Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
06 8 Nisan 2011 Cuma 353 Cumhuriyetin köklü ailesi, çoksesli müziği kitlelere ulaştırmak için çalışıyor Başman:Geleceğetohumatıyoruz ‘Festivaldehalkıistiyoruz’ SELDA GÜNEYSU NKARA Mehmet Başman denilince akla ilk Kavaklıdere Şarapları ve SevdaCenap And (SCA) Müzik Vakfı gelir. SCA Müzik Vakfı denilince de 28 yıldan bu yana kesintisiz düzenlenen “Uluslararası Ankara Müzik Festivali.” Ancak Başman, festival denildiğinde akıllarda ilk “Ankara’nın, Ankaralının festivali” çağrışımının uyanmasını istiyor. Çünkü Başman festivalin de, vakfın da en önemli hedefinin “şehrini sanat ve kültürel etkinliklerle tanıtarak, ülkedeki çoksesli müziği geniş kitlelere ulaştırmak” olduğunu vurguluyor. Kuğulu Park’ın içinde her yeri “müzik ve anılarla” dolu tarihi bir ev var: And Evi... “Uluslararası Ankara Müzik Festivali”nin mimarlarının, Sevda And, Cevza Başman And ve Cenap And’ın yaşamlarına tanık. Evin geniş sa A lonunda iki piyano var. SCA’nın kurucu üyesi ve Başkanı Meh m et Başman, piyanoların üzerini süsleyen aile fotoğraflarını gösteriyor. Ailesini anlatıyor tek tek... Her birinin çoksesli müziğe olan tutkusunu vurguluyor. “Bu ev, eniştem tarafından yapılmış. İşinde ilerledikten sonra, belli bir rahatlığa da kavuşunca eşi Sevda Hanım ile birlikte çoksesli müzik çalışmalarına katkı sunmak istemişler. Bunun için de bir vakıf kurmak... Fakat Sevda Hanım’ın ömrü yetmemiş, trafik kazasında yaşamını yitirmiş. On yıl kadar sonra ablamla evlenmiş Cenap Bey. Ablamla birlikte kurmuşlar bu vakfı. Sonra da ablam, fikrin Cenap Bey’in ilk eşi Sevda Hanım’a ait olduğunu söyleyip, vakfın adının ‘SevdaCenap And Müzik Vakfı’ olmasını önermiş. 1970’lerden bu yana faaliyette vakıf” diyor. Her yıl olduğu gibi 4 Nisan’da açılan festivalin bu tarihte başlamasının Başman ve vakıf için ayrı bir anlamı var. 4 Nisan eniştesi Cenap Bey’in; “Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası” töreninin düzenlendiği 6 Aralık’sa ablası Cevza And’ın ölüm yıldönümü. ‘Atatürk’e selam dururdum’ Başman, Türkiye’nin ilk Milli Eğitim Bakanlarından Hüseyin Avni Başman’ın da oğlu. Bu nedenle, küçük yaşlardan itibaren pek çok yazar, şair, müzisyen ve siyaset adamı ile büyüdüğünü anlatıyor. Bu isimler arasında kimler yok ki... Yahya Kemal Beyatlı, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Âli Yücel... Başman çok küçük yaşlarda mahallelerinden sıkça geçen Atatürk’ü de gördüğünü söylüyor. “Her geçişinde ona selam dururdum” diyor. Başman, “Kültür başkenti Ankara’nın müzikal kapasitesinin yansıtılması, şehrimiz ve sanatçılarının uluslararası arenada tanıtılması, eğitim hizmetlerimiz, tarihi dokuya katkı Ankaralılık ve insanlık adına görevimiz” görüşünü dile getiriyor. Vakıf sadece festival düzenlemiyor. Kitap, CD, nota yayınları olan ve müzik öğrencilerine burs imkânı sağlayan vakıf, olanağı olmayan bölge çocukları ve amatörlere müzik eğitimi veriyor; öğrenciler yetiştiriyor. Başman, eğitim aracılığı ile geleceğe “tohum attıklarını” vurguluyor ve atılan her tohumun bir “ağaca” dönüşeceğine inanıyor. “Yetişen bu öğrencilerden birkaçı iyi müzisyen olsa, yeter. Diğerlerinin de bir kültür birikimi olur” görüşünü dile getiriyor. Başman, kendisini çok üzen bir olayı da şu sözlerle anlatıyor: “Bir gün eşimle birlikte opera izlemeye gidecektik. Taksi şoförüne ‘Opera sanatını bilir misin’ diye sordum. ‘Biliyorum, bağıra bağıra şarkı söylenen yer’ dedi. ‘Ya tiyatro’ dedim, ‘Tiyatroyu çok severim’yanıtını verdi. Sonra öğrendim ki bu genç, üniversite mezunuymuş. Daha iyi para kazandığı için şoförlük yapıyormuş. Bu çocuk çoksesli müzik bilmiyor, tanışmamış, ailede yok... Müzik eğitimi bu nedenle çok önemli. Avrupa ülkelerinde müzik bilinci oturmuş, neden? Kültürlerinde birlikte müzik yapma ve nota eğitimi var. Bırakacağız, zamanla gelişecek. Bazı olaylar var ki insan iftihar ediyor. Mesela Eskişehir’deki belediye ve üniversite orkestraları. Bu festivalde halkı ve Ankaralı üniversite gençliğini istiyoruz biz. Tanıtmak ve tanıştırmak için...” Başman, yalnızca klasik müziği yaygınlaştırmak için çalışmakla kalmıyor. Tarihi eserlere sahip çıkıyor, konser verilebilecek salonlar yaptırıyor. Bu kapsamda Başman, MEB Şura Salonu’nu ve Ankara Kalesi’ndeki iki tarihi yapıyı Ankara’ya kazandırmış durumda.