05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 220 /19 Eylül 2008 ADOByenisanat sezonunu açıyor Başkentyarın‘3TenorKonseri’ilecoşacak nkara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), yeni sanat sezonunu yarın Hipodrom’da, ADOB solist sanatçıları Ayhan Uştuk, Şenol Talınlı ve Aykut Çınar’ın sahne alacağı “Sonbahara Sanatla Merhaba, 3 Tenor” konseriyle açacak. Konserde, orkestrayı 30 yıl aradan sonra şef Gürer Aykal yönetecek. Konser halka açık ve ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Napoliten ve aryalarla süslenen konser, Chabrier’nin “Espana” adlı eserinin orkestra tarafından seslendirilmesiyle başlayacak. Konserde, Lehar’ın “Tebessümler Diyarı”, Sarozabal’ın “La Tabernera”, Amirov’un “Sevil”, Selman Ada’nın “Mavi Nokta”, Bernstein’ın “West Side Story”, Lara’nın “Granada”, Capua’nın “O Sole Mio”, Borodin’in “Prens Igor”, Verdi’nin “Rigoletto” ve Puccini’nin “Turandot” isimli yapıtlarından bölümler yorumlanacak. Ayrıca Muratova’nın “İntizar”, Guliyev’in “Yalgızam”, Musa Göçmen’indüzenlemesiniyaptığıBodrum türküsü “Çökertme”, Hasan Niyazi Tura’nın düzenlemesini yaptığı Ege türküsü “Ah Bir Ataş Ver” ve Tura’nın düzenlemesiyle “Yeni BiteyiBatum” da seslendirilecek. Muammer Sun’un imzasını taşıyan “İzmir’in Dağlarında” adlı marş da koro ve orkestra tarafından dinleyicilerin beğenisine sunulacak. Konser öncesi solist sanatçılar Aykut Çınar ve Ayhan Uştuk ile yeni sanat sezonunu ve ülkedeki opera sanatını konuştuk: ADOB bu yıl sezonu, diğer yıllardan farklı olarak “3 Tenor Konseri” ile açıyor. Bu fikir nasıl gelişti? I A.Ç: Aslına bakarsanız, yapacağımız bu konserin konsepti dünyada klasikleşti. Yani bu tür konserler bugün dünyanın hemen hemen her yerinde yapılıyor. ADOB’da genel müdürümüz Rengim Gökmen’in ilk kez göreve geldiği yıl A ? Selda GÜNEYSU larda da yapılırdı. Sonra nedense ara verildi. Bu konser bizim için çok önem taşıyor çünkü biz yurttaşlarla bu sezon daha iyi iletişim kurmayı amaçladık. Konserde, hem klasik müziğin en güzel örneklerini, hem de yurttaşların büyük bir beğeni ile dinledikleri türküleri seslendireceğiz. Repertuara çok önem verdik anlayacağınız. İddia ediyorum ki yurttaşlar bu konserden çok mutlu ayrılacaklar. Bu konser ayrıca yurttaşların operaya bakış açısını da değiştirecek. I A.U: Bu konserin Hipodrom’da halka ücretsiz gerçekleştirilecek olması da çok önemli. Yani konser salt opera izleyicisi için değil. Hipodrom’a gelecek yurttaşlar belki de ömürlerinde ilk kez bir opera sanatçısının sesini duyacak. Bu onların operaya bakış açısını değiştirecek belki de. Siz de bilirsiniz, bugün ülkemizde opera, birkaç kişinin sahnede avazı çıktığı kadar bağırdığı bir sanat olarak tanımlanıyor. Oysa opera böyle bir sanat değil. Bugün ülkede çok fazla opera ve bale eseri yazılmadığı ve bestelenmediği ve hep aynı eserlerin sahneye taşındığı yönünde de birtakım eleştiriler var... I A.Ç: “Opera ve balede eser sıkıntısı yaşanıyor. Bu nedenle hep aynı eserler sahneleniyor” düşüncesi tamamen bir efsane. Ben 15 yıldır ADOB’da solist sanatçı olarak görev yapıyorum, 15 yıldır aynı eseri iki ya da üç kez söylediğimi hiç anımsamıyorum. Eğer aynı eserler sürekli sahneleniyor olsaydı, bir eseri bu 15 yıl içinde iki ya da üç kez seslendirmem gerekirdi değil mi? Opera sanatı söz konusu olduğunda durum diğer sanatlardan biraz farklıdır. Bir opera eserini sahneye taşımak çok yoğun emek ister çünkü. Bir de bazı opera eserleri vardır ki izleyiciler bu türlü eserleri sürekli sahnede görmek ister. Örneğin “Saraydan Kız Kaçırma.” Bu eser 7 senedir ADOB sahnelerinde ve her seferinde salonlar dolu dolu. Bugüne dek 6065 bin kişi izlemiş düşünsenize ‘60yıldaenaz200 eserbestelenmeliydi’ Çok fazla Türk opera ve bale eserleri sahnelenmiyor ama. Örneğin Cumhuriyet tarihimizin ilk operası “Özsoy”, geçen sezon 25 yıl aradan sonra izleyici ile buluştu. I A.Ç: Bahsedilen şey repertuar politikası ile ilintili. Sorunuz ulusal opera konumuza giriyor ki biz opera sanatçıları olarak bu konuya ayrı bir önem veriyoruz. Haklısınız, bir ülkenin uluslararası alanda kendini kabul ettirebilmesi için ulusal opera ekolünü oluşturması gerekiyor. Bu da daha fazla üretimle olur. Bizde operanın geçmişi 60 yıl önceye dayanıyor. Bu 60 yılda kaç tane yeni opera eseri bestenmiş bakmak gerek. En az 200 tane olmalıydı, bu 200 eser sahnelenmeliydi ki bugün bu 200 opera eserinin en az 10 tanesi izleyicide yer edinebilsin. 2 Nisan 1948 tarihinde, “Kerem Operası”yla açılmış ADOB. 60 yıl sonra bugün, yeni sezonda, yeniden izleyici ile buluşacak. Kendi eserlerimizi izleyici ile buluşturacak olmak heyecan verici. AFSAD’DAN KARELER Fotoğraf: İdris AYDIN ‘Opera binasıyla anılmayan tek başkent’ Bir de bugün opera ve balenin bina sıkıtsı söz konusu. Opera ve bale için çok daha fazla sahne yapılması gerekmiyor mu? I A.Ç: Bugün dünyada opera binasıyla anılmayan tek başkent Ankara. Sahne sıkıntısı yaşıyoruz çok doğru. Hatta bu nedenle bir eseri çok fazla sayıda sahneye taşıyamıyoruz. 1948 yılında burası açıldığında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk demiş ki, “Geçici olarak bu binada hizmet verilsin.” Yani biz 60 yıldır geçici binada hizmet veriyoruz. Ama biz yine de iyi ki bu bina var diyoruz bugün. I A.U: Teknik olanaklar anlamında da bugün sahnelerimizde çeşitli sıkıntılar yaşıyoruz. Işık, ses gibi... Teknik açıdan değerlendirildiğinde İstanbul şanslı bir kent çünkü İstanbulluların Atatürk Kültür Merkezi (AKM) var. AKM’nin bir döner sahnesi var en azından. 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle