23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 240/6 Şubat 2009 TemizSuyaErişimTemelİnsanHakkıdır2 ? Turhan ÇAKAR Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı “Suya Erişim Temel İnsan Hakkıdır” başlıklı yazımızın birinci bölümü geçen hafta yayımlanmıştı. Yazımızın bu ikinci bölümünde ise ülkemizde suyun fiyatlandırılması politikalarındaki süreci anlatacağız. Suyun sağlıklı, düzenli ve yeterli bir şekilde tüketiciye ulaştırılmasının yanı sıra, konunun çok önemli bir boyutu ise suyun maliyeti ve fiyatlandırılmasıdır. Daha açık bir deyişle, suyun ucuz bir şekilde tüketicilere ulaştırılması, dar gelirli ve yoksul tüketicilere ise ücretsiz bir şekilde ulaştırılması temel tüketici ve insan hakkının bir gereğidir. Özellikle, 24 Ocak 1980 kararlarından sonra serbest pazar ekonomisine geçiş dönemi ile birlikte suyun en temel insan hakkı, tüketici hakkı olduğu göz ardı edilmiş, sosyal devlet anlayışı ve kamu yararı terk edilmiştir. Hükümetler ve belediyeler suyu herhangi bir ticari meta gibi görerek tüketici haklarına ve kamu yararına aykırı bir fiyatlandırma politikası uygulamaktadırlar. Fiyatlandırma politikaları 19481981 yılları arasında uygulanan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda kamu yararı ve sosyal devlet anlayışı ön planda iken 24 Ocak 1980 tarihli serbest piyasa politikaları gereğince 26.05.1981 tarihinde yayımlanan 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile büyükşehir belediyelerinde uygulanan 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kârzarar ve ti cari işletme anlayışı taşımaktadır. Örneğin, 02.01.2004 tarihli ve 25334 mükerrer nolu Resmi Gazete’de yayımlanan 5035 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 44. maddesine konulan bir hüküm ile 1980 öncesi konutlardan alınmayan çevre temizlik vergisi alınmaya başlanmıştır. Ayrıca, 1980 öncesi alınmayan ancak, 2560 sayılı İSKİ Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 13. ve 23. maddeleri uyarınca alınmaya başlanan, ancak, daha sonra açılan bir iptal davasının hukuksal sonuçlarından kurtulmak için 5491 nolu Çevre Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile alınmaya devam edilen, fakat, çevre temizliği konusunda mükerrer vergi niteliğini kaybetmeyen (Ayrıca, çevre temizlik vergisi alındığı için) atık su bedeli tüketicinin konutlarda kullandığı suyun bedelini artıran haksız bir uygulama çeşididir. Bunun yanı sıra, 5.6.1986 tarihinde kabul edilen 3305 sayılı Kanun ile Değiştirilen 2560 sayılı Kanun’un 23. maddesinde, su fiyatı belirlenirken yüzde 10’dan aşağı olmayacak şekilde bir kâr oranının esas alınacağı belirtilmektedir. Buna göre, büyükşehir belediyelerine, yüzde 10’dan aşağı olmayacak şekilde kâr etme hakkı ve yetkisi verilmiştir. Dikkat edilecek olursa, kâr ora nı belirlenirken de tavan değil tabanda bir sınırlama getirilmiştir. Bu yetkiye dayanarak büyükşehir belediyeleri istedikleri oranda kâr elde edebileceklerdir. Belediyelerde alınan kararlar doğrultusunda değişik belediyeler değişik şekillerde suyun tüketiciye (konutlara) satış fiyatlarını kademelendirmekte ve fiyatları yüksek tutmaktadırlar. Kademelendirmenin bir nedeni suyun tasarruflu bir şekilde kullanılmasını sağlamak olabilir. Tabii ki suyu tasarruflu kullanmak zorundayız. Ancak, bu anlamda kademelendirmenin doğru bir şekilde belirlenmesi gerekir. Örneğin, dört kişilik bir ailenin 30 günlük yeterli su tüketimi baz alınarak kademelendirme bu noktadan başlatılabilir. Bu kıstas Türkiye ortalamasına göre 12 metreküptür. Ankara’da dört kişilik bir ailenin ortalama su tüketimi ise 16.8 metreküptür. Türkiye’nin en pahalı suyunun başkent Ankara’da olduğunu birçok kez değişik yazılarımızda belirtmiştik. Ankara’da suyun pahalı olmasının önemli bir nedeni ise Ankara Anakent Belediyesi tarafından suyun faturalandırılmasının 30 günlük değil de 45 günlük periyotlarla yapılmasıdır (Şubat 2009 tarihinden itibaren Melih Gökçek tarafından 30 güne indirileceği belirtilmiştir). Durum böyle olunca, Ankara’da yaşayan tüketiciler ister istemez en alt kademe nin üzerinde su tüketmek durumunda kaldıklarından su fiyatları katlanarak artmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi tüketilen sudan alınan yüzde 50 atıksu bedeli ve yüzde 8 KDV de eklenince musluk suyuna ödenen bedel çok yükselmektedir. Bu nedenle de dar gelirli ve yoksul tüketicilerin suya erişimi zorlaştırılmakta, hatta olanaksızlaştırılmaktadır. Yüksek su fiyatlarının düşürülmesi konusunda bugüne kadar hiçbir önlem almayan Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek 29 Mart’taki belediye seçimlerine yatırım için suyun 45 günlük faturalandırılma döneminin 30 güne indirileceğini belirtmiştir. Melih Gökçek bu açıklamasıyla samimiyetsizliğini ve bugüne kadarki fiyat uygulamasının haksız olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Evrensel tüketici haklarından olan temsil edilme hakkı gereğince, hükümet, belediyeler ya da ilgili kuruluşlar tarafından su politikaları ve fiyatları belirlenirken tüketicilerin, örgütleri aracılığıyla temsil edilmesi sağlanmalıdır. Bu anlamda belediye meclislerinde tüketici örgütlerinin temsil edilmesini istemekteyiz. Geçen haftaki yazımız için katkısı olan Tüketici Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hakan Reyhan’a teşekkür ederim. T ük e t i c i H a k l a r ı D e r n e ğ i / TE L: 4 2 5 1 5 2 9 4 1 7 9 3 3 4 4 1 9 3 7 7 4 / t h d@ t u k e t i c i h a k l a r i . o r g. t r w w w . t uk e t i c i h a k l a r i . or g. t r 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle