24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 Cumhuriyet ENERJİ 2 Ekim 2012 31 Nükleer santralın üreteceği elektriğin ucuz olmayacağını rakamlar ortaya koyuyor. Üretilecek elektrik ile dışa bağımlılığın azalacağı söylenemez. Çünkü, petrol ve doğalgaz görece daha kolay elde edilebilirken nükleer yakıt için aynı şeyi söylemek olanaklı değil. pım ve işletmeye alış esnasında süre uzatımlarına neden olacaktır. celemek yararlı olacaktır. İlk ünitenin devreye girmesi öngörülen 2020 yılı tüketim tahmini Türkiye Elektrik İletim A.Ş.’ye (TEİAŞ) göre yüksek tüketim varsayımı ile yaklaşık 67 bin megavat (MW) kurulu güç ve 434 milyar kWh elektrik tüketimi olarak veriliyor. Kısaca Akkuyu’nun ilk ünitesi planlandığı gibi 2020 yılında devreye girerse o günkü tahmin edilen kurulu gücün yalnızca yüzde 1,8’ini, tahmin edilen tüketimin ise yüzde 2.21’ini karşılayacaktır. Akkuyu’nun bütünü ile tamamlanması ve tam kapasite ile yılda 8 bin saat çalıştırılabildiği farz edilirse, Türkiye’nin 2011 elektrik tüketimin yüzde 16,7’sine denk gelecek şekilde 38 milyar 400 bin kWh elektrik üretimi yapılacaktır. Bu değer bugün Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan lisans alıp inşaatı başlamış santralların kapasitelerinin yüzde 11’ine, inşaatına henüz başlamayanlar da dahil edildiğinde, planlanan santralların yüzde 6,8’ine denk gelmektedir. Akkuyu’da üretilecek olan enerji mevcut linyit santrallarının 2010 üretimi kadar olacaktır. AfşinElbistan Santralı’nın yıllık kapasitesinin 2,5 katı, mevcut yapişlet santrallarının 2011 yılı üretimlerinin yüzde 85’i ve doğalgaz santralarının 2011 yılı üretiminin yüzde 37’sine eşit olacaktır. Türkiye’de 2010 yılı ortalama kayıp kaçak oranı yaklaşık yüzde 18,63 olmuştur. Bu oranın iyimser bir tahminle 20202025 yılları arasında yüzde 10’a düşeceğini varsayarsak, Akkuyu’nun tam kapasite üretimi o dönemki tahmini tüketim olan 434 milyar kWh’nın dağıtım kayıp kaçağını bile karşılayabilir düzeyde değildir. EPDK raporlarına göre şu anda üretim lisansı almış ve yapım aşamasında olan 42 bin 401 MW gücünde tesis var. Lisans başvurusu yapmış ve incelemede olan üretim tesislerinin (nükleer hariç) toplamı 63 bin 578 MW’dır. Toplam 105 bin 979 MW potansiyel incelemeye uygun bulunmuş durumdadır. Bu miktar TEİAŞ’ın uzun dönem tahmin raporunda 2020 yılı için belirtilen güç miktarının (67000 MW) çok fazla üzerindedir. Tabii başvurulan santralların hepsinin yapılacağını öngörmek yanlış olmakla birlikte böyle bir potansiyelin varlığı nükleer santralların alternatifinin olduğunu açıkça göstermektedir. Bu potansiyelin yapımında tereddüt olan yüzde 10’luk bir bölümü bile Akkuyu’daki üretimi karşılayacak seviyededir. Bu başvuruların 16 bin 393 MW’lık bölümü taş kömürü ve linyit santrallarından oluşmaktadır. Bir bölümü ithal kömür olmakla birlikte bu santralların yapılması Akkuyu’nun baz santral olması niteliğini de karşılayacak alternatiflerin olduğunu açıkça ifade etmektedir. Dolayısı ile yapımı planlanmış olan bu santralların çok küçük bir yüzdesinin teşvik edilerek devreye alınmalarının hızlandırılması bile Akkuyu’daki üretimi karşılayacaktır. Bu veriler ortada iken ve santral yapım başvuruları yapılmışken Akkuyu’nun enerji ihtiyacını karşılamada vazgeçilemez bir alternatif olduğunu söylemek mümkün görülmüyor. Sigorta sorunu aşılabilecek mi? Yapılacak tesisin tam olarak ne şekilde sigorta edileceği belirsizdir. Bugüne kadar dünyada meydana gelen kazaların vermiş olduğu zararlar göz önüne alındığında ve Fukuşima’da oluşan felaket dikkate alındığında, Akkuyu’yu sigorta edecek sigorta kuruluşunun bulunamaması olasılığı çok yüksektir. Yapımcı firmanın garantisi sınırlıdır ve sigorta konusu henüz tam olarak çözülmemiştir. Bir nükleer kaza olması halinde karşılaşılacak zararın büyüklüğü tartışılmayacak kadar açıktır. Dolayısı ile Akkuyu yapılarak bu risk alınacaksa getirisinin de bu riski karşılayacak nitelikte olması gereklidir. Hiç bir yöneticinin Türkiye’de yaşayan insanlar adına böyle büyük bir riski geçerli gerekçeler olmadan göze almaya hakkı olmamalıdır. Eğer bu hakkı kendinde görüyorsa o zaman çok geçerli gerekçeleri ve Türkiye’de yaşayanların onayı gerekir. Bu birim fiyat ucuz mu? Acaba Akkuyu’da üretilen elektriği çok ucuza mı alacağız? Ucuzluk Akkuyu’nun yapım kararında bir kriter olabilir mi? Yapılan anlaşmada Akkuyu’nun ilk iki ünitesinin üretiminin yüzde 70’inin, son iki ünitesinin üretiminin yüzde 30’unun 15 yıl süre ile kilovat saat başına (kWh) 15.33 dolar sent birim fiyatını geçmeyecek şekilde ortalama 12.35 dolar sent birim fiyatla Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) tarafından alınacağına ilişkin garanti veriliyor. TETAŞ’ın 2011 yılı Faaliyet Raporu’nda 2001 ila 2011 yılları arasında TETAŞ’ın satın aldığı elektriğin fiyatına ilişkin veriler yer almaktadır. Bu listedeki en ucuz fiyat 4,45 dolar sent, en pahalı fiyat ise 8,59 senttir. 11 yıl ortalaması ise 6,40 dolar sentte denk gelmektedir. Yani Akkuyu’da garanti edilen fiyat, en yüksek birim fiyattan yüzde 43 daha pahalıdır ve ortalama birim fiyatın yaklaşık iki katıdır. ABD’nin yapmış olduğu projeksiyonlara göre de 2025 yılında kWh fiyatı 9,3 sent, 2035’de ise 9,5 sent olacaktır. Bu arada ABD’de elektrik birim fiyatı bugün de bizden ucuz değil. 2010 birim ortalama fiyatı 9,8 sent olarak gerçekleşmiştir. Akkuyu’nun devreye gireceği yıllarda ABD’de elektrik birim fiyatı yaklaşık 9,5 sent iken, Akkuyu’daki üretime yüzde 30 daha fazla 12,35 sent ödeyeceğiz. Bu rakamlar Akkuyu’nun ucuz elektrik üretimi sağlamak amacı ile inşa edilmediğini göstermektedir. Yani Akkuyu’nun yapım gerekçesi ucuz elektrik sağlamak değildir. Enerji sıkıntısını çözebilir mi? Akkuyu’yu enerji ihtiyacı açısından değerlendirebilmek için Akkuyu’nun devreye alınacağı yıllarda, elektrik enerjisi potansiyelinin ne durumda olabileceğini in Döviz çıkışını artıracak Cari açık sorununun bu denli büyük ol masının temel nedenlerinden bir olan enerji ithalatın büyüklüğü ve dışa bağımlılık sorununa Akkuyu çözüm olabilir mi? Basit bir hesapla 15 yılda Akkuyu’da üretilen enerji için ne ödeyeceğimizi bulmak mümkündür. Şöyle ki bu santralda elektrik üretimi sürecinde personel ücreti ve ikamesi dışında yurtiçine ödenecek hiçbir bedel mevcut değildir. Bu bedeli ayrı tutarsak 15 işletme yılında TETAŞ yılda 8000 saat çalışma süresi esas alındığında Akkuyu’dan 285.120 milyar kWh elektrik alacak ve 35.2 milyar dolar ödeyecektir. Akkuyu’dan bu süre zarfında piyasaya da 310.08 milyar kWh elektrik satılması bekleniyor. Akkuyu’nun piyasaya TETAŞ’a sattığının yarı fiyatına bile sattığını düşünürsek piyasadan toplam yaklaşık 19.15 milyar dolar gelir elde edecektir. Sonuç olarak 15 yılda Türkiye, Akkuyu için 54.35 milyar dolar elektrik bedeli ödeyecektir. Bu miktarın personel maaşları ve varsa uygulanacak vergiler dışında kalan büyük kısmı Rusya’ya aktarılacaktır. Dolayısı ile Akkuyu’nun cari açık ve döviz rezervleri açısında sağlayacağı bir avantaj yoktur. Türkiye’de nükleer yakıt üretilmediğine, satılan elektriğin bedelinin tamamının yurtdışına gitmesine Türkiye garanti verdiğine göre, Akkuyu’nun dışa bağımlılığı da azaltma olasılığı yoktur. Olsa olsa doğalgaz ithalatını bir miktar azaltabilir ancak doğalgaz ile üretilen elektriğin fiyatı daha ucuz olduğu için yurtdışına giden paranın toplamda artacağı net olarak önümüzde durmaktadır. Ayrıca nükleer yakıt stratejik bir madde olarak ulaşılması çok güç, diğer kaynaklar ise rekabet şartlarında satılan ve ulaşılması nispeten daha kolay kaynaklardır. Bunun yanında Rus şirketi açısından bu yatırım oldukça avantajlıdır. Şöyle ki, 15 yılda en az 54.35 milyar garanti gelir elde edecek olan bu yatırımın işletme giderleri personel ve yakıt dahil olmak üzere maksimum yüzde 16 olarak öngörüldüğünde geri kalan miktar olan 45.65 milyar dolar,10 ila 25 milyar dolar arasında gerçekleşeceği iddia edilen yatırım tutarının kat ve kat üzerin dedir. Bu projenin yatırım geri dönüş oranı dünyadaki emsal projelere göre yüksek yatırımlardan biri olarak kabul edilebilir. Sonuç olarak nükleer santrallar için Türkiye’de hukuki altyapının çözümlenemediği, bağımsız denetim yapacak bir kurumun olmadığı göz önüne alındığında, yapımına ve üretime ne zaman başlanacağı belirsiz, hem Türkiye hem dünya ortalamalarının üzerinde fiyatlarla elektrik üretecek olan bu santral konusundaki ısrarı anlamak mümkün değildir. Türkiye’nin Akkyuyu’dan elde edilecek elektriği karşılayacak alternatiflerinin bulunduğu gerçeği ortada iken, Akkuyu elektrik üretim sistemimize ancak minimal katkı sağlarken ve yakıt açısından bağımlılığı arttıracağı açık iken, böyle bir projenin ısrarla hayata geçirilmesi ile ne hedeflenmektedir? Nükleer santrallarda yaşanan kazaların çevresel etkilerinin ne kadar büyük olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Batılı ülkelerin terk etmeye çalıştığı, atık yakıt depolama sorunun bile çözümlenemediği bu teknoloji, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu, Hindistan, Çin gibi birkaç ülke dışında ilgi görmemektedir. Nükleer santralların yol açabileceği felaketler düşünüldüğünde, riski göze alabileceğimiz faydalarının da bulunması gerekmektedir. Ancak Akkuyu projesinin Türkiye’nin enerji alanında karşı karşıya kaldığı hiçbir sorunun çözümüne katkı sağlamadığı bunun yerine sorunları katmerleştirdiği yukarıda anlatılanlardan açıkça görülmektedir. O halde bu ısrarın ve acelenin sebebi nedir? Bizim gözden kaçırdığımız bir şey mi var? Kimsenin anlamadığı ama AKP Hükümeti’nin bildiği bir neden mi var? Yoksa gözden kaçırılmaya çalışılan bir husus mu var? KAYNAKLAR ? TEDAŞ Türkiye Elektrik Dağıtım ve Tüketim İstatistikleri 2010 ? TETAŞ 2011 Faaliyet Raporu ?US Energy Information Administration, Annual Energy Outlook 2012 Early Release
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle