Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Aralık 2011 Cuma 387 17 ANKARA AKKARA Talât HALMAN Çizerimiz Poroy, Ankaralıları CKM’ye davet ediyor... Herkarikatür bizianlatıyor SELDA GÜNEYSU Liderlerin İhmali: Çoksesli Müzik 5 yıl önce başkentimizde ünlü piyanist Wilhelm Kempff bir resital vermiş. Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa heyecan ve haz içinde izlemiş baştan sona; Kempff’i Köşke akşam yemeğine davet etmiş. İkisi karşı karşıya oturmuşlar. O zaman Ankara’ya henüz elektrik gelmemiş olduğundan, masanın ortasında bir mum yanıyormuş. Saatlerce süren bu yemekli sohbette Reisicumhur demiş ki piyano virtüözüne: “Milletime çoksesli musikiyi mutlaka sevdireceğim. Müzikte devrim, tüm değişme ve ilerlemelerin esasıdır.” Gazi’nin bu sözlerini yıllar sonra Kempff, hayranlıkla anlatmış İdil Biret’e. Sonraki onyıllarda İsmet İnönü ve Bülent Ecevit de klasik Batı müziğine ilgi ve sevgi gösterdiler. Süleyman Demirel ile Ahmet Necdet Sezer de çoksesli müziğe saygılı iki devlet adamıydı. Yirmi birinci yüzyılda, Ankara’da konser ve resitallere giden devlet adamlarının ve milletvekillerinin sayısı o kadar azaldı ki... Atatürk, şimdikilere “alafranga”yı sevdiremedi galiba. Yabancı büyükelçiler bile eskisi kadar görünmüyor konser salonlarımızda. Bir zamanlar, protokol mensuplarına CSO salonunda elliyüz koltuk ayrılırdı. Sonraları bu koltukların çoğu boş kalmaya başladı. O yüzden, en arka sıralara kadar dolan (birkaç yüz gencin ayakta izlediği) konserlerde ön sıralar, dişleri çekilmiş ağızlar gibi çirkin sırıtırdı. Gel zaman, git zaman, müziksever gençler, protokol koltuklarına en yakın yerlerde bekler oldular; konser ya da resital başlayıp da kerli ferli zatlar teşrif etmeyince hemen onların yerlerine gençler oturuyorlardı. Ne hoş bir manzaraydı bu. Atatürk ve yirminci yüzyıl devlet adamlarımız gençliğe, güzel örnekler olarak, sevdirdiler çoksesli müziği... Ama, yirmi birinci yüzyıldaki liderlerimiz ve vekillerimiz konser salonlarına pek uğramıyor. Oysa başkentimizde heyecan verici müzik etkinlikleri var – Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Hacettepe, Bilkent, Ankara, Başkent vb. üniversitelerin orkestraları ve toplulukları, Devlet Opera ve Balesi, Uluslararası Ankara Müzik Festivali, Şefika Kutluer Uluslararası Festivali, her yıl düzinelerle yabancı şef, virtüöz vs. Devlet büyüklerimiz, rağbet etmek şöyle dursun, yalvaryakar davet edilseler de ilgi göstermiyorlar. Ankara’daki kadar çok sayıda ve yüksek kaliteli polifonik müzik etkinliği dünyanın kaç başkentinde vardır? Şu başkentlerde mi? Washington, Lizbon, Atina, Stokholm, Canberra, Oslo, Helsinki, Kopenhag, Madrid, Belgrad? Sanmıyorum. Asya, Afrika, Güney Amerika, Okyanusya’nın düzinelerle başkentinde bizim kadar müzik dinlenmesi söz konusu değil. Yeryüzünde 200 kadar başkent var, belki 20 tanesinde Ankara’dan fazla ya da sadece Ankara’daki kadar senfoni orkestrası, opera, resital, koro, bale, gençlik orkestrası etkinliği bulabilirsiniz. Başkentimizdeki çoksesli müzik etkinliklerinde kaç tane devlet büyüğü, bakan, milletvekili bulabilirsiniz? 8 NKARA Gazetemizde yer alan “Harbi” isimli karikatürlerin yaratıcısı Semih Poroy. Her biri bizi, insanı anlatan... Poroy aslında hukuk fakültesi mezunu. “Belki bu nedenle bugüne değin çizdiği karikatürlerden ötürü başının derde girmediğini” belirtiyor. 1977 yılından bu yana gazetemizde çiziyor. Pek çok yerde sergiler açan Poroy, bu kez Ankara Temsilciliğimizdeki Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM), karikatürleriyle, yurttaşlarla buluşuyor. Poroy, yurttaşları CKM’ye davet ediyor. Poroy’la, 9 Aralık’a değin izlenebilecek sergisi üzerine konuştuğumuzda, söz ister istemez, “başı derde giren karikatürlere ve karikatürcülere” geliyor. Poroy’a, “Çizdiğiniz karikatürler nedeniyle sizin hiç başınız derde girdi mi” diye soruyoruz. Poroy’un yanıtı “yarattığı karakterler gibi” gülümsetiyor: “Ben hukuk fakültesi mezunu olduğum için başı derde girmeyecek karikatürler çizdim galiba. Benim mahkeme anlamında başım derde girmedi çünkü. Karikatür sanatı aslında uğraşması çok keyifli bir şey. Hakaret eden bir sanat değil. İroniktir, ince ince alay eder. Ancak bazı insanlar onda hakaret A unsuru bulmaya çalışırlar. Dolayısıyla bugün basın davaları bu zorlamadan ötürü açılıyor bana sorarsanız.” 36 yıllık serüven... Poroy’un karikatür sanatına ilgisi çocuk yaşlardan itibaren başlıyor. İlk hazırladığı karikatürü de ilkokuldayken, sınıfın duvar gazetesine asılmış. Poroy, “Bolca dergi, gazete girerdi evimize. Oradaki karikatürlere bakardım. Bütün çocuklar gibi resimler yapardım. Zaten resim çizmeyi bırakmadığınız zaman ileride ressam, karikatürist olabilirsiniz. İlginiz kaybolmaz. Ancak profesyonel anlamda yaptığınız karikatürleriniz ilk ne zaman yayımlandı diye sorarsanız, 1975’te. 36 yıllık bir serüven benimki” diyor. Poroy’un sergisinde satılan karikatürlerden elde edilen gelir, Nesin Vakfı’na bağışlanacak. TurhanSelçuk: Sertçizgilerinmucidi Poroy, geçen yıl yaşamını yitiren gazetemiz çizeri Turhan Selçuk’u bir çizer olarak çok beğendiğini söylüyor. Selçuk’un salt Türkiye’de değil, dünyada çok önemli bir yere sahip olduğunu dile getirerek, “Karikatür sanatını çok iyi bilen eleştirmenlerin, estetikçilerin bildikleri bir üsluba sahipti Turhan Selçuk. Hatta onun için sert ve düz çizgilerin mucidi diyenler vardır. Selçuk, unutulmaz bir çizer olarak yapıtlarıyla hatırlanacak. İlk kez de TÜYAP’ta, onun eserlerinin yeniden basımını gördük. Yeni bir yayımevi onun yapıtlarını yeni boyutuyla gündeme taşıyor. Abdülcanbazıyla...” diyor.