Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 219 /12 Eylül 2008 ANKARA ANKARA Tâlat HALMAN ine ülkemiz acıklı bir döneme girdi: Yeni bir hırgür çağı. Önderlerimiz, devletin zor ve âcil işleri yokmuş gibi; millet onlardan boğuşma değil, uzlaşarak hayırlı çalışmalar yapmalarını beklemiyormuşcasına, birbirlerine veryansın ediyorlar. Sinirler gergin, demeçler öfkeli, saldırılar amansız. Sözüm ona, bu kavgalar inanç ve ideolojiler adına yapılıyor. Öyle bile olsa, yararsız, hatta düpedüz zararlı: Ortam, uluorta zehirleniyor. Üstelik, halk açıkça görüyor ki bunlar kötü niyete, rekabete dayanıyor. “Mahalle baskısı” geçersiz bir terim, ülkemiz “mahalle kavgası” yaşıyor. Yazık bizlere. Başkanlar, bakanlar, başka kalem AKKARA İnançUtançUsanç Y şorlar ve laf ebeleri kıyasıya saldırıda... Haysiyet kırıcı hakaretler ve hareketler... Kamu, utanç duyuyor. Eskiden de siyasette ayıplar, didişmeler vardı. Ama, sanırım, bugünkü kadar ayyuka çıkmamıştı. “Bugün her zamankinden kötü” diye düşünen yanlış nostalji meraklılarından değilim ama, önceki dönemlerin çekişmelerinde edeb şimdiki düzeyin üstündeydi, hatta hiciv ve mizah unsuru daha kuvvetliydi diye düşünüyorum. Bunca dalaşma, bunca ağız kavgası, toplumumuz için asab bozucu, üzücü... İftiralar, isnatlar, insafsızlıkta inatlar, umutsuzluğa sürüklüyor bizleri. Türk halkı, önderlerin bu kadar sert, hoşgörüsüz, gaddar davranmasına müstahak değildir. Siyaset âlemi, artık avanta tutkusundan vazgeçmeli; yoksul bir ülkede Karun gibi zengin olmuş tüccarlar daha az açgözlü olmalıdır artık. Yönetenlerin memleket sorunlarına ve gereksinimlerine eğilmesi beklenirken siyasal ve başka türlü kazançları baş tacı etmesi, halka usanç veriyor. Hasımların hücumları durmazsa yeni felâketlere sürükleneceğiz. Milletimiz, yoksulluktan ve yolsuzluktan kıvranıyor. Oysa bu sorunları ortadan kaldırabilecek olanlar, horoz döğüşünden vazgeçmiyor. Mübarek Ramazan ayında, barış ve bağışlama ruhu egemen olamaz mı? Zenginler, yardımına koşamaz mı açların ve muhtaçların? Elbirliğiyle işsizliğe ve eğitimsizliğe çare arayamaz mıyız? Rüşvete, haksız kazanca, fâhiş kâra son verilemez mi? İnanç, milletin hayrına çalışmak imanı olmalı. Utanç duyduğumuz dalaşmalar, didişmeler, düşmanca davranışlar sona erdirilmeli. Usanç, ulusu öfkelendiriyor, manevi bozguna götürüyor. Hırgür yerine hizmet ve hayır bekliyoruz. Miniöyküde öğrencilerin başarısı nkara’nın ve tüm ülkemizin en üstün başarılı okullarından biri, İhsan Doğramacı Vakfı’nın Özel Bilkent İlköğretim Okulu / Lisesi’dir. Her alanda övgüye değer eğitim verdiği gibi, Türkçe olarak yarıtıcı çalışmaları da mükemmel yürütüyor. Bu yıl bir “Ortak Öykü Antolojisi” çıkarttılar. 4. sınıftan 11. sınıfa kadar 54 öğrencinin öyküleri, yazıları... Tek bir okulda bu kadar çok sayıda öğrencinin böyle güzel ve güçlü yazması, alkışlanacak bir başarı. Kitap çok zevkli hazırlanmış. Yazıların çoğunu okumaya doyamıyor insan. Öykülerde hayal gücü büyüleyici, üslup sağlam, Türkçenin kullanımı mükemmel. Bütün okullara örnek olabilir. Bu kitabı okuyunca, insan Türkçe öğretimindeki başarıya hayran oluyor.Genel Koordinatör Dr. John O’Dwyer’a, Müdür Oya Kerman’a ve Canan Harman’a, Türkçe bölümünün 13 öğretmenine tebrikler... Ve üstün yetenekli 54 öğrencinin eline diline sağlık. Umarım, ilerde de bu güzellikleri yaratırlar. A Köşk’ünYasak Belgeseli öşk’e alkışlar... Geçen ay, Sovyet yapımı “Türkiye’nin Kalbi Ankara” filmini kendi internet sitesine koydu. Ve bir rekor kırdı: Belgeselin yayımlandığı gün, siteyi 4 milyon 90 bin kişi, ertesi gün de 6 milyon 984 bin kişi ziyaret etti. Muazzam bir ilgidir bu. Ve milletimizin Atatürk özleminin bir güçlü kanıtı. “Türkiye’nin Kalbi Ankara”, Cumhuriyetimizin 10. yılı dolayısıyla Sovyetler Birliği tarafından hazırlanmıştı. Çekimle ilişkili şöyle bir anı da vardır: 10. yıl kutlamalarında Türk ve yabancı çekimciler, en yeni araçları kullanacaklarmış. Ne var ki bunların kabloları inceymiş. Törene gelen otomobiller ve askerî araçlar yol üstünden geçerken ince kabloları ezmiş ya da kopartmış. Yalnız Sovyetler’in getirdiği eski kablolar çok kalınmış, sapasağlam kalmış, dolayısıyla törende film çekimini yalnız onlar yapabilmiş. Aksi hâlde, törenin filmi hiç gerçekleşmeyecekti. Yakın tarihimizin önemli bir görsel talihidir bu. Geçtiğimiz haftalarda en az 10 milyon kişinin izlediği bu ilginç belgesel, inanılır gibi değil ama, ülkemizde yasaklanmıştı, sırf Sovyet yapımı olduğu için. Sadece Atatürk’ün 10. yıl söylevini gösteren kısmı Sovyetler’den bahsedilmeksizin ara sıra gözler önüne çıkabiliyordu. 1969’da, zamanın K TRT Program Dairesi Başkanı rahmetli Mahmut Tali Öngören, 10 Kasım Atatürk Özel Programı’nda “Türkiye’nin Kalbi Ankara”nın gösterilmesini sağladı. Yayın başladıktan kısa bir süre sonra, Öngören’e zaten diş bileyen ve görevden uzaklaştırmak isteyen TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak, stüdyoya baskın yaparak yayını durdurttu. Sonra soruşturma açılarak Öngören ile özel programı hazırlayan Varlık Özmenek TRT’den çıkarıldı. Milyonlarca TV seyircisi, bu ilginç filmi izlemek zevkinden mahrum kaldı o gece ve sonraki yıllarda... Filmi 1969’da, kendine çeşitli zorluklar çıkarılacağını bildiği hâlde, cesaretle gün ışığına çıkaran Mahmut Tali Öngören’i minnetle ve rahmetle anıyoruz. Mahmut Tali Öngören önemli bir insandı, bir örnek insan. Radyo ve televizyonla özdeşti adı. Bu alanda yüksek öğrenim görmüş olan ilk Türk’tü. Öncü olarak büyük işler gerçekleştirmeye adamıştı kendini. Mayasında vardı ilericilik, vatan sevgisi, topluma hizmet, uygarlığa katkı... Babası, Cumhuriyetin ilk PTT Genel Müdürü, sonra Kars Milletvekili Baha Tali Öngören; amcası, Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından Dr. İbrahim Tali Öngören... Çok genç yaşta Ankara Radyosu Müdürü olan Mahmut Tali Öngören, radyo tarihimizin en güçlü programcılığını gerçekleştirdi: Habercilik, belgeseller, müzik programları, çocuk ve eğitim programları bakımından, Radyo 1960’lı yılların başında “Altın Çağı”nı yaşadı. Ayağını kaydırdılar... BBC’ye gitti, Voice of America’da çalıştı. Sonra ülkemizde televizyonun doğmasına önayak oldu. TRT Televizyonu’nun ilk program müdürüydü. İlerici olduğu için yaşatmadılar. Ama güçlü bir sesi susturamadılar elbette. BasınYayın Yüksek Okulu’na geçerek Türkiye’nin ilk radyo ve televizyon programcılığı derslerini verdi. Öğrenci yetiştirdi yıllarca. TRT’deki ve özel iletişim kuruluşlarındaki sayısız eleman, Öngören okulunun mezunuydu. Radyo, televizyon ve sinemanın en aydınlatıcı kitaplarından çoğunu o yazdı. 12 kitap, yüzlerce yazı. Çalışkanlığıyla, üretkenliğiyle de birkaç kuşağa örnek oldu. Cumhuriyet’te, Milliyet Sanat’ta güçlü ve berrak yüzlerce yazısı çıkmıştı. Günü için önemli, bugün için de. Vatanseverlik, dürüstlük, düşünce özgürlüğü ve medenî cesaret bakımından geçerli ve yararlı yazılardır iletişim bilimleri açısından da... Keşke, toplumsal vicdanı kuvvetli bir yayınevi, o yazılardan bir seçme yaparak kitap hâlinde yayımlasa. 19