Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 299/26 Mart 2010 avi Sahne’nin yeni tek kişilik oyunlarından “Suerte”, aslında filozof, gangster, Fransız yazar Claude Lucas’ın otobiyografisi. Yaşamının büyük bir bölümü Avrupa hapishanelerinde geçen Lucas, tutukluluk günlerini felsefe eğitimi alarak değerlendiriyor. Ömer Eryiğit tarafından Lucas’ın aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanan oyunda, ahlâk, adalet, varoluş gibi kavramlar da sorgulanıyor. Tiyatrodaki “in your face/yüzünüze karşı” akımının da izlerini taşıyan oyun, sezon sonuna dek başkentli izleyicilerin beğenisine sunulacak. Ziver Armağan Açıl’ın yönettiği, Beril Boz’un yönetmen yardımcılığı görevini üstlendiği oyunda, Ömer Eryiğit rol alıyor. Ömer Eryiğit ve Ziver Armağan Açıl ile “Suerte”yi konuştuk: Claude Lucas’ın Suerte isimli kitabını oyunlaştırma fikri nasıl gelişti? I Ömer Eryiğit: Kendimce ahlâkı ve adaleti sorguluyordum. Gerçekte ahlâk nedir? Adalet, kime ve neye göre? Ben böyle bir sorgulama içindeyken; bir gün ucuz kitap satışı yapılıyordu bir yerde. Suerte de bunlardan biriydi. Kitabı alıp, okudum. Okuyunca da çok ilgimi çekti. Kitap, Lucas’ın gerçek yaşamöyküsünü anlatıyor. Bir hırsızın neden hırsız olduğunu, suç işledikten sonraki psikokolojisini... Yani özünde ahlâkın ve özgürlüğün ne olduğunu anlatan bir kitaptı. Bu kitabın çok iyi oyun olabileceğini düşündüm ve 5 ay boyunca bunun için çalıştık. Oyunda gerçekte şansın ne olduğu ya da olmadığı, insanların şanslarını kendilerinin yarattığı veya yaratmadığı gibi durumlar da sorgulanıyor... M ? Selda GÜNEYSU I Ö.E: Oyunda böyle bir tartışmayı da gündeme getiriyoruz. Gerçekten şansı insanlar kendileri mi yaratırlar, yoksa şanslı mı doğarlar sorusunu yöneltiyoruz izleyiciye. Ama asla “bu böyledir” gibi kesin cümleler kurmuyoruz. Yorumu izleyiciye bırakıyoruz. Suerte de zaten şans demek. I Ziver Armağan Açıl: Oyunda şöyle bir cümle geçiyor: “Bir devrimcinin yakalanıp vatan haini ilan edilmesiyle, düzeni yıkıp, kahraman olması arasında ince bir çizgi vardır.” Gerçekten de öyle değil midir? Eğer şans varsa, ya da şansı kendisi yarattıysa... ‘Hedefimiz, kalıpları kırmak’ Ömer Eryiğit Nasıl bir oyun Suerte? Böyle bir oyunu sahnelemek niye? Çünkü oyun, açık söylemek gerekirse, izleyici çekecek gibi durmuyor. Günümüzde tiyatro izleyicisi daha çok vodvil türü oyunlardan hoşlanıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Ö.E: Evet insanlar ne yazık ki günümüzde komedi türündeki oyunlara daha çok ilgi gösteriyor. Ya da büyük projelere... Merak ettim açıkçası. Oyun üzerine çalışırken de sorduk bu soruyu kendimize. Varsın çok izleyici gelmesin oyuna. Ne kaybederiz? I Z.A.A: Bu oyun bir deneysel çalışma ürünü. Deyim yerindeyse “sahne üstü performansı” gerektiriyor. Hem sahnelenmesi açısından, hem de oyuncunun sahnede göstereceği performans açısından. Mavi Sahne’nin daha önceki oyunlarında da, geleneksel oyunların dışında, tiyatroda çağı yakalama çabası vardır. Kalıpları kırmayı hedefliyoruz. Biliyorsunuz, her tiyatro oyunu izleyiciye bir şeyler söylemek ister. İzleyici de oyunu izledikten sonra düşünür verilenler üzerine. Bu oyunda durum biraz farklı. İzleyiciler de oyuna dahil oluyorlar. Yani bu oyunda izleyici, oyunun derdini, izledikten sonra düşünmeye başlamıyor. O anda, kalbinin bir kenarında dürtüşler yaşıyor. Oyun rahat bırakmıyor izleyiciyi. Biz de böyle bir oyun sahnelemek istedik. Oyun, insanlık tarihinin en eski sorularından birine, “varlığa, varoluşçuluğa” da göndermelerde bulunuyor değil mi? I Ö.E: Evet. Lucas kendini var etme çabası içinde. Bu nedenle de belki hırsızlık yapıyor. Hırsızlık yaptıktan sonra da gazetede onunla ilgili çıkan haberler, onu mutlu ediyor. Çünkü “Ben dışarıda olduğum zaman beni görmüyorsunuz, önemsemiyorsunuz” diye düşünüyor. Kendisini fark ettirebilmek için hırsızlık yapıyor belki de... Oyunda Lucas’ın varoluşla ilgili çok önemli sözleri yer alıyor. Örneğin, “Uzun süre başka insanların aslında var olmadığını sandım. Bu nedenle onları çimdikliyordum. Onlar çimdiklendiğinde beni görmeye başladılar. Demek ki onlar var, ben yokum” diyor. Zaten bu süreç sonra, “Suç işlersem o zaman beni görebilirler”e dönüşüyor. LUCAS ‘Filozofgangster’ Oyunda küfür var mı peki? Yani “in your face/yüzünüze karşı” akımında kullanıldığı gibi... I Ö.E: Çok az. “In your face/yüzünüze karşı” akımının Türkiye’deki uygulanışında olduğu gibi değil. I Z.A.A: Oyun bazı gerçekleri insanların yüzüne yüzüne vurduğu için “in your face.” Yani, aslında biliyorsunuz hepimiz bazen yasak olan şeyleri yapmak isteriz. Yasaklar arzu doğurur. Oyunun sorguladığı konulardan biri de bu. Lucas, bir mücevherciyi soyuyor. Kaçarken, çaldıklarından kurtulmak için mücevherleri fırlatıyor. O anda kargaşa yaşanıyor. Herkes saçılan mücevherleri toplamaya çalışıyor. Oyuncu da oyunda izleyiciye soruyor: “Yere para atsam almaz mıydınız? Bu para başkasının değil mi? Emek harcamadınız. Bu ahlâk mı?” Yani oyunda ahlâk kavramı bu kadar ince bir şekilde sorgulanıyor. ‘Yasaklar arzu doğurur’ gun oluşturulamazsa, anlamı kalmaz. Dört duvarda yürüyor oyuncu. Örümcek adam gibi... Gelirimizi de gişeden karşılamaya çalışıyoruz. O da ne kadar karşılayabilirsek. Ayrıca bu oyunların hiçbirine devlet desteği almadık. Sponsor desteği de bulamadık. Düşününce çılgınca gelebilir ama biz çılgınız zaten. Bilmiyorum çılgın olmadan da bu iş nasıl yapılabilir? Çünkü bazen çılgın olmak gerekir. ‘Bazen çılgın olmak gerekir’ Mavi Sahne, bu yıl, 5 yeni oyunla izleyicilerin karşısına çıktı. Bu ciddi bir sayı... I Z.A.A: Bu yıl bütçemiz yeterli olmadığı halde iddialı yapımlara imza attık. Salt üç yeni tek kişilik oyun çıkardık. Üstelik oyunlarımızın hiçbiri “bavul tiyatrosu” niteliğinde değil. Mesela “Suerte”, İstanbul’da bir festivale gidecek. Ancak oyuna yönelik dekoru orada sağlayıp, sağlayamama konusunda görüşmelerde bulunuyoruz. Eğer dekor oyunun özüne uy 16