Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANKARA’DA CAZ ? Güneş BAYRAK Cumhuriyet Ankara 298/19 Mart 2010 AyşeTütüncü ile Caz Üzerine Ankara Caz Derneği 3. Uluslararası Ankara Caz Festivali’nde sahne alan gruplardan birisi de Ayşe Tütüncü Piyano ve Perküsyon Grubu idi. Ayşe Tütüncü ile projeleri, caz müziği ve festival hakkında kısa bir söyleşi yaptık. Özellikle konserden sonra tüm yorgunluğuna rağmen vakit ayırması beni çok mutlu etti. Umarım başka projelerinde de karşılaşırız ve dinleme imkânına sahip olurum. O gün Ayşe Tütüncü Piyano ve Perküsyon Grubu’nu dinlemek bir ayrıcalıktı. Seyircinin de aktif olarak katıldığı bu konseri kaçırmış olanların www.aysetutuncu.com adresinden konserlerini takip edip mutlaka bir yerlerde bir şeklide bu grubu izlemelerini tavsiye ediyorum. Piyano ve Perküsyon Grubu’yla nasıl bir araya geldiniz? ¦ Piyano Perküsyon Grubu 1995 yılında 5 adet perküsyoncu ve bir piyanistten ibaret olarak kuruldu, yani biraz değişikti. Daha sonra 1 perküsyon eksilerek 3 perküsyon ve bir davul şeklinde devam etti. Daha sonra Oğuz Büyükberber bas klarneti ile gruba dahil oldu. Daha da sonra gruba saksafonuyla Yahya Dai katıldı. İlk olarak 1999’da Çeşitlemeler albümü çıkmıştı. O sırada Yahya Dai henüz grupta değildi ve geçen yıl 2009’da Yedi Yer Yedi Gök albümü çıktı. Yaklaşık 15 yıldır bir aradayız ve Ankara Caz Festivali’ne üçüncü gelişimiz. Festival programını nasıl buldunuz? ¦ Festival programı güzel, bir de bir bilet iki konser uygulamanızı çok beğendim. İnsanları teşvik edecek bir uygulama. 1 albüm duygusunu yok etmek istemiyorum. Yok olsun istemiyorum. Bu bir seçme özgürlüğü olsun, isteyen albüm olarak algılasın, çünkü bir müzisyen bir şeyi albüm olarak tasarlıyorsa, diyelim o sekiz parçayı bir araya koyuyorsa, yani başka bir şeyi değil de neden, çünkü o sekiz parçanın bir arada bir mantığı var. Hani bir hikâyesi, bir ses birliği vardır, ya da aynı dönemin hikâyesi, aynı olgunluk döneminde oluşan… Bu da mantıklı ve güzel bir bütün doğuruyor. Hele de işini iyi yapmışsa ama ipod’a albümden rastgele 4 parça seçerek koyulması, albüm bütünlüğünü yok ediyor, tabii kimsenin neyi nasıl dinleyeceğine kimse karışamaz ama yeni olanaklar geldiği zaman eskileri çöpe gidiyorsa ben buna üzülüyorum. Yeni eskiyi kovmasın, yeni de kalsın eski de, biz zenginleşelim. İsteyen 400 tane tek parçayı dinlesin, isteyen de yine albümü bütün olarak dinlesin. ‘Yüzüm hem Batı’ya hem Doğu’ya dönük’ Parçalarınızda Doğu’ya biraz daha mı yakınsınız? ¦ Aslında biz öyle bir dönemden geldik ki, bu ülkede 10 yıl Türk musikisi konservatuarı kapalı tutulmuştu, ama aynı dönem Batı müziği konservatuvarı açıktı. Yani bu enteresan şimdi, biraz kendi müziğine sırt dönmek gibi bir şey bu. Bizde şöyle bir şey vardır mesela, eski Türk filmlerinden şu repliği hatırlarız, bir işadamını birisi arar ve sekreterine sorar, Hamit Bey ile görüşebilir miyim, o da der ki, Hamit bey yok efen’im Avrupa’dalar... Bu Hamit Bey’in beğenilirliğini arttıran bir durumdur. Demek ki Avrupa’da olmak önemli bir şeymiş, bu durum onu gösteriyor. Avrupa demek Batı demek. Ben kalkıp “Lamma bada yatathenna” gibi bir Arap şarkısını düzenlediğimde nerden geldi aklınıza deniliyor ama Chick Corea’yı düzenlemek nerden geldi diye sormuyorlar. Çünkü Chick Corea “Batı”. Yani Batı’yı örnek almak daima kabul gören bir şeyken doğuyu örnek almak çok yabancı geliyor burada yaşayan insanlara ama aslında böyle gelmesi çok tuhaf. Benim yüzüm hem Batı’ya, hem Doğu’ya dönük. Amerika Irak’ı işgal edip Bağdat’taki müze yağmalandığında gerçekten çok üzüntü duydum göremediğim için, keşke daha önceden gitmiş olsaydım dedim. Ama sonradan düşündüm ki gidip görmüş olamazdım çünkü öyle bir fikir yokmuş bende. Ne zaman ki o müze yerle bir oldu, yağmalandı, birdenbire hiç bakmadığım bir şey olduğunu fark ettim. Kültürle ilgili çoğu kişi New York Metropolitan Müzesi’ni merak eder oysa, yani burada önemli olan şu: Bir yeri merak ederken diğerini halının altına süpürüyorsak o kötü bir durum işte. Türkiye’de caz ve caz eğitimiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? ¦ Türkiye’de caz eğitimi şöyle: Bir yandan insanlar caz okulu ararken caz bölümleri de öğrenci arıyor. Bir buluşamama var. Caz okullarını desteklemek lazım. Aslında sadece caz değil, cazı da içine alan kültürü ve sanatı yaşatacak, geliştirecek şeyleri sübvanse etmenin devletimizde oturması lazım ondan sonra da cazı da desteklemek lazım. Yoksa biraz zor durum. Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı? ¦ Müziksever, sanatsever insanlar okulları ya da kültürel etkinlikleri desteklese harika olur. Ya da albüm satın almak da destektir. Ya da albümleri paralı sitelerden indirmek de... Emeklerin bir şekilde devam edebilmesi için müzisyenlerin de plak şirketlerinin de desteklenmesi gerek... ‘Ankara’dan mutlu ayrılıyorum’ Ankara izleyicisini nasıl buluyorsunuz? ¦ Ben Ankara’ya ne zaman gelsem mutlu ve heyecanlı bir şekilde ayrılıyorum. Bu hiç değişmedi, muazzam bir seyirci ile karşılaştım bu sene de. İnsanın çalası olmasaydı bile çalma is teği uyandıracak bir seyirci. Herhalde bunda 3. kez gelişimizin de payı vardır. Kim bu grup, demeden gelenler olmuştur konsere. Bir kısmı belki albümlerimizi önceden almıştır. Ankara seyircisini kitap okuma, filme gitme bakımından hep duyarım, Ankaralı arkadaşlarımdan da duyuyorum, her bakımdan ilgili bir seyirci olarak görüyorum. O yüzden de bu kadar ilgili bir seyirciyle bu kadar yoğun ilişkimiz olduğu için de daha mutlu oluyorum. Çünkü ilgili bir insanın bir şeyi beğenmesi daha zordur ya, çünkü farklı bir sürü şeyle ilgilenmiştir ama sizi de beğeniyordur. Bu da güzel bir duygu. Albüm ve parçalardan bahsedersek al büm çıkışı nasıl oldu? ¦ O konu aslında çok zor. Bütün dünyada aslında albüm çıkarmak çok zor bir dönemini yaşıyor. Türkiye’de albüm çıkarmak hep zordu, şimdi iyice zor. İnsanı konser kayıtlarından albüm yapmaya zorluyor. Bu genel bir sorun. İnsanlar giderek albüm almamaya doğru gidiyor, bu da kötü bir şey. Belki sizin albümlerinizi alıyorlardır ama genelde “albümseverlik” azalıyorsa bu herkes için bir problemdir. Albüm bir de şöyle bir şey, ipod’ta pek çok şarkıyı arka arkaya dinliyoruz ya artık onda albüm bütünlüğü, albüm duygusu olmuyor. Şimdi ben istiyorum ki 400 parçalık arşivim de olsun, ama hâlâ ben AFSAD’DAN KARELER 10 Fotoğraf: Mebrur HATUNOĞLU