23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 320/20 AĞUSTOS 2010 Anılardan Fışkıran Yadigârlar: Yıldız İbrahimovave “EzgiliYürekler”... Raşidov, Altın Yüzyıl madalyasını sunarken Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com K uşaktan kuşağa aktarılması giderek zayıflasa da, kültürümüzde “yadigâr” kavramının önemli yeri vardır. Bize eski bir anıyı ya da yitirdiğimiz bir kişiyi anımsatan somut bir eşya, insan ya da algı yaratan her şeye bu gözle bakabiliriz. Caz ve şan sanatçısı Yıldız İbrahimova ve kızı Suna da duygusal bağlamda, erken yitirdiğimiz sevgili dost Ali Dinçer’den (19452007) yadigâr sayılır. Yıldız İbrahimova’yı 1992 yılında TBMM tören salonunda verilen bir resepsiyonda tanımıştım. O yıllarda milletvekili olan Ali Dinçer, “Hemşehrim, suyun öte yakasından, TRT’ye bir program için geldi” diye tanıştırmıştı bize. Çaktırmadan “Hemen tavlamışsın kızı” diye takılınca “Ne tavlaması oğlum, ben de daha birkaç saat önce tanıştım” diye tepki vermişti. Ama sonraları Yıldız İbrahimova’yı Ankara’da daha sık görür olduk. Bu sık ziyaretler, Yıldız İbrahimova’nın Ali Dinçer’le evlenip Sofya’dan Ankara’ya taşınmasıyla sonuçlanınca, bizim şaka da gerçek oluvermişti! Yıldız kısa sürede konserleri ve çıkardığı albümlerle, Bulgaristan ve Avrupa’dan sonra Türkiye’de de tanındı. Yıldız İbrahimova, şan ve piyano eğitimi aldığı Sofya Müzik Lisesi ve Bulgar Devlet Müzik Akademisi’ni birincilikle bitirip operadan caza geniş bir repertuvara sahip olurken, dört oktavlık sesi ve özgür doğaçlamalarıyla dikkati çekiyordu. Yerel müziklerle ilgili araştırmaları, ona yeni ufuklar açıyor, ilerleyen her araştırma yeni bir albümle sonuçlanıyordu. İbrahimova’nın caz stilinde kitlelere tanıttığı pek çok halk türküsünün kaynağı annesi Nevriye Aliyeva’dır. Suna bebeği “hayırlamaya” gittiğimiz, şimdi yerinde yeller esen Meclis lojmanlarındaki evlerinde tanıdığımız bu sevecen “anneanne”, Yıldız’ın müzik alanında önemli destekçisiydi. Ali de, ışıklar içinde yatsın, Yıldız’ın her programını telefon eder haber verirdi. YÜREKLİ EZGİLER Ağustos sıcağında sessizsedasız raflara yerleşen bir CD, başka anıları canlandırdı. Adı “Ezgili Yürekler” ama ben özellikle sözcüklerin yerini değiştirerek bu yürekli ezgileri dinledim. Bu ezgiler yürekli, çünkü birer “türkü”... Birinin acısı hâlâ burnumuzun direğini sızlatan iki opera sanatçısının, yürekten kopup gelen türküleri... Değerli tenorumuz Ömer Yılmaz (19532006) ile baritonumuz Tuncer Tercan (d. 1961), Ruhi Su’dan (19121985) sonra sahnelerde türkü söyleyen ilk opera sanatçıları olmuşlardı. Tercan hep “Biz zaten türkü söyleyerek tanıştık, ikimiz de bağlama çalıyorduk, yıllarca hep birlikte çalıp söyledik” diye anlatır. Hep bu çabalarını bir CD ile geniş kitlelere yaymak için plan yaptıklarının yakın tanıklarındanım. Ömer’in zamansız yitirilmesinden sonra, eşinin de çabalarıyla Denizbank tarafından çok anlamlı bir CD ile DVD hazırlanmış ama sadece belirli çevreye dağıtılmış, piyasaya sürülmemişti. Meğer, iki kafadar stüdyoya girip yaptıkları bir deneme kaydıyla planlarını gerçekleştirme yolunda bir adım atmışlar. Tuncer Tercan bu kaydı, “Ömer Yılmaz anısına” altbaşlığı ve “Ezgili Yürekler” adıyla bir albüm haline getirdi. CD, “Yavuz Asöcal” etiketiyle raflarda yerini aldı. Tuncer Tercan, “Ömer’le” başlıklı albüm yazısında, türkü söyleme konusundaki öncülükleriyle ilgili bakın ne diyor: “Geleneksel müziğimizi kaynak alan ulusal operamızın, büyüyüp, gelişip, uluslararası alanda yer alabilmesi için bu çabaların çok önemli olduğuna yürekten inandık. ’Operacılar niye türkü söyler?’ sorusuna Ömer’in verdiği bir yanıtı çok severim: ‘Bizim doğduğumuz evin duvarlarında da bağlama ve kemençe asılıydı’”. Çünkü Ömer Ziganalı bir tulum çalıcısının torunu, Tuncer de Ordulu bir halk ozanının oğluydu. Albümü dinlerken, “Denemesi böyle ise, acaba esas çalışma nasıl olacaktı?” diye düşünmeden edemedim. Ömer’i vakitsiz yitirdik ama sesi kaldı yadigâr... Tuncer Tercan’a bu kazanım için teşekkürler... 30 yıldan süzülenler DÜNYANIN HANIMEFENDİSİ Şimdi, ağustos sıcağında anıların niye canlanıverdi diye sorarsanız, yanıtı “Yıldız’la ilgili kimi gelişmeler” diye verebilirim. O Türkiye’ye yerleşti ama doğup yetiştiği Bulgaristan’dan hiç kopmadı, bir “Bulgaristan Türkü” ola Ali Dinçer anısına... rak, tüm bağlantılarını, ortak çalışmalarını sürdürdü. Nitekim müzik yazarı Toma Sprostranov, onunla ilgili “Dünyanın Hanımefendisi” başlıklı albüm kitapçığı yazısını “Türkiye yıldızıyla iftihar ediyor. Biz Bulgaristan’da kızımızla mutluluk duyuyoruz. Ve dünya giderek daha fazla bu hanımefendiyi kabulleniyor” diyor. Geçtiğimiz aylarda Bulgaristan, Yıldız’a teşekkürlerini “Altın Yüzyıl” adlı “altın madalya ve onur belgesi”ni sunarak gösterdi. Bir dönem Ankara’da açtığı sergilerden tanıdığımız heykeltraş, şimdi Kültür Bakanı olan Vejdi Raşidov bu önemli madalyayı, törenle sundu Yıldız’a... Raşidov, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da değer verip dostluk kurduğu bir sanatçıydı. Fotoğraf elime ulaştığında gene anılarım canlandı. Kalbi bypasslı Özal, gut hastalığına yakalandığı için çıkmaması gerektiği uyarıldığı halde gidip, bol bol da et yediği 12 günlük Orta Asya gezisinden çok yorgun döndüğü günün akşamı (16 Nisan 1993, Cuma) söz verdiği için, Raşidov’un sergi açılışına katılmıştı. Yaklaşık 20 davetli arasında YıldızAli Dinçer çifti de vardı ve Yıldız orada doğaçlamadan iki şarkı söylemişti. Özal “Tek başına orkestrasınız” diye iltifat etmişti Yıldız’a... Ertesi sabah da koşu bandında kalp atağı geçirerek ölmüştü. Yıldız İbrahimova, sahnelerde 30 yılı aşmasını bir albümle vurguladı. “Virgina” etiketiyle, İngilizceBulgarca kitapçıkla yayımlanan albümde 2 CD yer alıyor. Birincisi, içinde kızı ve annesinin de birer parçada kendisine eşlik ettiği “ClassicsJazz”, ikincisi de bizim kanunî Tahir Aydoğdu, vurmalıcı Okay Temiz, udî Yıldan Dirik’in de eşlikçiler arasında bulunduğu “Balkanatolia”. Bir yeni albüm daha var ki, beni esas duygulandıran, anılara döndüren de “Back To My Love” adını taşıyan bu CD oldu. Yıldız’ın Ankara’daki ilk yıllarında sıkça söylediği Ellington’dan Gerswin’e Amerikan cazının güzel örneklerinin yer aldığı bu CD’nin kitapçığında İbrahimova “Niçin aşkıma dönüş?” diye sorup yanıtını da şöyle veriyor: “Çünkü bu albümü harikulade koca, iyi dost, büyük bir baba ve nadir görülen türde bir politikacı olan Ali Dinçer’in anısına adadım”... Bu albümlerin önümüzdeki eylül ayında Türkiye’de de raflarda yer alması bekleniyor. 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle