Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
06 OKURKEN Türey KÖSE 2 Aralık 2011 Cuma 387 Behiç Ak’tan Uyku Şehir ehiç Ak’ın Uyku Şehir kitabı; erkeklere, İstanbul’a, hızlanmaya, yavaşlamaya, ve intiharda “durmaya” dair bir kitap…Yavaşlığa övgü, hıza yergi ve çağdaş dünyanın erkeklerinin “hikâyelerini” yitirmesine ilişkin bir anlatı… Hızlandıkça “hatıra”lardan olan, “hatıra”lar biriktiremedikçe tükettiğini sandığı hayat tarafından tüketilen, hayatına bir “anlam” katamayan, bir “değer” biçemeyen erkeklerin giderek yalnızlaşması ve “hikâyesizleşmesinin” kitabı… Behiç Ak, üç kuşaktan üç erkeği ve bu erkeklerin İstanbulu’nu anlatıyor. İlk bölümün başlığı Merkezdeki Banliyö, ikinci bölüm Kurtarılmış Bölge, üçüncü bölümün adı ise kitaba da adını veren Uyku Şehir. Yavaşça kendini İstanbul’a ve hayata bırakarak yaşayan bir dede, hızlanarak hayatın hakkını verdiğine inanan oğlu ve tüm “hikâyeler”e geç kalmış bir torunun hayatları ve ilişkisizlikleri kitabın ana eksenini oluşturuyor. Dede; insanları giderek daha çok hızlanmaya zorlayan “zamane” arzuların tutsağı olmayan, “yavaşlamanın tiryakisi” bir erkek. Milan Kundera Yavaşlık kitabında “İnsanlar hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırlar” diyor ya; Dede bu bilgiyi çoktan içselleştirmiş, hayatının temel ilkesi yapmış. Üç kuşak erkek arasında en huzurlu, kendisiyle barışık ve mutlu olmayı becermiş görüneni o... İkinci kuşak erkek, bir “çağdaşımız”. “Tutunamayanlar”dan değil; tersine hayata ziyadesiyle “yapışan”, sömürürcesine tüketen, oyunu kurallarına göre oynayan, hatta çoğu kez kendi kurallarını dayatan biri. Onun İstanbulu; çalışan, yarışan, mücadele eden, zaferler (!) kazanan, “ölüseverliğe karşı yeniseverlikten yana” erkeklerin oyun alanı. İstanbul’u sevmeyi bilen biri değil; bu kenti kullanan, başarı hikâyelerinin atmosferi, hayatının yarış pisti gibi gören bir erkek. “Ya daha iyisi varsa” açgözlülüğüyle, tüketiciliğiyle hiçbir kadına, hiçbir dosta, hiçbir fikre “ait” olmuyor. 3. kuşaktaki genç adam kitabın en trajik kahramanı. Henüz 24 yaşında, mutsuz. Simsiyah “yapıldıklarında ölmüş olan” resimleriyle dünyaya baktığı karanlık pencerenin ipuçlarını veren, elinde toptan bir reddedişten başka seçenek kalmamış bir yalnız adam. Hayata karşı umursamazlığa dönüşen umarsızlığı çok dokunaklı, yalnızlığı sahici. Bu kadar anlamsızlık, hiçlik, boşluk, değersizlik duygusunun insanı götüreceği yer intihardan başka neresi olabilir ki? Üstelik bu genç adamın belki de tek siyasal eylemi, dünyaya karşı son ret çığlığı olan intiharı bile geride kalan anne ve babası tarafından yeniden kurgulanıyor. Genç adamın hayatı için uygun gördüğü “son” görüntü bile bozuluyor, kirletiliyor… Behiç Ak; ütopyaları, mücadeleleri, aidiyetleri kalmamış bir dünyada yaşayan erkeklerin çıkmazlarını, takıntılarını, yalnızlıklarını anlatıyor. Yazarın “mimar”lığı kente, lüks sitelere, mekâna bakışına bir “uzman” katkısı ekliyor. Sinemacılığı İstanbul’a bakışına görsel zenginlik kazandırıyor. Behiç Ak, karikatürlerinde ustalıkla özetleyiverdiği “Kim kime, dum duma” hayatları, bu kez sözcüklerle anlatıyor... Behiç Ak, Uyku Şehir, İletişim Yayınları, 142 sayfa B Facebook’unAnkaralısı gerçeğindenfazla ERDEM SEVGİ NKARA Sosyal paylaşımın en popüler ağı Facebook’tan elde edilen veriler, epazarlama ile ilgilenenlere eşsiz istatistikler sunuyor. 2011 yılı biterken Türkiye, ABD, Endonezya, Hindistan ve İngiltere’nin ardından Facebook üzerinde en fazla nüfusa sahip beşinci ülke. Türkiye’nin 30 milyon 473 bin 280 Facebook hesabı var. Kentlere göre dağılıma bakıldığında birinci sırayı İstanbul alıyor. İstatistikler incelendiğinde ikinci sıradaki Ankara’nın Facebook nüfusundaki ilginçlik hemen göze çarpıyor. A ‘Sanal nüfus fazlalığı’ Türkiye İstatistik Kurumu’nun 31 Aralık 2010 tarihli bilgilerine göre, Ankara’nın nüfusu 4 milyon 771 bin 716 kişi. Başkentin giriş, çıkışlarında da görmeye alışkın olduğumuz bu rakam Facebook istatistiklerinde şaşıyor. Facebook profil sayfalarında yaşadığı yeri “Ankara” olarak bildiren sosyal ağ kullanıcılarının sayısı 6 milyon 549 bin 980. Peki başkentin nüfusu sosyal paylaşımda neden yüksek görünüyor. Bu durumun bazı nedenleri var. Birden fazla Facebook hesabına sahip olmak, genç internet kullanıcıları arasında oldukça popüler. Şifresini unutan ya da hesabı, bilgisayar korsanlarınca ele geçirilen kullanıcılar, yeni bir hesap açarak Facebook nüfusunu yükseltiyor. Eski hesapları ise hayalet biçimde yoluna devam ediyor. Bir başka neden ise taşra illerinde yaşayan Facebook kullanıcılarının profillerini, arkadaş listelerine daha şık gösterme kaygısı. Türkiye’deki bazı illerin Facebook nüfusları ise şöyle: İzmir 1 milyon 45 bin 240, Adana 685 bin 360, Bursa 93 bin 520. Cermodern’deki ‘Şiir Günleri’nde şairler anılıyor NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Kütüphane Başkanlığı ile Turizm ve Ticaret A.Ş. (TURAŞ) tarafından düzenlenen “Şiir Günleri”nde, “Gelenekten Güncele Şiirde Zaman”, “İlahi Aşk ile Mecazi Aşkın Şiirlerimizdeki Yorumu”, “Şiirimizde Gurbet” gibi konular işlenecek. “Türk kültür ve sanatının tanıtımına ve geliştirilmesine önderlik etmek” amacıyla düzenlenen etkinlikte, gazetemiz yazarı Mustafa Şerif Onaran, Devlet Tiyatroları (DT) Başrejisörü ve tiyatro oyuncusu Rüştü Asyalı ve tiyatro oyuncusu Berin Ötenel’in okuduğu şiirler üzerine söyleşi gerçekleştirecek. Şiir Günleri, 2005’ten bu yana aralıksız olarak düzenleniyor. Etkinlikler geçen yıla kadar Milli Kütüphane’nin salonunda gerçekleştirilmekteydi. Cermodern Sanatlar Merkezi’nin açılmasının ardından etkinlik, bu A AsyalıveOnaran’a Öteneldekatıldı raya taşındı. Geçen yıllarda gazetemiz yazarı Mustafa Şerif Onaran ve Rüştü Asyalı’nın katılımıyla gerçekleştirilen etkinliğe bu yıl tiyatro oyuncusu Berin Ötenel de katıldı. Şiir Günleri kapsamındaki ilk etkinlik de eylül ayının son günü “Hani Bir Şiir Vardı (Zamanla Etkisi Eksilmeyen Şiir)” başlığı altında gerçekleştirildi. İkinci etkinliğin konusu ise “Halk Şiirinde Toplumsal Eleştiri” idi. Etkinliğin haziran ayına dek sürmesi planlanıyor. Gazetemiz yazarı Mustafa Şerif Onaran, etkinliklerin amacının “yurttaşları şiir sanatının incelikleriyle buluşturma” olduğunu 27Ocak2012: NâzımHikmet’in belirterek, tüm başkenaşkları tlilerin etkinliğe davet24 Şubat 2012: Gelenekten li olduğunu kaydetti. GünceleYolŞiirleri 30Mart2012: İlahiAşkileMecazi Aşkın Şiirimizdeki Yorumu 27Nisan2012: OzanAna:GültenAkınŞiirimizdeAnneKavramı 25Mayıs2012: GizemciŞiirile Yaşamcı ŞiirinToplumsal Etkileri 29Haziran2012: Gelenekten GünceleŞiirdeZaman Etkinlikprogramı