Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 Eylül 2010 Salı 5 Dünya Kadınları Zirvesi Vakfı'ndan Türkiye’ye Ödül Dünya Kadınları Zirvesi Vakfı tarafından 1994'ten beri uluslararası alanda verilen "Kırsal Yaşamda Kadının Yaratıcılığı Ödülü" bu yıl Hüsnü M. Özyeğin Vakfı’nın Kırsal Kalkınma Programı Yöneticisi Nurcan Baysal'ın oldu. dönerek kendisini kalkınma çalışmalarına adamıştır. Onun bu çalışmaları dikkat çekmiş ve Özyeğin Ailesi'nin kırsal alanda yatırım yapmaya karar vermesi üzerine ülke genelinde seri bir biçimde adapte olabilecek bir kırsal kalkınmaprogramının geliştirme çalışmaları başlatılmıştır. Nurcan Baysal ise programa ilişkin düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi: "Kırsal kalkınma sadece gelir artışı ya da altyapı çalışmalarından ibaret değildir. Kalkınmada önemli olan insanları dinlemek ve insanların yaşam seçimleri, istekleri, gelecek tahayyüllerini dikkate almaktır. İnsanların parçalanmış ve ellerinden kayıp gitmiş olan hayatlarının ve yaşam yerlerinin yeniden inşa edilmesidir. Bu çerçevede çocuklar için resim atölyeleri düzenlemek en az hayvancılık çalışmaları kadar önemli olabilir. Kadınların güçlendirilmesi, sanatın, pozitif değerlerin ve geleneklerin korunması bütün bir resmin parçalarıdır. Bu nedenle Özyeğin Kalkınma Modelinde niteliksel göstergelere de en az niceliksel göstergeler kadar değer verilmiştir. Sadece bir yıl içersinde gözde görülür değişimler yaşandığını görmekten büyük mutluluk duyuyoruz." ‘Daha çok’ toplumundan ‘daha az’ toplumuna doğru pupa yelken Sürdürülülebilir Yaşam ekinin devamlı /seçkin okurlarının bildiği üzere, sürdürülebilirlik üç halkanın girişim yaptığı alandadır: iktisadîtoplumsalekolojik. Bu kavram, ilk kez 1987’de Birleşmiş Uluslar Örgütü’nce yayınlanan ‘Ortak Geleceğimiz’ adlı raporla ‘gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneklerinden ödün vermeden bugünkü kuşağın gereksinimlerini giderebilmek’ olarak tanımlandı. Terimi ilk kez, Hans Carl von Carlowitz, 1713 yılında ‘Sylvicultura Oeconomica’ adlı yapıtında gittikçe azalan orman kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanması gerektiğini belirtirken kullanmıştır. Dikkat: hem terimin ilk kez kullanımı, hem de ilk resmi tanımı aynı kavramı çağıştırıyorlar: daha az. John Hopkins Üniversitesi’nden Michael Mandelbaum’un yeni kitabına şu adı vermiş: Tutumlu süper güç. Yazar kitabında şunu vurguluyor: “Son 70 yılda iç ve dış politikayı ‘daha fazla’ sözcüğü tanımlıyordu. Yirmibirinci yüzyılın ikinci on yılı ve sonrasında dış politikayı tanımlayacak olgu ise ‘daha az’ olacak…Dünya daha düzensiz ve daha tehlikeli bir yer olacak…sürdürülebilir bir ekonomik büyüme yoluna girmeliyiz…” Bir ‘daha fazla toplumu (the more society)’ olan ABD’den,hem de kapitalist yazarlardan böyle aykırı düşünceler çıkmasına ne demeli? 21.yüzyıl kapitalist modeliyle karşı karşıyayız galiba! Şimdi, kişisel evreninizde ‘daha az’ kavram ve uygulamasına doğru nasıl yelken açacağınıza ilişkin bir pencere tasarımı için size bir kitaptan söz edelim. Bu hoş yapıt, Leo Babuta’nın ‘Azın gücü (The Power of Less)’ adlı kitabıdır. Leo, bu yapıtında sunduğu düşünceleri geliştirirken Zen Habits’den beslenmiş: 60 binden fazla abonesi, her ay iki milyon dolayında okuruyla, dünyanın en iyi 50 blogu arasına Doç. Dr. giren blogu yani! MELİH Yazarın yapıtında azın gücüne ilişkin BAŞ ortaya koymuş olduğu altı rehber ilke şöyle: 1.Sınırlar koymak, 2.En gerekli olanı seçmek, 3.Basitleştirmek, 4.Odaklanmak, 5.Yeni alışkanlıklar yaratmak, 6.Küçük adımlarla başlamak. Bunlara sırasıyla kısaca bakalım.(Kitap ülkemizde ‘Az Aslında Çoktur’ adıyla yayınlandı!) Sınırlar koyulmadan, eşdeyişle sınırsız isteklerimize kapılıp giderek yaşamak ‘özgürlüğü’, eğlenceli gibi gözükse de, bir süre sonra bunun gerilimiyle başa çıkmak olanaksızlaşır. Bunun için yapılan her şeyde, belirli ve kararlı sınırlar koyulmalıdır. Bu hem bireyin, hem toplumsal ve ekolojik çevrenin kendisini yeniden üretim olanağını sunacaktır. Yetinmeyi bilmek aslında bizim kültürümüzde vardır (Örneğin Yunus Emre vd.) En gerekli olanın seçilmesi, basitleştirmenin anahtarıdır. Basitleştirmeden önce en gerekli olan seçilmelidir. En gerekli olanı seçmek için, yapılan şeye ait bilgi sahibi olmalısınız. (Örneğin çocuklara alınan hızlı atıştırma ürünleri veya boyalı şekerlemelerin sağlıksal sakıncalarına ait bilgi gibi.) Bu iki ilkede şu sorular önemli: nedir değerli olan? / neyi hedeflemeliyiz? / Neyi (kimi) sevmeliyiz? / bizim için neyin önemli olması gerek? / Uzun erimli etkiler nedir? / İhtiyaç mı yoksa istek mi? / Temel önem taşımıyorsa elendi mi? / Sürekli düzenleme yapılıyor mu? Bu ilkelerde en zor şey, hayır diyebilmeyi öğrenmektir.(% 42 oranında değil, tümüyle!) Odaklanma sürecinde (i)hedefe, (ii)elimizin altındakine, (iii)olumluya odaklanmak esastır. Yanlışlardan korkmaksızın, uygulamaya devam edilmesi gereklidir. Kalıcı iyileş(tir)meler sağlanması için, yeni alışkanlıklar yaratılmalıdır. Örneğin, şekerden (hele GDO’lu mısır şurubundan) uzak durmak gibi. Beş ilkeyi başarılı bir biçimde uygulamak için, küçük adımlarla başlanmalıdır. Böylece, odağınızı daraltıp, enerjinizi canlı tutup, başa çıkabilmeyi kolaylaştıracağınız için, başarıyı güvencelersiniz. Unutmayalım ki, aşamalı değişim daha kalıcıdır. Sonsöz: Daha azın bir de tek yumurta ikizi var, adı ‘Yavaş’! D ünya Kadınları Zirvesi Vakfı (WWSF), Hüsnü M. Özyeğin Vakfı Kırsal Kalkınma Programı'nının Yöneticisi Nurcan Baysal'ı 2010 yılı "Kırsal Yaşamda Kadının Yaratıcılığı" ödülüne layık gördü. Bugüne kadar 100'den fazla ülkedeki önemli kalkınmacılar, kadın aktivistler, barış ve insan hakları aktivistlerine verilen ödül, ilk defa Türkiye'ye geliyor.1994 yılından beri verilen ödül kırsal toplulukların yaşam kalitesini yükseltme konusunda olağanüstü yaratıcılık, cesaret ve sorumluluk gösteren kadınlara ve kurumlarına veriliyor. WWSF tarafından ödüle ilişkin yapılan açıklamada şöyle denildi:"Nurcan Baysal, Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden birindeki akademik kariyerinden vazgeçip temel sosyal haklardan mahrum kalmış doğu bölgesini kalkındırmak için doğduğu yer olan Diyarbakır'a geri DHL Express 12 ton atık kağıt topladı Express çalışanları 2010 yılı itibari ile DHL Bursa ve DHL İstanbul ofisleri 12 ton atık kağıt topladı. Etkinliğe, DHL'in 559 çalışanı katıldı. DHL böylece, 2020 yılına kadar karbon salınımını yüzde 30 azaltma yolundaki çalışmalarına bir yenisini daha eklemiş oldu. DHL Express, sene boyunca sürecek olan bu çalışma kapsamında aynı zamanda plastik atıkları da toplayacak. Teknik Kağıt tarafından da desteklenen proje kapsamında DHL Express çalışanlarının toplayacağı atıklar, DHL binasının bağlı bulunduğu Bağcılar Belediyesi tarafından belirli aralıklarla alınacak. Çevre bilincini küçük yaşlardan itibaren oluşturmak için de çalışmalar yapan DHL Express, Halil Türkan İlköğretim Okulu öğrencilerine de, çevre dostu materyallerden üretilmiş 1000 adet kalem kutu bağışı yaptı. Sene boyunca sürecek bu çalışmalar sırasında, halihazırda DHL Express tarafından İzmir Alsancak ve İstanbul Beyoğlu’nda kullanılan çevre dostu Segway’lerin sayılarını artırmak için de çalışmalar yapılacak. Yüzyılın buluşu olarak da tanımlanan Segway araçlar benzinli araçlara alternatif olarak gösteriliyor. Segway’ler ortalama bir binek arabaya göre %90 daha az karbon salınımı yapıyor ve 11 kez daha az enerji sarf ediyor. Motosikletle kıyasla ise %81 daha az karbon salınıma neden oluyor ve 5 kez daha az enerji kullanıyor.