Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 240/6 Şubat 2009 Gazze Saldırısı Sanatıda Vurdu... Altschuller, Rudin’i alkışlıyor Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com azze’de İsrail sadece çocukları ve sivil halkı değil, bize yansıyacak biçimde sanatı da vurdu! Geçen yıl yönettiği Prokofief senfoniyle tanıdığımız, özellikle büyük senfonilerde başarı gösteren İsrailli şef Omri Hadari o kadar beğenildi ki, bu sezon için Bursa, Antalya, Ankara ve İstanbul için davetler aldı, bağlantılar yapıldı. Bursa ve Antalya’da başarılı konserler yaptı ama Gazze olayı sonrası CSO’ya gelemedi. İlk hafta konser teke düşürülüp şef Burak Tüzün davet edildi, Aleksandr Rudin gibi yıldız bir viyolonsel solistinin yer aldığı geçen hafta ise şef açığı Rus Vladimir Altschuller ile kapatıldı. Sanırım İsrail’e karşı tepkinin yarattığı güvenlik endişeleri nedeniyle, sanat yaşamı bir süre daha etkilenecek. Önümüzdeki nisanda Uluslararası Ankara Müzik Festivali’ne de İsrail’den gelmesi olası modern dans topluluğunun programı ilan edilemeden bitti gibi... Hadari’yi beklerken podyumda bulduğumuz Altschuller, önceki yıllardan tanıdığımız, St. Petersburg ekolünden gelen, gösterişsiz, akademik yaklaşımlı iyi bir müzikçidir. Rudin’in Türkiye’de ilk kez seslendirdiği Nikolay Miyaskovski’nin (18811950) hayli romantik konçertosunun eşlik partilerinde, orkestranın solistle uyumu için hayli zorlandı ama, Beethoven 7. Senfoni’de yapıtın özüne uygun güzel bir tını elde etti. Başkemancı rahlesinde bu kez Demet Emekli vardı. Güzel olan, hocaların, babaların, gençlere tanıdığı fırsattı. Grup şefi Aycan Sancar soloları genç Çağlayan Karakelle’ye, Sedat Civelek de obua soloları oğlu Kaan Civelek’e bırakmıştı. Sonuç çok başarılıydı. Şef, bu başarıyı orkestranın yeni iki gencini özellikle kaldırıp alkışlatarak ödüllendirdi. Orkestra salonu terk ederken, arkada hoca ve babanın gençleri yanaklarından öperek kutlayışlarına G uzaktan tanıklık etmek de güzeldi. NİYE TEK KONSER? Dinleyiciler arasında, Mahler 2. Senfoni’de elde edilen başarının yankıları devam ediyordu. Ama önemli bir noktaya dikkati çekenler vardı. Örneğin, Berlin’de yaşayan uluslararası piyanistimiz Özgür Aydın’ın babası, fizikçi Prof. Zekeriya Aydın, geniş bir müziksever kitlenin izlediği bir listeye attığı iletide, bakın ne diyordu: “Benim merak ettiğim şey şu: Bu kadar uzun, yorucu ve ciddi hazırlığın ardından, neden sadece bir tek cuma akşamı (yani bir tek kez, sadece 700 kişi için) çalındı? Doğrusu nedenini bilen varsa, söylesin. Bu sorum, Cumhuriyet Ankara Eki’nde ‘Yansımalar’ın bir önceki sayfasında CSO Müdürü Sayın Çağatay Akyol’un ‘mevcut konser salonu, ihtiyacı karşılamakta yetersiz’ , ‘çok sayıda olan eski dinleyicilerimize tekrar kavuştuk’ yollu söyleşisinden sonra iyice anlam kazandı. Yeni, büyük salon yapılıncaya dek CSO şimdiki ‘iyileştirilmiş’ salonda haftada 2 hatta 3 kez de konser verebilmeli. Bakınız, Berlin Filarmoni 3000 kişilik salonunda, her hafta aynı programı 3 akşam (evet, üç akşam) çalıyor. Tesadüfe bakınız ki, CSO’nun uzun uzadıya hazırlanıp, tek bir gecede (16 Ocak) çalıp bitirdiği Mahler 2’ye karşılık, aynı hafta Berlin Filarmoni Mahler 7’yi tam 3 akşam (15, 16 ve 17 Ocak) çalmıştı...” Doğru söze, haklı eleştiriye diyecek yoktu! Buralar da mı acaba diye fuayede Zekeriya Bey’e bakındıktan sonra, elimdeki program kitapçığının “gelecek konser” anonsunda bir de ne göreyim. Sizlere iki hafta önce duyurup önemini anlatmaya çalıştığım, yazılışından 139 yıl sonra Türkiye’de ilk kez seslendirilecek olan Wagner’in “Die Walküre”si de, perşembe kaldırılıp sadece tek konsere indirilmemiş mi? Şefsolist bağlantıları gibi nedenlerle önceden tek planlanmış konserler var programda. Ama böyle önemli, orkestranın büyük emek vereceği yapıtı hem hazırlayıp, hem de teke indirmenin, mazeret ne olursa olsun, aylar öncesinden programını konsere göre ayarlayan dinleyicilere, isteyip de yer bulamayanlara karşı savunabilmek, olumlu olduğunu söyleyebilmek, saygı açısından çok zor! HSO’DA ÇİFTE DÖRT MEVSİM Barok çağda, 17. yüzyılda da mevsimler dört taneydi, yüzyılımızda da öyle. Kimi sapma ve değişimlere karşın, evrenin düzeni aynı. “Kızıl Papaz” lakaplı Antonio Vivaldi’nin (1678 1741), “Dört Mevsim” keman konçertosu, en popülerleşmiş, en fazla dinlenen yapıtı. Tangoya saygınlık kazandıran 20. yüzyıl bestecisi Astor Piazzola’nın (19211992) “Dört Mevsim”i ise o kadar tanınmaz. Ama bu iki yapıtı aynı programda buluşturmak, Erol Erdinç yönetimindeki Hacettepe Senfoni Orkestrası’nın, ocak ayı konserinde yaptığı gibi anlamlı bir uygulama. Vivaldi’de solistler, CSO’nun genç kemancısı Hasan N. Tura (d. 1982) ile ikinci keman grup şef yardımcısı Tangör Ertaş’tı. (d.1969). Tura İlkbaharYaz’ı bellekten, Ertaş ise SonbaharKış’ı notadan seslendirdi. Eşlikte yer yer uyumsuzluk ve dengesizlikler yaşandı. Sanki yeterli sayıda ve sürede prova yapılamamış gibiydi. Hacettepe’nin dinleyicisini eğitmesi lazım. Hatta, her konser öncesi şef veya görevlendireceği bir orkestra üyesi tarafından “bölüm aralarında alkışlanmaması gereği” çoğunluğunu öğretim üyesi ve öğrencilerin oluşturduğu topluluğa söylenebilir! Seslendirilecek yapıtların kaçar bölümlük olduğu ve nerede alkış bekleneceği anlatılabilir! Düşünebiliyor musunuz, her biri üçer bölümlük dört konçerto bir arada çalınıyor ve dinleyici her bölümün sonunda basıyor alkışı! Ne çalgıcıda, ne dikkatli dinleyicide yoğunlaşma kalıyor doğal olarak! Piazzola’nın Dört Mevsimi ise tipik bir “Erol Erdinç Show” idi. Yapıtın Hoze Bragato’nun piyanolu düzenlemesinde, küçük orkestrayı yöneten ve piyanoyu çalan Erdinç, yapıt sonunda bir kez daha “iyi caz piyanisti” olduğunu iki bisle gösterip, salonun alkışını cebine koyuverdi. HSO, üniversitenin web sitesine göre 25 Şubat’ta da , Brezilyalı gitarist Dagoberto Linhares’i VillaLobos Gitar Konçertosu’nda konuk edecek. Hasan Niyazi Tura Erol Erdinç 18