyasaya sürülüyor. Hakiki balı sahtesinden ayırmak, uzmanlar için bile son derece zor. Gerçek bal fiyatlarından daha ucuza satılan sahte ballar, içinde toksit madde bulunması, fazla şeker içermesi nedeniyle sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Ancak bu ‘gerçek’ balın sağlık kaynağı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bal ile ilgili kafamızdaki tüm soruları kısa adı Arı Platformu olan Bal ve Diğer Arı Ürünleri ile Sağlıklı Yaşam Platformu'nun temsilcileri ile konuştuk. Platformun Proje Koordinatörü Aslı Elif Sunay bal alırken en büyük görevin tüketiciye düştüğünü vurgulayarak, “Tüketici ürünü alırken Tarım Bakanlığı’ndan izinli, özellikle ambalajlı ve etiketli ürünler tercih etmeli” dedi. Alo 174 Gıda Hattı’nı arayarak firma analiz raporu ve ürünle ilgili bilgiyi almak mümkün. Bal Paketleyicileri, İhracatçıları ve Sanayicileri Derneği'nin koordinatörlüğünde İTÜ, İstanbul Üniversitesi ve ilgili kamu kurumlarının da T tüketicileri bilinçlendirmek. Sunay, Arı Platformu olarak bal ve propolisin meme kanseri tedavisinde etkisinin araştırılması, antioksidan içerikleri ile biyoyararlılık özelliklerinin belirlenmesi ve İstanbul Ballı Bitkiler Herbaryumu’nun kurulması için İstanbul Teknik ve İstanbul Üniversitesi ile birlikte büyük bir projeye imza attıklarını anlattı. İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü'nden Prof. Dr. Oğuz Öztürk başkanlığındaki ekibin yürüttüğü araştırmayla ilgili Sunay “Gen seviyesinde bu derece ileri ve kapsamlı bir araştırma dünyada ilk defa yapıldı. Bal arılarının ağaçlardan toplayarak oluşturduğu, kovanını korumak için izolasyon ve dezenfeksiyon malzemesi olarak kullandığı propolisin kanserli hücreyi intihara sürüklediği tespit edildi. Propolisin kemoterapinin etkisini de artırabileceğini düşünülüyor. Ancak bununla ilgili kesin bir veri yok. Çalışmayı gerçekleştirip hücre bazındaki gibi olumlu sonuçlar alınacağına inanıyoruz” dedi. Projenin bir başka ayağı ise İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu tarafından gerçekleştirildi. 65 bal, sekiz propolis, 29 polen ve 18 arı sütü numunesinin incelendiği projenin sonuçlarına göre polen ve propolisin balla birlikte tüketilmesi antioksidan etkiyi daha da arttırıyor. Sunay, Örneğin propolis nar suyundan 62, domatesten 120 kat daha yüksek antioksidan içeriğe sahip. Polen ise domatese göre dört, böğürtlene göre üç kat daha fazla antioksidan içeriyor” dedi. Çatalca, Silivri, Şile, Beykoz ve Sultanbeyli ilçelerinde arıcılık önemli bir geçim kaynağı ve İstanbul’da 130 bin arı kolonisi bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı da bu arılar için en önemli ballı bitkileri araştırdı ve Türkiye’de ilk defa bir ballı bitkiler arşivi oluşturuldu. Çayın ömrü uzuyor... ipton, iki yıl önce Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi'ni hayata geçirdi. Bu proje, ekonomik ömrü 100 yıl olan ve 75 yaşına giren çayımız için çevresel, sosyal ve ekonomik bir bölgesel kalkınma hamlesi. Proje kapsamında hem yeni tarım uygulamaları hayata geçiriliyor, hem bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor, hem de yöre halkı sağlık ve çevre konularında destekleniyor. Proje kapsamında Lipton'un Rize'deki Pazar fabrikası Türk çayına ilk Yağmur Ormanları Birliği (Rainforest Alliance) sürdürülebilirlik sertifikasını getirdi. Türkiye de Lipton çayın hem üretilip, hem tüketildiği ilk ve tek Yağmur Ormanları Birliği sertifikası alan ülke oldu. Lipton ambalajlarına basılacak “yeşil kurbağa” damgası, Lipton çay üretiminin tüm L aşamalarında çevrenin korunduğunun, çiftçi ekonomisine ve sosyal hayata önemli katkı sağladığının kanıtı olacak. Sürdürülebilir Çay Tarımı projesi için hedeflenen ise 2018 yılına dek tüm Lipton çaylarının, tedarikçilerinin ve fabrikalarının Yağmur Ormanları Birliği'nin sertifikalandırılması. Unilever Gıda Pazarlama Başkan Yardımcısı Mustafa Seçkin, “Yağmur Ormanları Birliği, toprağın ve doğal kaynakların kullanımında, bunların işlenmesi ve pazarlanmasında, bunun ötesinde tüketici davranışlarında köklü değişiklikler yaparak doğal hayatı ve yağmur ormanlarındaki biyoçeşitliliği korumak amacıyla dünyanın saygın çevreci organizasyonlarından biri. Ve bu anlamda Karadeniz Bölgesi, Yağmur Ormanları Birliği’ni yakından ilgilendiriyor. Bölge, Birliğin korumak istediği, önem verdiği bir bölge” diyor ve ekliyor; “Çay, sıradan bir bitki değil bir bölgenin ekonomisini hatta sosyal kültürünü oluşturuyor. Bu nedenle Lipton Sürdürülebilir Çay Tarımı Projesi, adeta topyekun bir bölgesel kalkınma projesi. Çabalarımız Pazar fabrikasına Yağmur Ormanları Birliği sertifikasını kazandırdı. Bu logoyu artık Lipton Yellow Label ambalajlarında göreceğiz. Çünkü bu projenin sonucu nihai ürüne yansıyor, oradan da tüketiciye dokunuyor. Her Lipton çay, tüketicisi adına çayı koruyor, bölgeye, çevreye, ekonomiye ve sosyal hayata katkıda bulunuyor.”