17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 264/24 Temmuz 2009 ÖNCE SAĞLIK Doç.Dr.GökhanÖZER ÜrolojiUzmanı email: [email protected] ProstatımızıSevelim B edenin varlığımızdaki payı ve değeri büyüktür. Bu bakımdan onun yapısına ve düzenine verilen önem pek yerindedir. İki temel taşımızı (ruh ve bedeni) birbirinden ayırmak, koparmak isteyenler yanılıyorlar; tam tersine onları çiftleştirmek, birleştirmek gerekir. Ruhtan istenecek şey bir köşeye çekilmek, kendi kendine düşünmek, bedeni hor görüp kendi başına bırakmak değil (hoş, bunu ancak sahte bir çeşit maymunlukla yapabilir ya); ona bağlanmak, onu kucaklamak, sevmek, ona arkadaşlık ve kılavuzluk etmek, öğüt vermek, yanlış yola saptığı zaman geri çevirmek, kısacası onunla evlenmek, ona gerçekten koca olmaktır. Ta ki ikisinin hareketleri arasında başkalık ve karşıtlık değil, uygunluk ve benzerlik olsun.” Sağlıkla ilgili bir yazıya yukarıdaki paragrafla başlamak okuyucuyu şaşırtabilir. Keşke bu satırlar bana ait olabilseydi. Montaigne’in 16. yüzyılda kaleme aldığı denemelerden bir tanesidir bu. Kendimizi sevmeyi, ona aşkla bağlanmayı beceremezsek; kanımca sağlığımıza dikkat etmeyi de beceremeyiz. Mutlu değilsek, ne hayat kalitemizin ne de süresinin önemi kalır. İnsanın tüm çabası zor olanı yapıp, mutlu olabilmek üzerine olmalıdır. Süreç can sıkıcı Bir hastalık oluştuktan sonra onu tedavi ettirmeye uğraşmak insanı mutlu etmez. Tedavi mümkün olursa tabii ki mutlu olur insan; ancak, süreç can sıkıcıdır. Erkeklerde en sık görülen kanserlerden olan prostat kanseri, erken tanı konulduğunda; ki şikayetler oluşmadan yılda bir kez yaptırılacak makattan muayene ve bir tümör belirteci olan “Prostat Spesifik Antijen” değerinin tecrübeli bir hekim tarafından değerlendirilmesi yeterli olacaktır; tedavisi mümkün olan ve sürecin çoğunlukla mutlu sonla bittiği bir durumdur. Tekrar vurgulamam gerekir ki; mutlu son, erken tanıyla mümkündür. Peki mutlu sonla bitse de, sıkıntılı geçebilecek bu süreci hiç yaşamamak mümkün mü? Kısacası prostat kanserinden korunulabilir mi? Doğrusu cevabını bilmiyorum. Bilmek mümkün de değil. Ancak bir şeyler yapılabilir. Korunmak daha cazip Tümör bilimi açısından baktığımızda tanısı konmuş kanserleri tedavi etmektense ondan korunmak daha caziptir. Birtakım kimyasal ve doğal ajanlarla tümörsel sürecin başlaması, başlayan sürecin geri döndürülmesi, kanser ilerlemesinin durdurulması veya yavaşlatılması mümkün olabilir mi? Prostat kanseri, birtakım özelliklerinden dolayı bu konuların araştırılabileceği en uygun kanserlerdendir. Prostat kanserinin görülme sıklığı çok fazladır. Öncü lezyonları vardır, belirgin hale geçmesi için uzun bir süre geçmesi gerekir, laboratuvarda kan tahlilinden tespit edilen bir belirteci vardır. Yapılan çalışmalar diyetin önemli olabileceğini göstermektedir. Japonya gibi fitoöstrojenlerin fazla tüketildiği toplumlarda, prostat kanseri daha az sıklıkla görülmektedir. Fitoöstrojenler; bitki kökenli yiyeceklerde (soya fasulyesi, tahıl, soğan, çay, maydanoz, nar suyu, kekik, lahana ve brokoli gibi meyve sebzeler) bulunan, doğal yolla oluşan ve bağırsaklardan emilip idrarla atılan hormon benzeri bileşiklerdir. Suşi ve soya tüketin, prostat kanseri olmayın; demek elbette mümkün değil. Çin ise, prostat kanserinin en az görüldüğü ülkedir. Burada, yeşil çay çok fazla tüketilir. Yeşil çay, antioksidan özelliği olan maddeler içerir; bu da antikanser etkiden sorumlu olabilir. Üzüm çekirdeğinin laboratuvar ortamında prostat kanseri hücrelerinin gelişimini baskıladığı ve durdurduğu görülmüştür. Ancak insan vücudunda da aynı işi yapabilir mi, bilmiyoruz. Ülkemizde bolca tüketilen domates, kayısı ve karpuz prostat için önemlidir. Bunlar bol miktarda likopen içermektedir. Bir metaanalizde literatürdeki 72 çalış madan 57’sinin sonuçları yüksek miktarda domates tüketiminin prostat kanseri gelişme riskini azalttığı yönündedir. Unutmayalım ki, domatesi fazla tüketerek kendimize zarar vermeyiz; ama prostatımıza faydamız olur. A, E ve D vitaminleri prostat kanserinden korunmak amaçlı düzenli kullanılabilir mi? Bu konularda yapılan çalışmalar birçok kafa karıştıran sorunu da ortaya çıkartmaktadır. Bunların yakın gelecekte açıklığa kavuşması da mümkün değildir. Bu aydınlanma süreci tamamlanana kadar ilaç endüstrisinden yararlanmaktansa bu yazıda belirtilen vitamin ve yiyeceklerin doğal yoldan, dengeli tüketilmesi yerinde olacaktır. Kontrollerin yapılması gerekli Birkaç kez de belirttiğim gibi bu yiyecekleri doğal ve dengeli kullanımla kendimize zarar vermeyiz; ancak belki prostatımıza şefkat göstermiş oluruz. Yiyip içerken de tedavi sürecinde mutlu sonun çeşitli yöntemlerle mümkün olduğunu unutmadan, erken tanı amaçlı olarak yıllık prostat kontrollerinin yaptırılması gerekir. Ailede prostat kanseri olgusu varsa; bu kontroller 40 yaşından sonra, yoksa 50 yaşından sonra başlamalıdır. “İnsanın dünyaya karşı ilgisi, kendine duyduğu ilginin dışarı taşmasıdır gerçekte.” Bernard Shaw’a aittir bu söz. Kendimizle ve çevremizde ilgilenelim lütfen. Bu sayfa Mesa Hastanesi tarafından hazırlanmıştır. / www.mesahastanesi.com.tr 292 99 00 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle