22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 Ağustos 2011 Cuma 372 19 VİZYONDA BU HAF TA Suikast Arabalar 2 Her Yerde Aşk VampirCehennemi Yönetmen: Robert Redford Oyuncular: James McAvoy, Justin Long, Alexis Bledel, Evan Rachel Wood, Toby Kebbell Ailesini korumak için her şeyi yapmaya hazır bir kadının ve onu korumak için her şeyi riske eden bir adamın gerçek hikâyesini anlatıyor. Abraham Lincoln suikastinden sonra, yedi adam ve bir kadın, başkanı, başkan yardımcısını ve içişleri bakanını öldürmek için komplo kurmak suçundan tutuklanır. Aralarındaki tek kadın Mary Surratt, John Wilkes Booth ve diğerlerinin buluşup eşzamanlı saldırıları hazırladıkları pansiyonun sahibidir. Henüz yeni avukat çıkmış Frederick Aiken onu askeri mahkeme karşısında savunmayı başlangıçta gönülsüzce kabul etmişken, dava ilerledikçe müvekkilinin suçsuz olabileceğini fark eder. Yönetmen: Brad Lewis, John Lasseter Oyuncular: Owen Wilson, Larry The Cable Guy, Michael Caine, Emily Mortimer Ünlü yarış arabası Şimşek McQueen ve eşsiz kurtarma aracı Mater, “Arabalar 2”de, dünyanın en hızlı arabasını belirlemek üzere Dünya Şampiyonası’nda yarışmak için deniz aşırı bir yolculuğa çıkıyor. Mater, çukurlar, sapaklar ve sürprizlerle dolu şampiyonluk yolunda, kendisini ilgi çekici bir uluslararası casusluk macerasının içinde buluyor. Bu yarışta Şimşek McQueen’e yardım etmek ve gizli bir casusluk görevinde kendinden beklenileni yapmak arasında kalıyor. Aksiyon dolu yolculuğu Mater’ı, Japonya ve Avrupa sokaklarında yaşanan heyecan dolu bir kovalamacanın içine sürüklüyor. Yönetmen: Giovanni Veronesi Oyuncular: Robert De Niro, Carlo Verdone, Riccardo Scamarcio, Monica Bellucci Fabio 20 yıldır karısına sadık bir adamken, bir gece partide tanıştığı genç ve güzel Eliana, ünlü televizyoncuyu baştan çıkartır. İş için uzak bir sahil kasabasına gelen avukat, Roberto yakışıklı, genç ve hırslı bir avukattır. Sevgilisi Sara ile evlilik hazırlıkları yaptığı sırada, iş için geldiği sahil kentindeTuscany’li Micol ile tanışınca hayatının planlanmış akışı altüst olur. Yönetmen: Jim Mickle Oyuncular: Nick Damici, Connor Paolo, Michael Cerveris, Danielle Harris Medeniyetin çöktüğü, kıyamet sonrası düzensizliğin hüküm sürdüğü bir dünyanın ortasında yalnız kalan Martin, bir salgın hastalık gibi yayılan vampirzombilerden kaçarak yaşam savaşı verir. Kaos sonrası hayatta kalmayı başaran çok az sayıdaki insan bu felaketten etkilenmemiştir. Martin’i, ülkenin “Yeni Cennet”i olarak adlandırılan kuzeye doğru götürecek yegane kişi ise acımasız bir vampir avcısı olan karizmatik beyefendidir. İkili beraber, Kanada sınırında olduğu iddia edilen kurtuluş bölgesine varmak için ülkeyi baştan başa kat edecekleri uzun bir yolculuğa çıkarlar. ELEŞTİRİ Eren AYSAN eçtiğimiz hafta ödenekli ve özel tiyatroların repertuvarlarına, önümüzdeki sezondaki sanatsal tavırlarına ve estetik yapılanmalarına dair gelişmeleri beklerken, iki önemli olayla karşılaştık. Bunlardan ilki, Devlet Tiyatrosunda acemi seyircinin sakız çiğnemesine tepki gösteren bir oyuncunun ceza alması, diğeri de Radikal gazetesinden arkadaşım Cem Erciyes’le Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Devlet Tiyatroları üzerine yaptığı konuşmaydı kuşkusuz. Bendeniz, ayrı görünen iki konunun birbirinden bağımsız olmadığı düşüncesindeyim. Ne zaman içinde Devlet Tiyatroları bulunan bir kutunun kapağı açılsa, içinden olmadık düşünceler dökülüveriyor. Dolayısıyla kurum bir anda gündeme kendi sanatsal üretimi dışına itiliyor. “Devletin tiyatrosu olur mu?” sorusunu soranlar, ilerlemecilik içine girdikleri sanrısına kapılıp, ortalığı darmadağın ediyor. Oysa bir bilene sorsalar, dünyanın Bundan Sonra Ne Olur? her yerinde küçük ya da büyük ölçekli, devlet tiyatrosunun varlığını, hatta onlara verilen ödeneklere bakıldığında, bu rakamların bizimkisiyle kıyaslanamayacak denli kabarık olduğunu görecekler. Ayrıca bu tartışmaları sürdürenler, Devlet Tiyatroları’nın özel yasasıyla yarı özerk bir kurum sayılabileceği, yine yasası gereği bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iç işlerine karışmasına çok da müsaade edilemeyeceği bilgisinden yoksunlar. Evet, Devlet Tiyatroları’nın sorunları var. Kuruluşundan bu yana tüzüğü yok, merkeziyetçi bir yönetim anlayışı mevcut, yöneticilerin zamanla bürokratlaşması, sahneden uzaklaşması tehlikesi var, Muhsin Ertuğrul’un bölge tiyatroları tasarımına ulaşılamadığı için çalışanlar sorunlu, istihdamla ilgili sıkıntılardan söz açılabilir. Bu tartışmalar sırasında, var olan yasa üzerine inşa edilebilecek pek çok modelden söz açılabilecekken, daha da köhnemiş olana yönelmek neden? Bugün, tiyatronun Almanya’daki gibi, sorunlu olduğu tespit edilen yerel yönetimlere devir işlemi tartışılabiliyor. Türkiye’de tiyatroyu bitirme noktasına gelecek bu tavır karşısında, insan, “Ölüme yakalanmak yerine sıtmaya razı olalım” diyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi siyaset, yasalara ve bugüne kadar var olan teamüllere uymaksızın tiyatronun kapısından içeri giriveriyor. Keşke mesele, “Düğün ya da Davul” oyununda ceza alan oyunculardan başlayarak, “Genç Osman” oyununda oynayan oyuncunun ceza alması kadar kolay olsa… Bundan sonra bir yönetmen oyuncudan interaktif bir yer canlandırmasını isteyebilir mi? Bu sayede, Türk tiyatrosu geleneğini modern olanla birleştirme amacını taşıyabilir mi? Dahası bugün seyirciyle buluşması beklenen 16.yy tiyatrosu mu? Hani modern olan? Çağdaş tiyatroda seyirciyi kimi zaman iğreti etme, sinirlendirme, duyguları açığa çıkarma anlayışı nerede? Peki bürokratlara ve siyasetçilere kendi iç işleyişini, yaratma sıkıntısını yeteri kadar anlatamayan, siyaseti kuruma ardına kadar açan yöneticileri ne yapacağız? Dahası çıkarcı bir suskunluk içine girenlerin tarih karşısındaki konumları ne olacak? G
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle