22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 10 Kasım 2012 Cumartesi a6 yaşam Halkevi’nin 3 yıldır sürdürdüğü çalışmaya öğrencilerden destek Cemaate karşı halkçı örgütlenme İKLİM ÖNGEL Tavuklu türlü, salçalı makarna ve yoğurttan oluşan mönüyü hazırlayan Hilal Fırat, Eryaman’dan çocuklara yemek yapmak için geldiğini dile getirerek, “Çocuklarımız gittikçe çoğalıyor. Yemeklerimiz beğeniliyor olmalı” dedi. Batıkent Halkevi’nde 3 yıl önce cemaat örgütlenmesine karşı halkçı bir örgütlenme başlatıldı. Batıkent Halkevi gönüllüleri, haftanın 5 günü öğle saatinde lise öğrencilerine ev yemeği sunuyor. Okul çevrelerinde gerici grupların öğrencileri hedef aldığını söyleyen Halkevi gönüllüsü Gülşah Öztürk, “Bu çevrede gerici grupların faaliyet gösterdiği duyumunu aldık. Bunun üzerine biz de bu duruma karşı çalışma başlattık. Öğrenciler başlattığımız etkinlikle her gün öğle aralarında Halkevi’nde ev yemeği yiyebiliyor” dedi. Batıkent Halkevi gönüllüleri, 3 yıl önce başlattığı dayanışma çalışması ile çevre okullarda okuyan maddi durumu yetersiz öğrencile re haftanın 5 günü ev yemeği veriyor. Her gün farklı gönüllülerin yaptığı 3 kap yemek, destek vermek isteyene 1 TL karşılığında sunuluyor. Erzak çevre esnafın bağışlarıyla sağlanırken, Halkevi’nin bahçesinde yetişen sebzelerden kışlık salça ve menemen yapılıyor. Halkevi gönüllüsü Öztürk, çalışmanın çıkış noktasının okul çevrelerindeki gerici örgütlenmeler olduğunu belirterek, “Gerici gruplar, çeşitli yollarla öğrencileri kendilerine çekme çabası içindelerdi. Biz de 3 yıl önce bu duruma karşı çalışma başlattık” dedi. Emekli öğretmenlerin, öğrencilerin ve çevrede oturanların emek ve fedakârlıkları sonucunda çalışmanın başarıyla sürdüğünü söyleyen Öztürk, “Bu yalnızca bir yemek çalışması değil, cemaat örgütlenmesine bir karşı duruş. Aynı zamanda öğrencilerin okul derslerine de yardımcı oluyoruz. Futbol ve voleybol turnuvaları düzenliyoruz” diye konuştu. İsmail Gürses ise devletin yapması gerekeni Halkevi’nin yaptığını söyleyerek, “Ev yapılması gereken yer okul, ama bu işi biz üstlendik” diye konuştu. Yemeklere öğrencilerden tam not Çağatay Bekçi: 2 yıldır öğle yemeklerimi burada yiyiyorum. Ekonomik oluyor. Yemek dışında da voleybol oynuyoruz, kitap okuyoruz. Her şeyden önemlisi ise güvenilir bir ortamdayız. Turgay Günde: Arkadaşlarımdan böyle bir dayanışma gerçekleştiğini öğrendim ve 1 yıldır geliyorum. Böylelikle evde olmasak bile ev yemeği yeme şansı buluyoruz. c Öykü Yarışması’ndan... Deniz Çelik Hacı Ömer Tarman Anadolu Lisesi Mavi duman İ ki genç, bacaklarını Ankara Kalesi’nden aşağı sarkıtmış, binaları izliyorlardı. Sık sık gelirlerdi buraya. Bazen Ahmet yanında mızıka getirirdi, nefesini güzel bir şeyler için harcamayı severdi. Ece de gözlerini kapatıp hayallere dalardı. Bugün hiçbir şey yoktu yanlarında. Ahmet’in mızıkası da, Ece’nin hayalleri de evde kalmıştı. Bugün bir yas için burdaydılar. Hüzün vardı yüreklerinde. Ne yasın tutulduğu kişi ne de hüznün kaynağı belliydi. Yalnızca bir duygu dökümüydü bu. En iyi iki arkadaş dile getirilemeyen her hissi Ankara’nın tozlu rüzgârına katacaklardı. Aşağısı gecekondu doluydu. Çoğu yıkılmış, harabeye dönmüş bu evlerdeki yaşanmışlıklar gözlerinin önünden geçiyordu. Birden, o anı dolu taş yığınından mavi bir duman çıkmaya başladı. Önce ince bir hare halinde göğe süzüldü. Birkaç saniye içinde yoğunlaştı, büyüdü. Tüm yaşanmışlıkları emdi duman. Ahmet’in de, Ece’nin de gözleri dumandan başka bir şey görmüyordu. Duman yas tutma hevesini bile geride bırakmıştı. Kalenin tepesinden koşar adım inmeye başladılar. Karşılarına çıkan insanlara aldırmadan ilerliyorlardı. Kalenin tarihini anlatıp harçlık almaya can atan çocuklara da, kolye satan teyzelere de kulak asmadılar. Aşağı inip çamurlu ara sokaklardan geçtikten sonra binanın önüne geldiler. Pembe duvarlarının sıvaları soyulmuştu, demir pervazlı pencereleri kırılmıştı. Çatısının bir kısmı bir kepçe darbesiyle indirilmiş olmalıydı. Duman içeriden gelip çatıda oluşmuş büyük oluktan dışarı çıkıyordu. Binaya yaklaştıkça pembe duvarı görmeleri zorlaştı. Yoğun duman gözlerini yakıyordu. Onlar içeri girerken, binanın çevresinden onlarca güvercin havalanıp etrafı kanat sesine boğdu. Tuğla merdivenleri zar zor tırmanıp yarısı yok olmuş ikinci kata ulaştılar. Dökülmüş taşlar yollarını kesse de yıkıntıları aşıp dumana ulaştılar. Yerde yanan ateş, odada bir gölge bile oluşturamayacak kadar küçüktü. Adeta köz haline gelmişti, tek yaptığı o masmavi dumanı havaya göndermekti. Duman közün başladığı yerde incecik çıkıyor, yükseldiğinde sanki gökyüzüyle kucaklaşmak istiyormuş gibi yayılıyordu. Közün yanında bir güvercin yatıyordu. Ahmet eğilip onu iki elinin arasına aldı. Cansız bedeni hâlâ sıcak olan güvercin, kanatları ve gagası sımsıkı halde avucunda yatıyordu. Ece’nin gözleri doldu. Boz tüyleri artık havayı delip geçemeyecek, kursağından gelecek hiçbir yiyecek yeni bir yavruya hayat olamayacaktı. Ece, Ahmet ve binanın etrafında süzülen güvercinler oradan ayrılırken, mavi duman tükeniverdi. Ahmet, avucundaki minik güvercin için uygun bir yer ararken, gökteki güvercinler o nereye giderse peşinden geliyordu. Boş bir arazide karar kıldılar güvercin için. Ece ince parmaklarıyla toprağı eşeleyip güvercine uygun bir çukur açtı. Ahmet, güvercin camdan yapılmışçasına dikkatle yerleştirdi onu. Üstünü kapatıp çevresini minik taşlarla çevirdiler. Tepelerindeki güvercinler hâlâ acıyla uçuşurken, iki arkadaş gülümsüyordu; bugün tuttukları yas ve hüzün sahibini bulmuştu. Onu gerçekten hak eden bir sahipti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle