24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

15 Temmuz 2011 Cuma 367 17 VİZYONDA BU HAF TA Harry Potter ÖY 2 ÇatıKatı 40 AşkınHalleri Tür: Fantastik Yönetmen: David Yates Oyuncular: Emma Watson, Helena Bonham Carter, Daniel Radcliffe Potter film serisinin son macerası ve Harry merakla beklenen son filmin ikinci bölümü. Destansı finalde, iyi ile kötünün mücadelesi büyücüIük dünyasını büyük bir savaşın içine sokmuştur.Tehdit hiçbir zaman bu kadar büyük olmamıştır ve artık hiçbir yer güvenli değildir. Bu arada, Lord Voldemort ile son karşılaşmasına gittikçe yaklaşan Harry Potter’ın en büyük fedakarlığı yapması gerekecektir. Her şey burada sona erecektir. Tür: Gerilim Yönetmen: Antoinette Beumer Oyuncular: Charlie Dagelet, Hadewych Minis, Anna Drijver Hepsi evli beş yakın arkadaş beraber bir çatı katı kiralarlar. Metresleriyle beraber güzel vakit geçiren bu beş erkek için her şey yolunda gitmektedir. Ta ki sabah uyandıklarında tanımadıkları bir kadının cansız bedenini dairelerinde bulana kadar. Beş arkadaşın içini bir şüphe kemirmeye başlar. Dairenin yalnızca beş anahtarı vardır. Her biri bir diğerinden şüphelenmeye başlayan arkadaşlar, aslında birbirlerini düşündükleri kadar iyi tanımadıklarını keşfedeceklerdir. Tür: Dram Yönetmen: Emre Sahin Oyuncular: Deniz Çakır, Ali Atay, Enginay Gültekin Diyelim önünüze pat diye bir çanta dolusu para düştü. Talih kuşu mu? Dualarınız kabul mu oldu? Bir çeşit yazgı mı? Yoksa hepsi birden mi? İstanbul’un dolambaçlı sokaklarında geçen 40, işte bu soruların yanıtlarını arıyor. 12 milyon nüfuslu kentte birbirini tanımayan üç kişi kendilerine bir yol bulmaya çalışırken bir çantanın peşine düşerler. İstanbul’da çekilmiş olan 40, sürükleyici bir öyküyü belgesel tadı veren bir sinema diliyle anlatıyor. Çok şey var bu öyküde: İnanç, aşk, talih, kader, insan kaçakçılığı... Tür: Romantik Yönetmen: Michel Leclerc Oyuncular: Sara Forestier, Zinedine Soualem, Carole Franck Bir tarafta Bahia Benmahmoud isimli dışa dönük ve“savaşma seviş“ sloganı ile yaşayan Arap genç bir kadın, diğer tarafta Arthur Martin isimli yaşlı ve Yahudi bir bilim adamı ve bu iki zıt karakterli insanın arasındaki imkansız aşk. Şen şakrak bir romantizm ve şehvetli bir mizahla örülü bu çılgın komedi; kaygan bir sosyopolitik zeminde duran ArapYahudi ilişkilerine, antiSemitizme, mülteciliğe, ırksal ve kültürel kimliğe dair güçlü ve cesur bir söylemi ustaca perdeye taşıyor. ELEŞTİRİ Eren AYSAN on zamanlarda kimi tiyatro eleştirmenleri Brecht’in yurtdışında sahneye konulan oyunlarına dair inceleme yazıları yayımladılar. Ayşegül Yüksel, Zeynep Oral ve Dikmen Gürün’ün Brecht’in özellikle “Üç Kuruşluk Opera” ve “Mahagonny Kenti’nin Yükselişi ve Çöküşü” üzerine yazdıkları, neden ülkemizde Brecht oyunlarının arzu edildiği gibi sahneye konulamadığını düşündürdü bana. Dünyanın her yerinde kendi uygulama anlayışı içinde büyük etkiler, hatta sansasyonlar yaratan bu büyük tiyatro adamının yazmış olduğu oyunlardan pek azı arzu edilen estetik ölçütlere uygun anlayışla sahnelendi. Aslında Türkiye, yaşama bakışı; nihilist, Marksist ve eleştirel bakışı benimsediği dönemleriyle, bir fenomene dönüşen Brecht’i geç de olsa, 50’li yılların sonunda yapılan çevirilerle, daha çok diyalektik tiyatroyu aktaran yazılarıyla tanıdı. Aslında bu, dönemin kültür politikasına göz attığımız zaman haksız bir ilgi değildi. Modernliğin sahnesine, geç çık Türkiye’de Brecht Tiyatrosu Üzerine... mış bir ülkenin duyduğu “gizil utanç”la birlikte, her şeyi bir an önce yakalama arzusu ve tedirginliği hâkimdi. Asıl amaç, “ulusal kimliğin” oluşturulmasıydı. Tabii, yeni oluşturulmaya çalışılan ulus kimliğinde, emperyalizme karşı açık biçimde takınılan devrimci bir tavır vardı. Ama sınıf çatışması gibi Marksist kavramlar, rejimin kurulmasından sonra lanetlenmişti. Brecht tiyatrosu ise her açıdan, sistemi eleştirenlerin yanında yer alıyor, Türkiye’deki statükoculuğu sorguluyordu. Bu duruma gösterilebilecek en çarpıcı örnek, yazar Adalet Ağaoğlu’nun çevirdiği, 1955’de Devlet Tiyatrosu bülteninde yayımlanan Brecht’in “Tiyatroda Yabancılaşmanın Önemi” isimli makalesidir. Çok değil yirmi yıl sonra devlet tarafından duyulan Brecht alerjisinin o yıllarda etkin olmayışının, hatta kendi yayın organlarından birinde, bir makalenin yayınlanıyor olmasının iki büyük nedeni vardır; Birincisi Türk kültürünün “gözü kapalı”, Batılı olma isteğidir. Sadece resmi ideoloji taraftarlarının değil, aynı zamanda Avrupa ile ilişki kurmaya çok hevesli Türk aydınının da isteğidir bu. İkincisi ise, 1950’li yıllarda resmi ideolojinin henüz Brecht’i kurulu düzene bir tehdit unsuru olarak görmemesidir. Bu nedenlerden ötürü arka arkaya gazete ve dergi sayfalarında Brecht’e ilişkin yazılar yer alır. İlk defa İstanbul Belediye Tiyatrosu, 196364 sezonunda “Sezuan’ın İyi İnsan”ını sergiler. Oyun, antikomünist ve İslamcı organizasyonların saldırısına uğradığı için halkın ilgisini çeker. 70’lere gelindiğinde Brecht tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de Marksist tiyatro uygulayıcıları için vazgeçilmez bir oyun yazarıdır artık. Ancak, 70’li ve 80’li yıllarda Marksist öğrenci ve işçi hareketi Brecht’i daha çok “ortodoks” bir tutumla incelemeyi tercih etti. Bu dönem boyunca Brecht’in yalnızca ideolojisinden hareket edildi. Ülkemizde yaşanan siyasal ve sosyal dinamikler göz önüne alındığı zaman, bu durum son derece normaldi. Yine de bu tavır sanat için ezber bozucu değil, ezber tekrarlayan bir yönelime ulaştırdı Brecht uygulayıcılarını. Pek az isim, başta Yücel ErtenBrecht’in estetik bir anlayışla da sahnelenebileceğini öngördü. Şimdi Türkiye Brecht oyunlarını, kendine yakışan bir biçimde sahneye koyacak genç yönetmenlerini arıyor. S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle