22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 10 Kasım 2012 Cumartesi a2 Kültür sanat Feryal Türkoğlu en çok Ata’nın sevdiği opera eserini seslendirmekten keyif alıyor... Opera’nın yıldızı için ‘Tosca’ çok özel SELDA GÜNEYSU Atatürk’ü ebediyete uğurladığımız günün 74. yıldönümü bugün. O’nun devrimleri ışığında Ankara’da başlayan sanat çalışmalarının halkalarından biri de Devlet Opera ve Balesi (DOB). Ankara DOB’da O’nun yol gösterdiği amaçla sahneye çıkan sanatçılardan Feryal Türkoğlu. Ankara DOB’un sahneye taşıdığı hemen hemen her eserde başrolde yer alıyor. Bu nedenle kendisine “Opera’nın yıldızı” unvanı verilmiş. Soprono Türkoğlu sesiyle bugün salt Ankara’da değil, tüm Türkiye’de hatta ve hatta yurtdışında da bilinen bir isim. “Kendisini opera sanatına adadığını” söylüyor; onu en çok duygulandıran eserin, sahnedeyken seslendirmekten en zevk aldığı eserin de “Tosca” olduğunun altını çiziyor. “Atatürk’ün en sevdiği opera eseri olarak da bilinen ‘Tosca’yla her sahneye çıkışımda O’nu düşünüyorum” diyor. Ünlü soprano Feryal Türkoğlu ile opera üzerine konuştuk: ‘Hayalimi gerçekleştirdim’ Bir buçuk yaşından itibaren şarkı söylemeye başlamışım. Ailem de bu özelliğimi bildiğinden bana her ortamda şarkı söyletirmiş. Annem ve babam müzisyen değildi ancak müziğe çok ilgililerdi. Babam birçok sazı icra edebilen biriydi. İlkokula başladığım dönemde, ilkokul öğretmenim sesimi fark etti. Aileme sürekli şöyle diyormuş: “Feryal’in sesi çok güzel. Mutlaka konservatuvara gitmeli. O özel bir çocuk.” Böylece 11 yaşında konservatuvara girdim. İlk tercihim opera değildi. Keman öğrenmek istiyordum. 4 yıl bunun üzerine eğitim aldım. Eğitimim sürerken solfej hocam, çok değerli müzisyen İlhan Baran beni operaya yönlendirdi. “Çok iyi bir kemancı olabilirsin şüphesiz, lakin şarkı söylemen gerek. Sesin çok özel” dedi. 15 yaşımda, Ankara Devlet Konservatuvarı benim için özel bir sınav düzenledi ve beni çok erken bir yaşta şan bölümüne aldılar. 1987 yılında da, yine çok genç bir yaşta, ADOB’da çalışmaya başladım. Hani böyle bir iş herkesin içinde yer eder ya, “Ah çok güzel sesim vardı ama sahnelere çıkmak nasip olmadı” derler ya, şükürler olsun ki ben hayalimi gerçekleştirebildim. Şimdi ailece sanatçıyız. Eşim balet, kızım balerin, kızkardeşim Ferda Yetişer de ADOB’da sanatçı. ‘Benim hayatım Ankara’ Klasik müzikle ilgilenenler, operaseverler, bugün beni salt opera ile tanıyorlar. Bu da beni çok mutlu ediyor. Demek ki ben doğru bir şey yapıyorum. İşimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Hatta fazla titizim. Yaptığım işe, iş demek bile istemiyorum. Benim için opera bir yaşam şekli çünkü. Bu noktada doğru bir şekilde seyircinize hitap ederseniz, içtenseniz, seyircinizin bunu almaması gibi bir şey mümkün değil. Yaptığım işi İstanbul’da da sürdürebilirdim. Belki o zaman şu an olduğumdan daha fazla tanınabilirdim. Lakin ben zoru seçtim. Üstelik Ankaralıyım. Ankara benim hayatım. ‘Halka kendimizi doğru ifade etmeliyiz’ Ne yazık ki bugün hâlâ opera sanatçısı denilince “bağıran, çağıran, sıkıcı iş yapan kişiler” akla geliyor. Oysa opera sanatçıları “eğitimli sesle şarkı söyleyen insan” demektir. Her şeyden önce insanımıza bunu anlatmamız gerekiyor. Yani bir opera sanatçısının diyaframına, vücuduna, uykusuna, yaşam şekline çok dikkat etmesi gerektiğini ve ettiğini anlatmamız gerek. Opera bir sürü fedakârlık isteyen bir sanattır. Kendinizi terbiye etmeyi gerektirir. Bu nedenle halka kendimizi doğru ifade etmek çok önemli. Bakınız Suna Kan ve İdil Biret “Harika Çocuklar Yasası” kapsamında ilk kez yurtdışına eğitim almaya gittiler. Onların ardından da bir sürü isim... Döndüklerinde memleketlerine büyük hizmetleri oldu. Ben onlara bakınca “şanslılardı” diyorum. Çünkü maalesef bugün bu türlü çalışmaları daha ileriye taşıyacağımıza önünü kesmişiz. Halbuki genç arkadaşlarımızın bu sanatı halka sevdirmek konusunda desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu arada DOB Genel Müdürlüğü’nün sanat danışmanıyım. Çoksesli müziği yaygınlaştırmak için de genel müdürlük olarak çalışmalar yapıyoruz. Anadolu’da konserler düzenliyoruz, temsiller gerçekleştiriyoruz. Ben DOB’un bu çalışmalarını çok önemsiyorum. Ama biraz da halk bize destek olmalı. ‘Yaptığımız işin maddi karşılığı yok’ Biraz önce sözünü etmiştim, opera çok fedakârlık isteyen bir sanattır diye... Bizler de bu sanatı gerektiği gibi yapmak için çok çalışırız. Bu anlamda yaptığımız işin maddi karşılığının olmadığını düşünüyorum. Bunu bir şikâyet amacıyla söylemiyorum. Hatta bazı eserler var ki o eserler beni sahneye çekiyor deyim yerindeyse. O eserleri seslendirken “her şeye değer” diyorum. Mesela “Tosca.” Biliyorsunuz bu eser Yüce Önder Atatürk’ün de çok sevdiği bir eserdir. Aryaların Atatürk’ü çok duygulandırdığı dile getirilir. Bu nedenle bu eser beni de çok duygulandırır. Bunun dışında “La Traviata” adlı opera eserini de çok severim. : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 10 Kasım 2012 Cumartesi Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle